Dün, köyden şehre indim! Üç günlük sokağa çıkma yasağından intikam alan mahşeri bir kalabalık vardı!
Pasaj içindeki berberime gittim ve sohbetli traşa başladı! Borçların biriktiğini ve çok zor günler geçirdiğini söyledi!
Ruh hali elindeki makasın keskin ağzına yansımıştı! Saçıma attığı her makasta bunu his ediyordum!
Yapılacak bir şey yok, toplum olarak bildiğimiz en güzel şeyden, teselliden başka!
Traş bitince her zaman ödediğimin iki katını verdim!
Almak istemeyince ısrarıma dayanamadı ve parayı iki damla gözyaşı ile kasaya koydu!
Bu insan, bu ülke vatandaşı ve ekmeği makasın ucunda. Son günlerde trilyonlar vurarak kaçanlar da bu ülke vatandaşı ve onların beraber resim verdikleri kudretlileri var!
Ya berber Memedin?
Neyse!
Dün, Rusya bizi Tanzanya’yla aynı sıralamaya koyarak vatandaşlarını bilgilendirdi!
Sonra hala devlet başkanı olduğuna inanmayan Reis, çıkıp on beş gün nasıl kapanacağımızı anlattı!
Her şeyi bilen ve her şeye açıklama yapıyorsanız, bu parlamentonun varlığı ne işe yarıyor, anlamış değilim!
Kapatın ve boşa maaş ödemeyin! Sağlık Bakanı bize sadece ölen ve ölmesi muhtemelleri anlatıyor! Kusura bakmayın, bu konuda en doğru bilgi mezarlık müdürlerindedir, tabi cesaret edip söylerlerse!
Son bir haftada tanıdığım o kadar insanı kaybettim ve bir tek kişi olan ben, bu kadar tanıdığı kaybetmişse gerisini hesaplarsınız artık!
Tüm bunları düşünecek ve görecek bir topluluk yok artık. Kimsenin aklına güveni kalmadı ve artık herkes aklında şüpheli!
Birileri ipleri eline almış ve kafatasımızın içindeki son akıl kırıntısını kazıyor!
Gerisi boş bir tas ve içine ne atarsan onu alır!
Sonra piyasanın tescilli ve kalemini bir keskin nişancı gibi kullanan çok sinsileri var ki onlar zaten en iyi vatansever ve yediği yumruktan sonra istenilen hedefleri vurmakla meşgul!
Üzülüyorum!
Bu adamın adı “ gazeteci” diye!
Hayır, o bir gazeteci değil, hedef koyucu ve hedefin imhasını iştahla izleyen biri!
Yazmış; “ Artık HDP ile yan yana olmak ve onlara müsamaha göstermek, Amerika ile iş tutmaktır..!” daha neler, neler?
Bu sinsi tetikçi kimlerin Amerika ile iş tuttuğunu iyi bildiği gibi, bu toplumun artık her şeye inandırıldığını da iyi biliyor!
Yalakalık yapacak ya!
Oturduğu yerden akan paraların hakkını verecek ya!
Sonra bu ülkede dokunulmazlığın “ din, ırk ve bayrak” olduğunu çok iyi bilecek ya!
Yüklen buradan, kim tutar seni?
Bak evlat!
Bu yazıyı senin whatshap hesabına atacağım, yüreğin yeterse yanıt verirsin ve keşke bunu halkın önünde, senin işgal ettiğin kanala beni çağırarak yapsan!
İşte o zaman kimin kaç paralık ciğeri olduğunu herkes görse!
Yapamazsın!
Çünkü korkaklar en çok karanlığı sever!
Devam et, bu ülke artık alabildiğine karanlık ve sana o kadar çok alan var ki...
Kapanacağız ya!
Siz bugün görün stok için telaşa!
On beş gün sonra da freni boşalmış gibi dalacağımız sokaklara!
Bizim ki hastalıkla mücadele değil, hastalıkla hasret gidermektir!!
*******************
BENA NA
Ortada görünmeyen para, kaçan atlar ve bilmem daha neler?
Hiç biri beni zerre ilgilendirmiyor!
Kim yemiş, kim içmiş “ bena na!”
Başlıkta ki söz köyünde görev yaptığım rahmetli Suphi İşnaz’a aittir!
“ İstanbul, Ankara, Antalya xoştır ema bena na” demişti!
Aynen öyle, o köyde eşini ve altı çocuğunu hunharca katletmişlerdi ve çocukları öğrencilerimdi!
