Covid-19 yüzünden vaktimin büyük kısmını evde geçiriyorum.
Uzun zamandır başta Mersin olmak üzere, ülkenin her yanından dostlar arıyor.
Uzun konuşmaların büyük bölümü, yaşadığımız durumu değerlendirmekle geçiyor.
Halinden memnun olan kimse yok!
Nasıl olsun ki?
Bir yandan çöken ekonomide çaresiz kalmanın tükenmişliği, diğer yandan hak ve özgürlüğüyle birlikte geleceğini kaybetmenin umutsuzluğunu yaşıyor insanlar!
Konuştukça, okudukça ve de yazdıkça gerçekler daha net ortaya çıkıyor…
Eğitim durdu. Bir nesli kaybediyoruz farkında değiliz!
Hele iş arayan gençlerin hali insanın içini acıtıyor…
Tüm bu dertlere Covid-19’un yarattığı can korkusu eklenince, toplum müthiş bir bunalım içinde…
♦♦♦
Ülkede tek bir adam var!
Her şeyi bilen, her şeyden anlayan ve her şeyi yöneten tek adam.
Pazardaki sebze ve meyve fiyatlarını düşüremeyen.
Neredeyse halkı kuru ekmeğe muhtaç eden.
Çiftinin tarlasını, traktörünü ve hayvanını elinden alıp açlığa mahkûm eden.
Sonra da üretmiyorlar deyip aç kalan yurttaşa çiftçiyi şikâyet eden bir adam!
Yani esnafı icralık, memuru borç içinde, işçiyi işsiz bırakan bir AKP yönetiyor ülkeyi…
♦♦♦
Bunları unutarak;
Halkın yaşam biçimine yön veren, yediği, içtiği ve giydiğine karışan biri var!
Üstelik o biri; yurttaşların kendilerini ifade etmelerine “dur” diyen, sorunlarını çözmeyen, taleplerine kulak asmayan, “yeter artık hakkımızı istiyoruz” diyenleri de hakaret ettiler diye yargıya gönderen kontrolsüz bir güç!
Devletin kurumlarını işlevsiz bırakan ama veremediği hizmetlerinden dolayı kuruluşları sorumlu tutan frensiz bir anlayış…
Kısaca yalanlar ve riyalar üzerine kurulu bir düzen ülkede hüküm sürüyor…
♦♦♦
Bu hafta sonu Kırmızı kedi Yayınevinden çıkan Murat Ağırel’in “Parsel Parsel” kitabını, hani denir ya, “bir solukta okudum.”
Ağırel’in akıcı, temiz ve çarpıcı üslubuyla yazılan bu kitap, ortaya çıkardığı dehşet verici olaylar nedeniyle ilginizi çok çekecek! Okumanızı tavsiye ederim…
Bülent Arınç’ın Melih Gökçek için” Ankara’yı parsel Parsel FETÖ’cülere sattı” deyişi kitabın isimi olmuş…
♦♦♦
Murat Ağırel kitabında yapılan yolsuzlukları, verilen tavizleri, imar planlarındaki usulsüzlükleri tek tek sıralamış.
Fettullah Gülen ile Gökçek’in dostluklarını ve bu hain örgütün Türkiye’nin başkentinde yaptıklarını açıklamış. Ankara’nın, başta Atatürk Orman Çiftliği olmak üzere yağmalanış öyküsünü anlatmış. Elde edilen rantın büyüklüğünü belgeleriyle ortaya sermiş!
♦♦♦
Murat Ağırel, Gökçek’in Başkan olarak belediyeyi görülmemiş zarara uğrattığını iddia ediyor. Ankara’yı bugün Türkiye’nin en borçlu kenti haline getirdiğini söylüyor…
İsraf ve hırsızlıkların boyutu için devletin Denetleme Kurulları’nı göreve çağırıyor!
Kitabın önemli bölümü ANKAPARK’la ilgili.
ABB müfettişleri, Melih Gökçek için ANKAPARK özelinde belediyeyi 3 milyar TL zarara uğratması nedeniyle Cumhuriyet Baş Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuşlar.
Ayrıca kitapta listelenen yolsuzlukların tutarı, işin boyutunun görüldüğünden çok daha büyük olduğunu gösteriyor!
♦♦♦
Ağırel sonsöz bölümünde; “Melih Gökçek’in taa Keçiören Belediye Başkanlığından bu yana, ihaleleri ve rantı kendi çevresine nasıl dağıttığını, Muradiye Vakfı ve Gülen’le birlikte tarikatların halkın üstünde kan emici rollerini pekiştirmek için onlara nasıl yol verdiğini” anlatıyor… Ve devam ediyor!
“Gökçek neden istifa ettirildi? Bu soruya hiç yanıt verilmedi. Açıklama da yapılmadı! AKP iktidarı neler yapıldığını biliyor. Melih Gökçek’e dokunulduğu an FETÖ’nun “siyasi ayak” operasyonlarına başlamak zorunda kalacaklar.” Diyor…
♦♦♦
Önemli olaylarla dolu bu kitabı okudukça şaşırmadım!
Ama!
Pervasızca halkın soyulmasını izleyen ve her vesile din ve imandan bahseden AKP iktidarının, tüm yolsuzluk ve hırsızlıklardan haberdar olmasına rağmen, neden hala hiçbir şey yapmadığını bir kez daha çok iyi anladım!
