Vatanı bölmek tabi ki tehlikeli iştir ve hiç birimizin buna gönlü razı olmaz!
Ama olsun, sürekli yedekte bulunsun, çünkü bu müthiş bir argümandır ve burada müthiş bir kitle uyutma malzemesi vardır ve üstelik anında vatandaşı galeyana getirip, istenilen sonucu almak da vardır!
Bir de vatandaş var ve bunların bölünmesi hiçte önemli değildir! Sonuçta vatan toprağı bir bütündür, içinde ne kadar bölünürsen bölün, koyunlara zararı yoktur!
O nedenledir ki önce muhalefeti bölmeye başladılar ve her kişiye bir parti düşecek kadar da planlama yapıyorlar!
Vatandaşın hali belli zaten, “ açım, işsizim” demek zaten “ terör” dili ve bunu söyleyen de teröristtir!
Hele öğrenciler?
“ Terörist” denilerek enselenip mahkemenin huzuruna atılar ve o mahkeme hepsini bize geri gönderdi ki benim bu mahkeme hakkında şüphelerim iyice arttı!
Koskoca Cumhurbaşkanı ve iç işleri bakanı “ terörist” diyecek, sen bırakacaksın!
Eh!
Yakında o mahkeme heyeti nefesi aile mahkemesinde alırsa şaşmayın!
Boşanma işlerine baksınlar ve ona da şükretsinler!
Tüm bunlara rağmen birde HDP var!
Allah akıl fikir versin!
Bay Kemal’i kovalayarak ülkeye demokrasi getireceğim diyor!
Yahu adam sizden fellik, fellik kaçıyor, siz daha neyin peşindesiniz?
Yani CHP ile bir araya gelseniz ne olacak?
Diyelim ki parlamento da çoğunluk sağlayarak, Allah korusun iktidar oldunuz; bir şey yapacağını mı sanıyorsunuz?
Bu ülkenin yüz yıllık cumhuriyet tarihinde seçime girmeden devamlı iktidar olan bir güç var ve o güç derindir!
İşte bu ülkeyi hep o derinler yönetti!
Dünde öyleydi, bu günde, yarında öyle olacak!
Hiç bir iktidar bunların üzerine gitme cesareti bulamadı, bulamaz da!
Bu güç, bu ülkede on yedi bin insanı kaybetti hala bir parça kemiğine bile rastlamadınız ve çıkmış, “ demokrasi” bilmem ne diyerek ortalığı velveleye veriyorsunuz!
Bu nedenle CHP yi rahat bırakın ve gerçekten niyetiniz demokrasi ise Reis’e gidin ve deyin ki
“ biz seni Halife artı Başkanlar Başkanı yapacağız”
Eğer anın da sizi yeryüzünün en mübarek partisi ilan etmezse bende bir şey bilmiyorum!
Yani durup, dururken zor olanın peşinde koşuyorsunuz!
Haklısınız!
İnsan rahata alışmayınca böyle oluyor!
Yaptığınız ziyarette Kemal abi sizden kaçtı ve size bir mesaj verdi!
Yahu anlayın artık!
Yoksa orta yerimden çatlayacağım ve size laf anlatmadan ölüp gideceğim!
********************
BANAYASA
Son günlerde muhalefet ve vatandaş biraz daha oyalansın diye ortaya çok iyi becerdikleri bir gündem değiştirme fikri attılar!
Aslında bu kadar büyük bir fikirle ortaya çıkmak gerekmiyordu. Gayet basit ve sıradan bir gündemle muhalefeti daha çok işin içine çekmek vardı!
Örneğin, durup dururken “ karıncalar iki ayaklıdır” diye bir fikir ortaya atacaktınız, mesele tamamdı!
Bu fikre, şartlanmış “ gazeteciyim” diyen iktidar mecburları “ Reis, iki demişse ikidir, tartışılması bile vatan hainliğidir” diyerek sadakatle savunmaya devam edeceklerdi!
Muhalefet, her zamanki gibi konuya balıklama atlayacak ve dörtle, altı arasında gelip gidecekti, sonuçta mevsim kış olduğu için bir karınca bulup ayaklarını canlı canlı sayamayıp baharı bekleyecekti!
Bahara kadar gündem kurtarılmış olacak, nerede gizli saklı kazık varsa zam olarak bize dönecekti!
Olsun, kazık dediğin ne ki?