İçine attığı derin acıyla ömrünü tamamladığın da geride hiç tadını alamadığı bir coğrafya bırakmıştı!
Bir seçim dönemiydi ve o dönemin Van valisi Milletvekili adayıydı! Suphi İşnaz muhtardı ve Vali köye gelmiş atıp, tutuyordu!
Sonra “ bak muhtar, çocukların öldü ama sana da tazminat çıkması için elimden geleni yaptım ve aldın, şimdi sizden oy istiyorum, seçilirsem tüm sorunlarınız çözülecek” demiş ve sözünü bitirmeden Suphi İşnaz gelen köy kalabalığına dönerek “ bakın Vali begimiz aday olmuştur, eğer ki siz bu adama oy vermezseniz hepiniz o...çocuğusunuz! Yok, eğer ki bu seçilir sözünde durmazsa o da o...çocuğudur” demiş ve buz kesen Vali bey, ardına bakmadan gitmişti!
Evet!
Bena na!
Ortada kayıp atlar var, sucuk olma ihtimalleri var mı, yok mu bilmem!
Olsa da fakir fukaraya ne?
Sanki sucuk yiyiyorlar! Sadece atların kaybolmaları benim gibi tüm duygusalları üzüyor hepsi o kadar!
Merkezin parasına gelince:
Bu sabah arıcılar dert yanıyordu “ şu gün olmuş, hala destek paralarını almadık” diye!
Doğrudur, her zaman en geç Şubat ayının başında alırlardı! Bu sene ortada ödeme falan yok!
Çok konuşan biri bu parayı “ niçin vermiyorlar” diye illeri geri atınca, yaşlı Ali dayı yerinden doğrulup “ Ulan benim akılsız oğlum, sepette pamuk yok, sen çıkmış bana çorap örün diyorsun” dedi ve herkesten çok, o durmadan konuşan sustu!
Tabi tüm bunların içinde insanın takdir ettikleri de var!
Yanlışına doğrusuna girmeyeceğim! Başkan dediğin ÇAD devlet başkanı gibi olur!
Ayrılıkçılarla savaşmaya en önde gitti ve vuruldu!
İyi bir örnek!
Demek, neymiş efendim?
Atıp tutarak milliyetçilik olmuyormuş!
Gidip en önde savaşacaksın!
Umarım ÇAD devlet başkanı iyi bir örnek olur da..!
****************
YAŞADIKLARINIZ HAK ETTİKLERİNİZDİR
Bu ülke akıl çemberinden uzaklaşalı yıllar oldu!
Hal böyle olunca muteber olan akılsızlıktır ve maalesef prim yapan akılsızlık hepimizi kendi değirmenine taşımış ve öğüttükçe öğütüyor!
Bir sanatçı birileriyle saz çalıp türkü söyledi diye demediğini bırakmayanlar bırakın dünyayı, acaba bu ülkenin gelişimine bir toplu iğne başı kadar katkıları olmuş mu?
Bu türleri hep kuzgunlara benzetmişimdir. Tek amaçları bir leş bulmak ve gagalayıp didiklemektir!
Sonra çevreye çok bilmişlik satarak, kendilerini toplumun dizayncısı görme gibi bir hastalıkları var ki tedavisi de olanaksızdır!
Afganistan’ın ara sokaklarına düşen görüntülerin benzerlerini şu anda yaşıyoruz ama varsa, yoksa Erkan Uğur, nasıl olur da Cumhurbaşkanı danışmanıyla türkü söyler?
Bedava patates ve soğana mecbur bırakılmış bir halkın yüz ifadesinden kimsenin haberi yok!
Diyeceksiniz ki “ öyle şey mi olur canım, çuvalı kapanın gözleri patlıyor ve mutluluktan uçuyor!”
İşte tam da söylemek istediğim bu! Sevimcimiz bir patates ve doğan çuvalına kadar düşmüşse, sen bırak o mutluluk gülücüklerini; sen bitmişsin ve bittiğine gülüyorsun!
Azgelişmiş toplum insanının yarını yoktur ve dünyasına en fazla bir ev, araba sığdırır ki zaten oturduğu yerde tüm konuşmalar bu mecrada döner!
Hele çocukta devlet kapısında bir iş bulmuşsa dünya yansa umurunda değildir!
Bu tür toplumları yönetmek bir kümes dolusu tavuğu yönetmekten daha kolaydır!
Yukarıda Allah korkusu, aşağıda devlet varsa gerisi teferruattır!
Kısacası yaşadıklarımızın hepsi hak ettiklerimizdir!