Şurası bir gerçek ki Türkiye artık bir hukuk devleti değil…
Oysa Anayasasının 2. Maddesi çok net olarak “Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu” açıklar…
Anayasa; evrensel hukuk ilkelerine uyulması gerektiğinin yanı sıra, toplumun huzuru ve toplumsal barışın kurulması için dayanışma duygularının geliştirmesini ister!
Bu nedenle; insan hak ve özgürlüklerinin tam oluşabilmesi, emeğin en yüce değer olarak kabul edilmesi ve adil paylaşımın gerçekleşmesiyle adaletin var olacağına dikkat çeker!
***
16 Nisan 2017’de mühürsüz oylar nedeniyle kabul edilen Anayasa Referandumu sonrası değişen rejimde gördük ki; “Anayasal düzenden çıkıp, tek adam yönetimin düzenlediği KHK ve CB’lığı kararlarıyla yönetilen bir ülke olduk!
Üstelik Yüksek Yargı Organları, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay ile yargıyı yöneten Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapıları, yani üyelerinin belirlenmesindeki en temel yetki, ‘tek adam’da olunca, adaleti oluşturacak evrensel hukuk anlayışı doğal olarak yok oldu...
Daha doğrusu ülke, hukuk devleti olmaktan çıktı!
***
Artık Türkiye’de Anayasal düzen yoktur!
Dolayısıyla laik demokratik sosyal hukuk devleti kimliği de değişmiştir!
Dünyada benzeri olmayan ‘tek adam’ hegemonyasına geçmiş durumdayız!
***
Evrensel hukuku içermeyen tek adam rejimi kendi hukukunu yaratıyor…
Ve böylece yeni rejim, meşruiyetini tek adamın hukuk anlayışından alıyor!
***
Hala bu gerçeğin farkında olmayanlar, yapılanları eleştirirken anayasa ve yasalara uymadığından bahsediyorlar. O dönem geride kaldı!
Şimdi AKP yönetiminin tek hedefi, emperyalistlere karşı kurutuluş savaşı vererek kurulan çağdaş, laik ve demokratik Cumhuriyetin yapısını değiştirmek.
12 Eylül’le birlikte emperyalist ülkelerin çizdiği İslam Devleti rotasında yürümek!
Yeni Osmanlıcılık anlayışıyla yurttaşı kul, halkı ümmet yapan bir düzeni kurmak!
Başarılı oldu da. Yaşam biçimimiz değişti.
Hilafeti getirme iddiaları gerçekleşmek üzere!
***
19 yılda önce eğitim sistemini gerileştirdiler. Sonra evrensel hukuktan vazgeçtiler.
Kindar ve dindar genç yaratma iddiasında hayli yol aldılar…
Ayakta kalabilmek için devletin kaynaklarıyla yandaş yarattılar.
Düşünen, araştıran, sorgulayan insanları, aydın ve gazetecileri hapislere attılar.
Hak arayanları korkutma, baskı, tehditle sindirdiler…
Yarattıkları iklim tüm partileri birbirilerine benzetti!
Muhalefeti toplumu koruyan değil, iktidara yol açan konuma getirdi!
***
Geldik bugüne…
Ölümle bizleri karşı karşıya getiren Kovid19’dan korunmak için aşı var mı yok mu? Bilinmiyor!
Bir yılda 4 milyon insan işsiz kaldı! Açlık had safhada! Esnaf yok oldu!
Çiftçi icrada! Traktörü, tarlası elinden alınıyor! Üretim yok, açlık kapıda!
Gasp ve hırsızlık arttı!
Bilinçli uygulanan göçmen politikasıyla Türkiye’nin demografisi değiştirildi…
***
Güya tam kapandık ama ülkenin yarısı dışarda!
Her gün aynı kişiler farklı sözler söylüyor…
Neye, kime inanacağımızı bilmiyoruz!
Atanmış Bakan yolsuzluk yapıyor! Teşekkür edilip gönderiliyor.
***
Şimdi de iktidar genelgeler çıkararak bizzat kendi yasakçı anlayışını halka diretmeye çalışıyor!
4. Murat gibi kötülüğü sigara ve içkide gören anlayışını özellikle Ramazan’da sergileyerek, insanları yeni bir yaşam biçimine zorluyor!
“Genelgede olmayan alkol yasağı mülki amirler tarafından işleme konuluyor...
Yasalara aykırılığı iddia edilince görev, il Hıfzıssıhha kurullarına veriliyor…
Hıfzıssıhha Kanunu’nda bu konuda karar alınmasına yönelik düzenleme bulunmamasına rağmen, 21 illin hıfzıssıhha kurulları içki satışının yasaklanması konusunda karar alıyor! Mütedeyyinlere şirin görünme oyunu böylece sürdürülüyor...
Bu sefer de o kurulların içinde bulunan CHP’li İzmir, Aydın, Bolu, Antalya ve Kırklareli belediye başkanları, kendilerinin ya da temsilcilerinin, yasak kararına imza atmadıklarını açıklıyor…
Oyun bozuluyor, büyük bir skandal yaşanıyor!
***
Devamında Emniyet Genel Müdürlüğü; kolluk personelinden kamusal alanda görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesini isteyen bir genelge yayınlıyor…
Böylece 1 Mayıs kutlamaları polisin şiddet gösterisine dönüşüyor! Saçlarından sürüklenen, başlarına basılan gençleri görünce ve polisin uyguladığı şiddete şahit olunca anlaşılıyor ki; artık can ve mal güvenliğimiz de yok edilmiş!
***
Kovid, aşı, işsizlik, ölüm korkusu bir yana, emek ve emekçinin adının silindiği, halkın kendini yönetemediği, anayasası askıya alınmış, hukuk devleti olmaktan çıkarılmış, demokrasisi yok edilmiş bir ülkede yaşamak gerçekten çok zor!