Henüz on iki yaşımda ve orta okul ikinci sınıf öğrencisiydim. Babamdan kalma bir akışkanlıkla her sabah mutlaka bir Hürriyet gazetesi alırdım. O sabahın erken saatinde okul yoluna düşmüş ve önünde durduğum gazete bayisi sormadan bana gazetemi uzatıyor!
Manşetler korkunç! Denizlerin asıldığını yazmakla kalmıyor ve bu idama onay veren satır başı değerlendirmeler, çocukça beynime bir çivi gibi çakılıyor ve ben bir daha da o gazeteyi almıyorum!
Sonra asılan bu üç insanla ilgili gerçeklere yöneliyorum!
Bir iç sorgu ve bir çocuğun isyanı!
“ Bağımsız Türkiye” demişler ve “ defol Amerika” diyerek yabancı hegemonyaya baş kaldırmışlar ve bu ikisi bana yetiyor!
Devrimci olmanın karşılıksız bir ülke sevdası olduğunu öğreniyorum!
Sonra bedelinin ağır olduğu bu yola sevdalanıyorum!
İyi ki sevdalanmışım, iyi ki bu yoldayım ve iyi ki
bu memleketin türkülerine hasret yolcusuyum!
Peki, bu ülkenin bağımsızlığı için can verenleri kimler sevmez, ya da sevmiyor?
Bunun kısa ve tek yanıtı vardır; bu memleketin kaynaklarını sömürüp, dışarıya peşkeş çekenler hiç mi, hiç sevmez!
“Din- iman” diyerek İngiltere bankalarında servet biriktirenler ve öldüklerinde bu servet için çocukları kavgaya tutuşanlar sevmediler ve idamları için ellerinden geleni de yaptılar!
Örnekler çoktur ve onları taşlayanların çoğu büyük makamlara geldiler! Ancak o makamlardaki hükümleri bitince isimleri dahi anımsanmayacak!
Ancak gencecik yaşında ülkelerinin bağımsızlığı için can veren bu üç fidan hiç bir zaman unutulmayacak ve hep anılacaklar!
Çünkü kahramanların ölümü yoktur!
Korkaklar ise her gün ölür ve fiziki olarak öldüklerinde ise tam ölür ve bir daha da esemeleri okunmaz!
Evet!
Bir şafak vakti, en ince yerinden koparıldılar, boyunlarından ve annelerinin öptüğü yerden...
Üç fidana, saygı ve minnetle..!
*******************
BAK EKREM
Sana “ Ekrem” diyorum, çünkü yaşça benden küçüksün ve ayrıca hiç bir tanışıklığımız da yok!
Seni Büyükşehir adayı yaptıklarında en çok şaşıranlardan biri de bendim!
Çünkü ismini, cismini, hatta bir ilçenin belediye başkanı olduğunu da bilmiyordum!
Adam bulmakta mahir olduğuna inandığım Kemal bey, seni nasıl bulduysa buldu ve şunu itiraf edeyim ki iyi de etti!
Hani bir Ekmeleddin ve “ adam kazandı Muharrem’den sonra senin denk düşürülmen ya bir tesadüftü, ya da ileriye dönük bir hazırlamaydı!
Her neyse!
Seçime girdim ve bu memleketin balık hafızalı ve çabuk unutan Kürt’lerin desteği ile hafızaları alt üst ettin!
Gençtin ve hala pişmediğin çok nokta vardı!
Olsun burada pişerek, istenilen yere gelirdin, bak Reiste ilk adımı orada attı ve şimdi tepemizde Başkanlık yapıyor, Allah için hakkını da veriyor, cenabı Allah başımızdan eksik etmesin!
Bu memleketin en çok çektiği hurafe ikliminden haz alıp almadığını bilmem! Belli ki bu Ramazan da sen de pazardan pay almaya kalktın ve bu pazara dalarken, manav tezgâhına çarptın!
İnsanın eli arkasında olunca öyle olur! Yani dümeni tutturamazsın ve sağa sola çarparsın!
Ama bu seferki çarpman yenilir, yutulur değil!
Gittin ecdad ve evliya duvarına çarptın!
Bence yumulmadınsa, seni mutlaka yamulturlar!
Dünden beri televizyonlarda elinde levye ile seni eğip bükenin haddi hesabı yok!
Memleketin bütün meseleleri senin kıçının üstüne bağladığın ellerinde eridi gitti!
Bak Ekrem!
Bu memleketin insanı öyle elini kıçına atıp özgür gezmeye alışık değildir!
El-pençe divana durmak, bizim geleneğimizdendir! Üstüne birde yarı beline kadar eğileceksin!
Öğren bunları!
Meşhur melle Ebu Bekir vardı!
Bir gün sohbet ediyorduk; köylü benim çok iyi bir insan olduğumu ve “ keşke namaz kılsaydı” diyerek melleyi üstü kapalı beni namaza yönlendirmeye çalışmışlar!
Beni çok seven melle, “ madem bu kadar iyi insan, niye namaz kılsın ki, Allah zaten kötülüklerden arının diye namazı emretmiş, gidin bu adamı kendinize benzetmeyin” diyerek hepsine akıl dolu bir yanıt vermiş!
Sevgili Ekrem!
Bize benzemeye çalışma!
Türbe, falan!
Bu memleket dirisinin canına okurken, sen ölenin karşısına öyle geçersen, en çokta Kemal Beyi kızdırırsın!
Bak!
Adam inanmıyor ama inanıyormuş gibi yapıyor ve sana hiç sahip çıkıyor mu?
İt yesin ciğer işte!
