ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

                 Gara’da, 13 asker, polis ve kamu görevlisinin başlarından vurularak, hunharca şehit edildiği haberiyle Türkiye sarsıldı! Olay çok vahim… Katledilme şeklinin tam bir barbarlık görüntüsü taşıması, toplumda büyük infial yarattı. Özellikle aileler ve halkımızın büyük kesimi, 5-6 yıl önce kaçırılıp PKK’nin elinde rehin tutulan bu şehitlerimiz için yas tutulmasını istedi.

                 İktidar partisi AKP, “Yasa ne gerek var!” diyerek, bu haklı talebi geri çevirdi. Bu nasıl akıldır ki; ülkemize ambargo koyan Suudi Arabistan Kralı’nın ölümüne üç gün yas ilan eden anlayış, ulusumuzun ortak duygusu olan 13 yurttaşımızın katledilmesi sonrası yas tutulmasına izin vermiyor…

 

***

Aslında bu anlayışı sorgulamak yersiz.

               Dönemin TBMM Başkanı AKP’li Mehmet Ali Şahin’in 22 Ekim 2007’de Dağlıca‘da PKK tarafından kaçırılan ve daha sonra 4 Kasım 2007 tarihinde serbest bırakılan 8 asker için söylediği “keşke ölselerdi” beyanı, AKP’nin gerçek düşüncesini açıklıyor!

 

***

                    AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Balıkesir’de bir kişinin, “Şehit cenazesi görmek istemiyoruz” sözlerine karşın “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” cevabı malum zihniyeti açıkça gösteriyor!

 

***

                 Son yıllarda AKP terör ve şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapıyor. “Kanı yerde kalmayacak!” hamasetiyle ülkede algı yaratmak için uğraşıyor. Oysa iş başına geldiği 2002’de Türkiye’de terör durmuş, Kürt sorununun çözülmesi için toplumun tüm katmaları büyük bir duyarlıkla hareket etmeye başlamıştı.

                    Kürt sorununun, Türkiye’nin her katmanında sadece güvenlik politikası değil, bir demokrasi ve hukuk sorunu olduğu bilinciyle hareket edilmişti... Türkler ve Kürtler birlik, beraberlik, kardeşlik ve barış için demokratik hak ve özgürlükler üzerinde ortak bir noktaya ulaşmışlardı.

 

***

                 Öyle ki; PKK rehin aldığı asker, polis ve sivilleri, “arka kapı” diplomasisi, STK ve siyasilerin aracılıyla serbest bırakmıştı. Bazı örnekler vermek isterim:

 

             ► EKİM 1992: Van-Tatvan Karayolu Şapur mevkiinde yol kesen bir grup PKK’li, yolcular arasında bulunan bir astsubay, iki er ve bir imamı kaçırır. Sonra serbest bırakılırlar.

 

               ► AĞUSTOS 1993: Batman, Kozluk ilçesi yakınlarında durdurulan otobüs ve minibüste bulanan ve rehin alınan 13 asker daha sonra serbest bırakılır.

 

               ► ARALIK 1994: Hakkâri’nin Uludere ilçesi kırsalındaki çatışmada yaralanan İbrahim Yaylı isimli bir asker, iki yıl sonra 1996’da Refah Partisi (RP) ve sivil toplum örgütlerinden gelen bir heyete teslim edilir...

 

               ► TEMMUZ 1996: PKK tarafından Ortaklar Karakolu’na yapılan baskında 15 asker şehit olur ve 8 asker kaçırılır. Sonrasında RP Milletvekili Fethullah Erbaş ve dönemin İHD Genel Başkanı Akın Birdal’a Irak’taki Zeli Kampı’nda teslim edilir. Ancak Ankara DGM Başsavcılığı, Erbaş’a soruşturma açar, görüşmelere katılan Birdal da gözaltına alınır. “PKK propagandası yaptıkları ve PKK’ye yardım ettikleri” iddiasıyla dava açılır.

 

                     ► 18 TEMMUZ 2005: Erzincan karayolunu kesen PKK, sivil kıyafetli er Coşkun Kırandi’yi kaçırır. Kırandi, 4 Ağustos 2005 tarihinde Güleç Köyü kırsalında bir sivil heyete teslim edilir. Sivil heyete “PKK propagandası” yaptıkları iddiasıyla Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılır.

 

                  ► 9 EKİM 2005: Şırnak’ta yol kesen bir grup PKK’li polis memuru Hakan Açıl’ı kaçırır. Açıl, 110 gün sonra 27 Ocak 2006’da İHD heyeti ile gelen babası Muammer Açıl’a teslim edilir. 22 Ekim 2007 yılında Dağlıca bölgesinde 8 asker PKK tarafından kaçırılır. Daha sonra askerler 4 Kasım 2007 tarihinde serbest bırakılır.

 

***

                Bu tip kurtarma operasyonlarına ilişkin deneyimli E. Tuğgeneral Osman Aydoğan şöyle diyor: “Dünyada kaçırılan askerleri kurtarma faaliyetleri ‘arka kapı diplomasisiyle’ gerçekleştirir. Örneğin İsrail, 30 Ocak 2004 tarihinde, dört yıldır Hizbullah’ın elinde rehin bulunan bir iş adamı ve üç askerin cesedine karşılık, 429 Arap mahkûmu serbest bırakarak almıştır…”

                 Oysa AKP siyaseti diplomasiye değil, askeri güce dayanarak rehine alımından yanadır. Aslında son yapılan operasyon rehine kurtarmaya uygun değildir. Sonuç rehinelerin şehit olmasıdır! Kan ve gözyaşıdır…

 

***

                   İstediğiniz açıklamayı yapın, 13 yurttaşımız vahşice öldürüldü. Tek sonuç vardır: Mutlak bir başarısızlık. Bu yurttaşların hesabını AKP nasıl verecek?

 

***

                  Çöken ekonomi, 10 milyona yaklaşan işsiz, açlık, Covid-19 korkusu, aşılanma muamması, topluma iyice yordu! Aya gitme yalanı halkı gerdi! AKP kongrelerindeki cümbüş yurttaşı kızdırdı! Cumhur İttifakı eriyor… Artık algı yönetimi, kandırmaca, korkutma ve baskıda fayda etmiyor. AKP iktidarının son kozu şehit kanı üzerinden politika yapmak… Şehidin annesini bile il kongresinde kullanmaktan geri durmuyor… Yazık!

 

***

Demem o ki; Türkiye yozlaşmış siyaset, ticaret ve ihanetle bir yere varamaz!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.