Bir İktidar, iktidar gücünü meşru ve hukuk zemininde kullanma yerine, kendisiyle aynı düşünmeyenleri hizaya getirmek için ısrarla kullanmaya başladığı zaman ne denli güçlü olursa olsun istikrar sağlama şansını yitirir. Demokratik ve rekabete dayalı siyaset yerine, rakibin mutlak yokluğu üzerine oturtulmuş otoriter yönetim anlayışlarının tarihteki örneklerine baktığımızda hep kan ve gözyaşıyla sonuçlanmıştır.
Siyaset, hukuk ve İnsan hakları alanında son bir haftada yaşadıklarımız normal demokratik bir rejimde dehşet verici bir durumdur. Bırakınız hukuk kuralarını mevcut yerleşik kanunların bile esas alınmadığı keyfi bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız.. Her geçen gün, güne daha sarsıcı bir haberle uyanıyoruz.
Yaşam yerine Ölüm, özgürlük yerine gözaltı ve tutuklama, refah yerine sefalet, sevinç yerine gözyaşıyla başlıyoruz güne. Gücün ve adaletin birbirine ne denli yabancı kavramlar olduğunu da öğreniyoruz yaşadıklarımızla.
Görünürde HDP ye yönelik özünde tüm muhalefeti sindirme ve tasfiye etmeyi amaçlayan, Milletvekilliliği düşürme ve parti kapatma operasyonları, gücü elinde bulunduranların aslında demokrasi ve hukuk diye bir kaygılarının olmadığını da öğretici bir biçimde gösteriyor.
Sadece Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’ na yaşatılanlar kamuoyu vicdanını sarsmıştır. İnsan Hakları eylem planlarının ortalıkta savrulduğu bir anda Ülkenin en büyük ve eski İnsan hakları kuruluşu olan İHD Genel başkenı sabahın alaca karanlığında yaka paça gözaltına alına bilmektedir.
İktidar meşruiyetinin halkın iradesi, adalet yerine iktidarın tekeline aldığı kamu gücüne dayanması durumunda nelerin yaşanabileceğine dair son derece sarsıcı bir o kadar da tarihi bir deneyimi yaşıyoruz.
Auerbach’a ait denemelerin birinde Pascal üzerine yazılmış bir denemenin adı “ Kötünün zaferi” dir. Auerbach’ın pascaldan alıntıladığı giriş bölümünde son günlerde çeşitli örneklerini yaşadığımız “ hukuk dışı uygulamalara örnek bir denemedir.
“Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinde gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir. Adaleti olmayan güç zalim, gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır.
Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır, demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.
Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır.
Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç adalete sahip çıkıp kendisini adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
Güçlü olanların kendilerini haklı gördükleri bir dönemi bütün ağırlığıyla yaşıyoruz. Acı olan durumun toplumun önemli bir kesiminin yaratılan manipülasyon ve algı operasyonlarıyla bu gücü meşru ve haklı görmesidir.