Yine de ben sana sahip çıkıyor, yol yordam gösteriyorum!
Serde Kürtlük var ya!
Yeterki elinizi uzatın, biz tuz varmış gibi koşarız!
Rahat ol, seni Başkan yapacağız!
*****************
MESELENİN ARDI
Aklı kirada olan toplumların düşünmek gibi bir şansları yoktur!
Onlar sadece önlerine sürülen tabloya bakarlar ve onun üzerinden köpürür, köpürtülürler!
Çünkü tablonun ardı gerçek olandır ve oraya baksalar bile hiç bir şey göremezler!
Bu tamamen bir orta doğululuk hastalığıdır!
Defalarca yazdım ve yine yazıyorum; orta doğu insanı ucuz inanmışlıklar üzerinden en iyi pazarlanan ve en ucuz satılandır!
Dünyanın en büyük işbirlikçilerini ve adım başı değerlerini beş paraya satanları burada bulursunuz!
Dünyaya dair kaygısı olmayan ve tek hedefi karnını doyurma güdüsü ile donatılmış bir insan tipinin yapacağı tek şeydir yukarıda yazdığım!
Ahlak, kimi zaman insanın açlık sınırlarında sona erer!
İşte bundandır ki orta doğu toplumları emperyalist sömürücülerce hep açlığa mahkûm edilmişlerdir! Kimi zaman onları yarı tok oynatırlar ve gerisi yine açlıktır!
Zamanın Amerika Başkanı Nixon, bu toplumları rahat idare etmek için din ve dini duyguları kullanmak gerektiğini söylemiş ve böyle yönetimlerle iş tutmanın bir gereklilik olduğunu söylemişti!
Fetullah Gülen’i beslemelerinin temel nedeni buydu!
Çünkü Türkiye’de ki bir kısım aydın, iktidarda olmasa bile Amerika’ya batıyordu!
Meseleyi kökten hal etmek için bir darbe planladı ve o başarılsaydı, şimdi bir şerriat devletinin vatandaşı olarak, duvar diplerinde abdesti nelerin bozup, bozmadığın tartışacaktık ve diğer tartışmalar katlimize fermandı!
Peki Gülen, başaramayınca iş bitti mi?
Bence asla bitmedi!
Erbakan “ kanlı, ya da kansız” demişti!
Bu söz öyle heybeden söylenmemişti!
İşin kanlı tarafı başarısız oldu!
Şimdi kansız tarafıyla yüz yüzeyiz!
Çünkü bu toplumun itiraz etmeyeceği tüm argümanlar ellerinde!
Elinizde böyle argümanlar varken ve herkes size yol verirken, neden işin kanlı tarafına el atasınız ki?
Tabi şunu garanti etmek mümkün değildir; taşlar yerine oturunca kimin boynundan tutulur, ipe götürülür, onu bilemem!
İran’da böyle olmuştu ve o İran yönetimi ilk iş olarak kendine yardım edenleri ipe götürmüştü!
Çünkü o yardım edenler de tablonun ardını bilmiyorlardı!
Bedelini canlarıyla ödediler ama artık her şey için geçti!
Evet!
Hep geç kalır Ortadoğu’nun insanı!
Onların Tanrısı ve canavarları böyle buyurmuştur!
Bu ikisine de hiç bir güç itiraz edemez!
Birine avuç açar, birine de şükredersiniz, tablo bu!!
*********************
SİZ BAŞIMIZIN TACISINIZ
Allah eksikliğinizi vermesin! Ben şahsen sizden çok ama çok memnunum!
Zaten siz var olan sosyolojik tespitin kusursuz karşılığısınız!
Hani diyor ya “ nasıl hak ederseniz öyle yönetilirsiniz” diye!
Aynen öyle!
Biz sizi fazlasıyla hak ettik ve siz bakmayın “ gidecekler”diyenlere!
Rahat olun siz asla gitmezsiniz ve sizden iyisi de yok yerinize koyalım!
Bu akşam, Reisten sonra en çok kameralar karşısında görünen Fahrettin bakan dedi ki “ şu an aşı yeterli olmayabilir ve ileride bolluk yaşanır deniliyor” gibi bir laf etti ve ben bu “ deniliyora”’taktım!
Kim diyor acaba?
İşte bunu söyleyen Bakana “ istifa etsin” diyenler var!
Bunu diyenler, aspirinden başka ilaç tanımayanlardır! Takma Fahrettin bakanım, Allah seni de başımızdan eksik etmesin!
Senden yeni müjdeli haber bekliyoruz, ama söz ver, ola ki ölürsek müjdeli haberi mezar taşımıza yaz emmi!
Dedik ya “ gitmezsiniz” diye!
Yani Biden, bir türlü beceripte dağıtamadığınız “ millet ittifakını” bir an da dağıttı ki sorma gitsin!
Üstelik CHP’nin çok iyi hikâye okuyan adamı dedi ki “ HDP emperyalistlerle iş tutuyor!”
Tabi ki öyle!
HDP, NATO üyesi ve ülkeyi de Amerika’ya açık pazar haline getirdi!
Sonra da tutup Türk yargısını hiçe sayarak onlara rahiplerini teslim etti!
Dış politika da her çöküşünüz de elinizin altında HDP var ve onun üzerinde üreteceğiniz sayısız malzeme ve sizden daha çok inanan halk var!
Bugüne kadar merak ettim, neden söylemediniz diye!
Hani şu zamları ve faizleri de HDP ye yükleseniz ya!
Vallahi tam zamanı!
İnanmayan vatan hainidir!