Günlerdir 103 emekli Amiralin yazdıkları değil duyurunun şekli ve saati tartışıldı.
Sekiz gün gözaltı koşullarında tutulduktan sonra da Pazartesi gecesi geç saatlerde serbest bırakıldılar.
Sonuçta öküzün altında buzağı bulunamadı ama duyuruda yazılan Montrö’nün ve sarıklı Amiral’in tartışılması engellenmeye çalışıldı.
Neden mi?
Çünkü iktidarın pişirmeye çalıştığı aşa soğuk su kattılar.
Nasıl mı?
Montrö Sözleşmesinin anlamını ve önemini gündeme getirerek…
İstanbul’a kanal yapma inadıyla Montrö’yü tartışmanın Türkiye’nin nerelere götürüleceğini göstererek…
*****
28 Temmuz 1914, Birinci Dünya Savaşı başladı,
Alman savaş gemileri Goeben ve Breslau Boğazları geçip Rusya’nın limanlarını bombalaması (29 Ekim) ile Osmanlı Devleti savaşa girmiş oldu.
*****
03 Kasım 1914, İngiltere ve Fransa Çanakkale Boğazına saldırdılar. Boğazlara el koyacaklar, Osmanlı savaş dışı kalacak ve Rusya’ya yardımcı olacaklardı.
Çanakkale Savaşı Zaferimizle sonuçlandı ve emperyalistler Çanakkale Boğazından geri döndüler.
*****
8 Ocak 1918, Wilson (ABD Başkanı) prensipleri açıklandı,
12inci ilkede Türk Boğazları hakkında “Çanakkale Boğazı sürekli olarak açık tutulacak ve uluslararası güvenceler altında tüm ulusların gemileri ve ticaretleri için serbest bir geçit oluşturacaktır.” hükmü yer aldı.
*****
13 Kasım 1918, Çanakkale’den geri dönen itilaf devletleri, Birinci Dünya Savaşının galipleri olarak Çanakkale Boğazını geçtiler ve İstanbul’u işgal ettiler.
*****
30 Ekim 1918, Mondros Ateşkes Antlaşması,
İstanbul ve Çanakkale Boğazları açılacak, Karadeniz’deki mayınlı alanlar Anlaşma Devletleri’ne bildirilecek, sahil koruma görevi dışındaki tüm Osmanlı Donanması Anlaşma Devletleri’ne teslim edilecek.
*****
10 Ağustos 1020, Sevr Projesi
Boğazlar, savaş zamanında bile bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve “Boğazlar Komisyonu” adını taşıyan bir kuruluşça yönetilecektir. Ayrı bütçesi ve bayrağı olan bu komisyonda Türk üye bulunmayacaktır. (Madde. 37- 61)
Emperyal lider İngiltere, müttefikleri ile işgal ettiği Anadolu’da özellikle iki bölgeye sahip olmak istiyordu. Boğazlar ve Marmara Denizi ile Güneydoğu Bölgemiz.
İngiltere, Boğazlara sahip olmakla Ege ve Akdeniz’de egemenliğini ilan edecekti.
*****
24 Temmuz 1923, Lozan Barış Antlaşması
Boğazların Yönetimi Sorunu:
Boğazların, başkanı Türk olan bir komisyon tarafından yönetilmesine ve iki boğazın da her iki yakasının askerden arındırılmasına karar verildi.
Ticaret gemilerinin Boğazlardan geçişinde sınırlamanın uygulanmamasına, ancak savaş gemilerinin geçişinde tonaj sınırlaması uygulanmasına karar verildi.
*****
20 Temmuz 1936, Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi
Lozan'da Barış Antlaşmasının 23. maddesiyle saptanmış ilkeyi, Türkiye’nin güvenliği ve Karadeniz’de kıyıdaş Devletlerin güvenliği çerçevesinde koruyacak biçimde, düzenlemek…
Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiçbir işlem olmaksızın, Boğazlardan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklar,
Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, ticaret gemileri, bayrak ve yük ne olursa olsun, Boğazlardan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır.
Savaş zamanında, Türkiye savaşansa, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla, Boğazlarda geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır.
Savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunulması gerekecektir.
Boğazlarda transit geçişte bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek (tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır. Dokuz gemiden çok gemi içermeyeceklerdir.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir.
Boğazlardaki (Çanakkale ve İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi) egemenlik haklarımız Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim edilmiştir.
*****
Kasım 1943, Tahran Konferansı sonrası
Churchill, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşına sokmak için Stalin’e Ankara Hükümeti’ni Boğazlar rejimini değiştirmekle tehdit etmeyi önerir.