Dünya alem küçülterek yol alır, biz büyüterek yol alırız!
Sonra bahar gelir ve karıncanın ayakları sayılır, Bay Kemal “ Man adası bulmuş gibi” elinde karınca ile kürsüye çıkar ve hepimizin ağzı açık, karıncanın Altı ayaklı olduğunu görürüz ve işe nokta konduğunu sanırız!
Reis, mimikleriyle ses tonunu birleştirip vurgulu bir açıklama yapar ki pes doğrusu!
Meğer “ Bay Kemal, karıncaya dört ayak monte edip aziz milletimizi kandırmıştır!”
Bay Kemal, bu sahtekârlığın faturasını da tazminatla öderdi ve Reis bu parayla Püskevit alır çocuklara dağıtırdı!
Şu Anayasa meselesi!
Hiç gereği yok, nesi var ki nesini değiştiresiniz?
Rahmetli Özal, “ bir seferden bir şey olmaz, delsek ne olur” demişti!
Rahmetli serbest piyasacıydı ve biliyordu bir sefer delinince ne olacağını?
Demokrasisi olmayan yerlerin anayasası yoktur!
Sadece bir defter karalar yağmura bırakırlar!
Yazılar bir birine karışır, gerisi teferruat ayıkla ki hüküm veresin!
Bizde zaten böyle!
Ama çok kesmiyorsa bir tane “ BANAYASA” yapın ve herkes kendine göre yorumlasın!
Yoksa işin içinden çıkamayız!
Biz ki âlemlerin Anayasası Kuran-ı Kerim’in Hükmüne bile çeşitli bahanelerle kafa tutmuşuz ve Allah’ın verdiği bir dile tahammül etmemişiz, ötesi var mı?
Sahi, karıncanın kaç ayağı vardı?
********************
GERÇEKLERİ OKUMAK
Cemaat ve FETÖ yapılanmalarının hayat bulması Kenan Evren darbesiyle bir başka hal almıştı!
Türkiye’yi bir şeriat devletine hazırlamanın temelleri atıldığında, Kenan Paşa mitinglerde çeşitli dini söylemlerle asıl mesajı veriyordu ve üstelik babasının da bir din görevlisi olduğunu söyleyerek!
Peki, Evren’e darbeyi kim yaptırmıştı?
Amerika!
Fetullah Gülen’i yıllardır özel korumaya alan ve darbe yapmaya iten kimdi?
Amerika!
Şimdi tüm bu parçaları bir araya getirdiğinizde karşınıza net bir resim çıkıyor;
Amerika, ısrarla Türkiye’de bir şeriat devleti istiyor ve bunun için derin planları var!
Bu öyle işkembeden atılan bir fikir, ya da komplo teorisi değildir!
Manzaranın bütününe baktığınızda karşınıza bu çıkar!
Amerika ve jandarması İsrail, hiç bir zaman Ortadoğu’da güçlü ülkeler ve özellikle bir Türkiye istemez!
Bu ikili istemedi diye Saddam ve Kaddafi bertaraf edilmiştir!
İran’ın hali ortada ve sırada Türkiye var!
Akıl ve bilim ışığıyla yol alan bir Türkiye işlerine gelmez!
Zaten zemini hazır olan bir hurafe iklimi giderek etrafımızı sarıyor ve bu Amerika’nın tam istediğidir!
Böylesi bir durumda, yani bir şeriat rejimine içeride kim itiraz eder?
Müslümansın ve şeriata itiraz edeceksin; bu durumda dili kesilen ilk olursun!
Çünkü şeriat İslamın özüdür, ötesi berisi yoktur!
Şeriatı yok saymak, İslamı inkâr etmektir ve Tanrı’ya şirk koşmaktır!
Peki, Gülen darbeyi başarsaydı ne olacaktı?
Sıkı durun, şu an şeriatla yönetilecektiniz ve kim bilir, kim ne kadar bedel ödeyecekti!
Hep diyoruz ya “ beraberlerdi” falan!
Evet, beraberlerdi ve bu iktidar döneminde daha iyi yol katlettiler; bu bir gerçek!
Ancak Recep Tayyip Erdoğan bu işin farkına vardığında biraz geçti ama kararlı duruşuyla bunları bertaraf etmeyi tek başına başardı diyebiliriz!
Yedi şubat, bu işin dönüm noktasıydı ve sonrası iki güç arasında bir mücadeleye dönüştü!
