Günlerdir hatta aylardır Türkiye’nin en çok konuşulan tartışılan konusu hiç kuşkusuz ki Boğaziçi üniversitesine atanan Rektör ve sonraki olaylar.
Boğaziçi üniversitesinde ki bu olayların patlak vermesi yapılan resim sergisi sırasında sözde bazı kişilerin o esnada ne şekilde kim ya da kimler tarafında yere konulduğu belli olmayan “KÂBE “ nin resminin ayaklanması.
Öncelikle şunu altını çizerek belirteyim ki Dünya da yaşayan bir buçuk milyar İslam inancında ki insanların tek tek birebir kıblesi KÂBE dir. O nedenle İslami yeti kabul etmiş öyle inanmış hiç kimse kutsal sayılan ve hiçbir tereddüt götürmeyen o resme kimse basmaz hatta kimsenin o kutsal resme basmasına da müsaade etmez etmemeliyiz.
Kısaca KÂBE İslam âleminin kutsalıdır. Bu kutsala dokunulmaz dokundurtturulmaz.
Şu bir gerçek ki İslam âleminin bu gerçeğini bilen biri ya da birileri bu halkı bölmek parçalamak dumanlı hava yaratmak için bu provokasyonu yapmış ve amacına da ulaşmıştır.
Bu provokasyondan sonra ortalık karartıldı kurt dumanlı havayı sever de olduğu gibi ortalık kurtla ve kurtarıcılarla doldu taştı.
İşin aslına bakılırsa buraya daha önce AKP de milletvekili adayı olan iddialara göre ehliyeti ve liyakati rektörlüğe müsait olmayan bir şahsın buraya atanması ile öğrencilerin haklı demokratik haklarını kullanmasıdır.
Peki, buraya bu güzide Boğaziçi üniversitesine neden niçin böyle bir kifayetsiz rektör atandı?
Türkiye de bildiğim kadarı ile 200 ün üzerinde devlet ve özel üniversite var. Ancak Dünya sıralamasında ilk beş yüze giren ne yazık ki üniversitemiz yok.
Türkiye de ki üniversiteler arasında ise öncelikle ilk onu sayacak olursak Bilkent, ODTÜ, İTÜ, İÜ, Hacettepe, Boğaziçi, Sabancı ve Koç üniversiteleri ülkede en donanımlı ilim ve bilim yuvası olarak ülkemize bu güne kadar çağdaş laik demokratik bilim adamları yetiştirmiştir.
Bu gün mevcut iktidar işte bu çağdaş bilim ortamları bozmak istemiş ve sayılan bu üniversitelerde başta ODTÜ olmak üzere hepsinin iç işlerini rektör atamaları ile dağıtmak istiyorlar bunu istemeye de devam ediyorlar.
Boğaziçi üniversitesi öğrencileri öğretim üyeleri hatta bütün çalışanları hem bilimsel çalışmalarda hem de yaşam biçimleri ile Türkiye’nin en saygın topluluğu olarak bilinir.
Bütün amaç bu güzide topluluğu dağıtmak “ bize bilim adamı değil bizim adam lazım” mantığı ile hareket ederek buraları dinci gerici şeriatçı guruplara cemaatlere destek verme adına yapılan yapılanmaların ön çalışmaları olarak anlatılmakta ve düşünülmektedir. Amaç bilim üretmek değil cemaatler beslenerek ilim ve bilimi bir kenara bırakarak dinci bir yapı oluşturarak halkı uyutarak saltanatı devam ettirmek tir.
Boğaziçi üniversitesi öğrencileri işte bu senaryoyu bozmak demokratik çağdaş eğitim ve öğrenimlerine kesilen yerden başlamak adına yapılan bu haksız atamaya esas olarak ta uygulamalara uygulanacak olan çirkin senaryolara karşı haklı demokratik mücadelelerini yapıyorlar yapmakta da kararlı oldukları görülüyor.
Yapılan bu haklı demokratik mücadele en sert biçimde durdurulmak püskürtülmek için her türlü yola başvurdular. Başta coplama, gaz sıkma, tomalarla su sıkma dâhil her türlü baskı ve zulüm yapılıyor yapıyorlar.
Bunlarda yetmiyormuş gibi o eylemde olan olmayan Boğaziçi üniversitesinin o bilgi dolu beyinleri taşıyan insanları “ terörist “ olarak ülkeye Dünya ya ilan ettiler. Ancak müdahale sırasında terörist muamelesi ile yakalanıp polis karakollarına götürülen o pırıl pırıl gençler yedikleri dayaklarla kalarak suçsuz oldukları hele hele de terörist olmadıkları mahkemelerce onaylanarak serbest bırakıldılar. Söyleyenler utandı mı? Bilmiyorum.
Her ne yapılırsa yapılsın ülkesini halkını bayrağını sevenler özellikle gençler tüm vatandaşlarımız ( gerici kafatasçılar hariç ) bu değerlerine kutsallarına her zaman her zeminde sahip çıkarlar çıkıyorlar.
İnançlarının kutsallığını bilen inanan ve seven bu demokratik çağdaş laik gençler hiçbir zaman totaliter dinci bir yapının yönetimi ile yönetilmeye müsaade etmeyecektir.
Bu ülke çok zor şartlarda ve savaşlarda sonra Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarınca laik demokratik hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti olarak 97 yıl önce kurulmuştur.
97 yıl önce kurulan ve bu güne kadar bir çok bedbahtların dinci yobazların ihanet ederek yıkmaya çalıştıkları yerine şeri dinci bir yapı oluşturmaya çalışmış olsalar da…..
Bu ülkenin halkları yıllardır özellikle gençleri nasıl onların önüne bent olmuş hepsini püskürterek inlerine sokmuşsa bu günümüzün gençleri bizim yarınlarımız olan bu gençlikte bu cehaleti ve karanlık örümcek kafalıların örmeye çalıştıkları ağı en kısa zamanda yırtacak atacak özlemlerini kursaklarında bırakacaklardır.
Dolayısıyla da aydınlık TÜRKİYE yi ömür boyu devem edecek şekilde inşa edeceklerdir.
Çocuklarımızı rahat bırakalım
Çünkü onlar bizim yarınlarımızdır. Yolları açık olsun