19 Mart 1945, Sovyetler Birliği verdiği nota ile 7 Kasım 1945 tarihinde bitecek olan Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşmasının feshedileceğini bildirir. İstekler ağırdır.
Boğazların Türkiye ve Sovyetler Birliği tarafından ortaklaşa savunulması ve bunun için de Sovyetlere Boğazlarda kara ve deniz üsleri verilmesi,
Boğazlar rejimini düzenleyen Montrö Sözleşmesinde değişiklikler yapılması konusunda prensip mutabakata varılması,
Doğu sınırımız ve boğazlarla ilgili isteklerinin reddedilmesi ile Türkiye-Sovyet Birliği ilişkileri gerginleşmiş ve Türkiye’nin güvenlik sorunu öne çıkmıştır.
Sovyet tehdidine karşı ABD’den destek istenir.
Türkiye, Churchill’in oyunuyla Sovyet Rusya’dan uzaklaşmış ABD’ye yakınlaşmıştır.
*****
Dünyaya egemen olmak isteyen emperyalist güçler denizlere egemen olmak istemişlerdir.
Boğazlar, denizlerin geçiş kapıları olarak jeopolitik açıdan önemlidir ve emperyalist güçlerin hedefinde olmuştur.
Çanakkale ve İstanbul Boğazı,
Kuzey yarım küredeki Karadeniz’e kıyısı bulunan devletlerin, özellikle Rusya’nın güneye ve sıcak denizlere ulaşabildiği tek geçiş yoludur,
İki anakara Avrupa ile Asya’nın bağlantı alanlarıdır.
Bu nitelikleri ile stratejik öneme sahip olan Boğazlarımız her dönemde emperyalist batının hedefindedir.
Emperyalizmin önderi İngiltere,
Çanakkale Savaşı ile askeri alanda, Sevr projesi ile de siyasi masada Boğazlarımıza sahip olmanın çabası içinde olmuştur.
Çanakkale Savaşı ile başlayan ve Kurtuluş Savaşımızla da zaferle sonuçlanan askeri alandaki Boğazlarımıza sahip çıkma mücadelemiz, Lozan Barış Antlaşması ve Montrö Sözleşmesi ile siyasi alanda imza altına alınarak tüm dünyaya kabul ettirilmiştir.
Emperyalizm, askeri alanda ilk ve siyasi alanda ilk ve tek yenilgisini alarak,
04 Ekim 1923’de Geldikleri gibi gittiler.
*****
Emperyalizm Boğazlarımıza sahip olma hedefinden vazgeçmiş midir? Hayır.
İngiltere’nin yerini alan ABD’nin dünyanın egemeni olma hedefinde gözü boğazlarımızdadır.
Tarihten ders almayan ya da almak istemeyen RTE-AKP iktidarı,
20 yıldır uyguladığı politikanın sonucunda
Dışa bağımlı hale getirdiği Türkiye ekonomisini yürütebilmek ve iktidarını sürdürebilmek için
Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve kazanımlarını tehlikeye düşürecek siyasi ödünler vermek gibi büyük bir yanlışlıkla karşı karşıyadır.
İstanbul Boğazına paralel bir kanal açma isteğini gerçekleştirebilmek için Montrö’yü tartışmaya açmak Boğazlarımız üzerinde hesap yapan ABD’nin amacını görmemek demektir.
Rusya ile Ukrayna arasında çatışmalar yaşanırken,
Ukrayna’nın yanında olduğunu söyleyen ABD’nin 2 savaş gemisi ile Karadeniz’e çıkması,
Rusya’nın 15 savaş gemisini Karadeniz’e çıkarması,
Bölgesel barış ve ülkemiz adına tehlikeli gelişmelerdir.
Yurtta barış Dünyada barış siyaseti ile bir yanda İngiltere ile dostluk ilişkileri kuran, öte yanda Sovyet Rusya ile dostluğu sürdüren ve Montrö’yü uygulayan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Karadeniz’in bir “Barış Denizi” olmasını sağladığı unutulmamalıdır.
*****
Yaptıkları duyuruyla Türkiye’nin nasıl bir tehdit ve ile karşı karşıya kalabileceğini gündeme getiren emekli Amirallere teşekkür etmemiz gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin bilmesi gereken,
Boğazların egemenliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Dünyada Barış’ın güvencesidir.
Sevr’den Lozan’a ve Montrö’ye doğru uluslar arası alanda elde edilen siyasi kazanımlarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, varlık nedeni olan kazanımlarından bir adım bile geri atamaz, atmayacaktır da…
Tarihin tekerrür etmemesi için tarihten ders almak gerekir.