Bu kavgayı Erdoğan kazandı ama sanırım ders çıkarmadan!
Şimdi bu cemaat yapılanmaları yine ipleri eline almış durumda!
Yine devlette tek taraflı kadrolaşmalar var!
Yine hak etmeyenler, kimi makamlara rahatlıkla geliyor!
Dahası ülkenin kafası çalışanları can havliyle bu ülkenin sınırlarını terk ediyor!
Devlet yönetimi bir öç alma sendromu yaşıyor ve hukuk rafa atılarak, keyfi ve siyasi kararlar veriliyor!
Darbe girişimi ile alakası olmayan, hata karşı olanlardan binlercesi işinden edilerek yokluğa sürüklendi!
Bunlara bakınca iplerin bir başka gücün eline geçtiğini rahatlıkla görebilirsiniz!
Bu güç, hep Amerikancıydı!
Bunu Erdoğan’ın görmüyor olması anlaşılır bir durum değildir!
Bana göre çok iyi görüyor ama elden bir şey gelmiyor!
Anlaşılan kendisini kendine, devleti de o güçlere bırakmış!
O güçlerin devlet anlayışına bakınca, sonumuzun hiçte iyiye gitmediğini ve iyi olmayacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yok!
En büyük kanıt, Çakıcının atanan rektöre gönderdiği mektuptur!
Kim nasıl okuyacaksa, öyle okusun!
*********************
HOLLANDA’DA 2020 YILINDA 41 MİLYON KİTAP SATILDI
17 milyonluk nüfusa sahip Hollanda’da 2020 yılında satılan kitap sayısı 41 milyon olarak gerçekleşti.
“OKUMA DAVRANIŞI” Kitapevi geçen yıl 41 milyon kitap satışı gerçekleştirdiğini açıkladı.
Online kütüphaneden ödünç alınan e-kitap sayısı 5,6 milyon (2019’a göre %45 artmış).
Kütüphanelerden ödünç alınan (basılı) kitap sayısı 42 milyon (2019’a göre % 25 azalmış).
2020’de kitap pazarı %6 büyümüş (Pandemi nedeniyle toplumun kapanmasına da bağlı olarak).
HAL BÖYLE OLUNCA
Yukarıdaki bilgileri Köylüm Ali Budak bana gönderdi.
Bakınca ortaya net bir fikir çıkıyor ve hal böyle olunca bizim Konya’dan birazcık daha fazla yüz ölçümü olan ve nüfusu on yedi milyon bir ülke, süt ve peynircilikte dünyaya hüküm ediyor!
Siyasetçiler gün boyu ortaya küfür sallamıyor!
Dahası sağa sola parmak sallayarak dünyaya kafa tutmuyor!
Onlarca bilim insanı ve filozof yetiştiriyor! Kafası çalışan hiç bir insanı ülkesini terk edip kaçmıyor!
İnsanlar okumayı boş zaman olarak değil, gerekli zaman olarak görüyor ve mutlaka okuyor!
Çıkan her hangi bir kitap mutlaka alınıyor ve yazarlar en saygın insanlar arasında!
Yazdıklarından ve eleştirdiklerinden dolayı hiç bir gazeteci, yazar tutuklanmıyor! Dahası yazarçizerleri öldürülmüyor!
Bir ziyarete hediye kitapla gidiliyor! Yani baklava börekle değil!
Sokaklara kimse tükürmüyor ve önünü kaşıyarak yürümüyor!
Yalan, talan, dolandırıcılık ve yolsuzluk yok!
Yok, çünkü okudukça daha iyi insan olmanın hazını yaşıyorlar!
Ya biz?
Okumuyoruz ve okumayınca da gittikçe gözlerimizin perdesindeki karanlık ha bire koyulaşıyor!
Eh, bu durumda hiç bir yeri ve kimseyi görme şansınız yoktur!
Baktığınız ayna hep fludur ve görünen sadece nefes alan bir canlıdır!
Fazlası asla değildir!
Yani okuma oranı binde üçse ( bence daha az)
günlük kadın cinayetleri de bu karşılığa el sallar!
Tüm bunlar bir tarafa!
Önerimdir, bundan sonra ziyaretine gittiğiniz iş yeri ve evlere kitap götürün!
Hem daha ekonomik, hem daha yaralıdır!
Bir kilo baklavanın yüz lira olduğunu düşünerek kararınızı verin!
Saygı ve sevgiyle...