Ne demeli, “Ahlaksızlığı ve günahı sadece seyredenler, aslında yapanların ortaklarıdır!”
*****************
Sona geldi!
AKP iktidarı ülkenin psikolojisini bozdu!
Niye? Diye sorarsanız, detaylı cevaplanması uzun sürer…
Ama basit şekilde açıklanırsa; açlık, işsizlik, eşitsizlik, gelecek güvencesinin ortadan kalkması kadar, hak, özgürlük ve adaletin yok edilmesi önemli nedenlerdir…
Üstüne üstlük, ülke kaynaklarını soyanlara yandaşlık edenler gönenirken, direnen dürüst ve namuslular şiddet görüyor.
Kayırma, safahat ve devletin kullanılması pervasızca gerçekleşince ve yapanlar hiçbir engele takılmayınca toplum çileden çıkıyor!
İnsanlar, bırakın yarını bugününden endişeli…
Yargı taraflı olunca baskı korkuyu yaratıyor…
Korku tepkiyi tetikliyor...
Tepki kinlenmeyi, kin nefreti, nefret ise düşmanlığı yani iç çatışmanın sinyallerini veriyor!
Gidişat çok tehlikeli bir boyuta evirildi!
***
AKP “bu gidişatın farkında değil ki” diyemeyiz!
Bal gibi farkında! İktidar ömrünü uzatmak için akla gelen her şeyi deniyor…
Dünya lideri olma palavrasının yanına şimdi, uzaya gitme hedefini koydu!
10 milyonu işsiz,30 milyonu açlık sınırında olan yurttaşların gözünün içine bakarak dünyanın en gelişmiş ülkesi konumuna gelindiğini söylemekten geri durmuyor…
Üretmeyen bir ekonomiyle, kişi başına düşen eğitim süresinin 5 yıl olmasıyla, akademisyeni olmayan üniversiteleriyle dünyada örnek ülke olunduğu uydurmacasını savurmaktan çekinmiyor...
***
İktidarın başı öyle döndü ki; halkın huzurunda Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı konuşmayı, yıllar sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harfiyen tekrarladığı bir noktaya geldi…
2014’te dünyaya ve millete duyurduğu “Türkiye’de İnsan Hakları ihlalleri için eylem Planı…”
Ve 2019-2023 yıllarını kapsayacak “Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması ve geliştirilmesi amacıyla yeni İnsan Hakları Eylem Planı’nın” kelime kelime aynısı 3 Mart 2021’de yeniden “İnsan Hakları Eylem Planı” olarak açıklayan bir aymazlığa düştü…
Alzheimer olmuş bir anlayışla toplumun önüne hep aynı planlar konuluyor!
Yapılanlar topluma saygısızlıktan öte, bitmiş bir yönetimin son çırpınışları olarak değerlendirilmelidir!
***
Ülkemizde değişen rejimle “yasama, yürütme ve yargı erkleri” birleştirildi.
Erklerin bir elde toplanması tarafsız yönetim, laik demokratik, sosyal hukuk devleti, örgütlü toplum, hak ve özgürlükleri korunmuş eşit yurttaş kavramlarını da yok etti!
Bağımlı yargı, iktidarın keyfiliğini güçlendirdi ve Anayasa’yı yok sayan bir pervasızlık içine girmesine neden oldu!
Dördüncü erk olan basın da AKP iktidarının eline geçince, halkın hak ve özgürlüklerini koruyan ve kollayan bir güç kalmadı!
***
Yolsuzluk, soygun, sömürü düzenine, demokrasi dışı keyfiliğe, insan hakları ihlallerine karşı duran ve özgürlük sınırının genişletilmesi için mücadele veren az sayıdaki basın kurumlarına iktidar, maddi ve manevi baskı uygulamakta!
İktidarın bilinçli yarattığı bu sinsi ortam da halkın haklarını korumak adına mücadele eden ve muhalif sesleri duyurmaya çalışan gazeteci, yazar, çizer ve sanatçılar şiddetle karşı karşıya bırakılarak susturulmak isteniyor…
Ve maalesef muhalefet, insanların canına kasteden ve giderek faşistleşen bu ortamı yok etmede yetersiz kalıyor!
***
BirGün gibi halk adına görev yapan bağımsız basını susturmak için Basın İlan Kurumu yasalara rağmen ilan vermeyerek maddi baskı kuruyor!
RTÜK, TV ve radyolara ceza kesiyor, yargı ise kapatma kararı veriyor…
Korkutmaca devam ediyor.
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in 2021’in ilk 35 gününe ilişkin hazırladığı “Basın Özgürlüğü Raporu” çok vahim!
Raporda; “İlk 35 günde toplam 30 gazetecinin fiili saldırıya uğradığı belirtiliyor!”
Örneğin; KRT TV programcıları Afşin Hatipoğlu ve Osman Güdü ile Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu sokak ortasında öldürülesiye dövülmüş,
Boğaziçi Üniversitesi eylemleri sırasında 20’ye yakın gazeteci tartaklanmış ve polisin plastik mermilerinin hedefi olmuş…”
***
Şiddet durmuyor. İki gün önce de gazeteci Levent Gültekin HalkTv binası önünde 15 kişinin saldırısına uğradı!
***
Ne yaparsa yapsın! Demokrasiyi askıya alan ve Türkiye’yi yoksul Afrika ülkelerine benzeten bu İktidarın sonu geldi!