Ülkemizin bugününü gösterircesine,
Marmara Denizinin isyan ederek kustuğu kirliliği düşünürken...
Aylar sonra RTE’nin Biden ile buluşma sevincinin arkasından
Neler çıkacağını beklerken…
Gördük ki,
NATO, ABD yerine Afganistan’da Taliban’ın karşısına Türkiye’yi gönderecek,
ABD’nin Ortadoğu planı aynen uygulanacak,
ABD, Çin’e ve Rusya’ya karşı Türkiye’yi kalkan yapacak.
Hesap sormaya giderken, verilen rollere evet demek,
Ve büyük bir mutlulukla “hamdolsun” diyerek geri dönmek…
Umurlarında bile değilmiş,
Ne F-35, S-400, ne de Türkiye’nin onurunu zedeleyen sözler…
Her şeye değermiş,
İktidarda kalmak için kurulan “iyi” ilişkiler.
*****
ABD kapitalizminin kurduğu bu oyunda başımıza neler geleceğini tartışırken…
Çok maaşlı siyasetçileri, bürokratları,
Arkadaş daveti ile Paramount otelde tatil yapan bürokratları, gazetecileri,
Haber yapması gereken gazetecilerin haberlere konu olmasını,
Komisyonculuk yapan “gazetecileri”,
10 milyon Euro’yla verilen ak-lanma sözlerini konuşurken…
Sedat Peker’in nerede olduğunu merak ederken…
***************
Doların önlenemeyen yükselişini,
Halkın umursanmayan yoksulluğunu, işsizliğini,
Dolmabahçe Sarayından 92 kilo ağırlığına iki altın kupanın kayboluşunu,
Ziraat Bankasından verilen 750 milyon dolar kredinin ne olduğunu,
128 milyar doların nereye gittiğini,
Suç örgütünden ayda 10 bin dolar alan siyasetçinin kim olduğunu,
Kripto paralarla milleti dolandıranın akıbetini,
“Çiftlik bank” diye milleti dolandıran “tosuncuğu,”
Venezüella’ya çantayla götürülen maske ve test kitini,
Venezüella’dan alınan “beyaz” peynirleri,
Bakanlığına dezenfektan satan Bakanı,
Konuşmaya bile fırsat bulamazken…
***************
Bir silah sesi geldi İzmir’den.
Yine terör ve kan bulaştırıldı siyasete.
HDP İzmir İl başkanlığına silahla saldırdı bir (!) kişi,
Yaşamını yitirdi genç bir insanımız, Deniz Poyraz.
*****
Bu olaylarla boğuşan ve çalkalanan dünyanın “kıskandığı” Türkiye…
Her biri bir kitap konusu olacak kadar önemli…
Her biri Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini karartacak kadar karanlık olaylar…
Bu olayların bir tanesi bile gerçek bir demokratik hukuk devletinde yaşansa,
Ne başkan kalır ne başbakan,
Ne hükümet kalır ne de bakan…
Bütün bu olayların sorumlusu RTE-AKP iktidarından ise “tık” yok.
Başka bir ülkede yaşarcasına…
Kimse üstüne bile alınmıyor.
*****
Görülen o ki,
Kapitalizmin her darda düştüğünde yaptığı gibi...
12 Mart’ta, 12 Eylül’de yaşadığımız gibi…
Bütün bu hukuksuzluğun, yasa dışılığın ve kirliliğin üstü,
Yine yasadışı kirli olaylarla, terörle, şiddetle…
Provokasyonlarla yaratılan toplumsal karmaşayla…
Yaratılacak korku ve baskıyla örtülmeye çalışılacak.
Geçmişte olduğu gibi...
*****
Çok değil, 6 yıl önce,
RTE-AKP, iktidarı kaybedeceğini gördüğü anda,
Karanlıkta bırakılan olaylar yaşadık.
Bombalar patladı, silahlar ateşlendi,
Yüzlerce insanımız yaşamını yitirdi.
Ardından toplumsal barışı ve istikrarı sağlamak adına,
Kurtarıcı rolüne büründü, RTE-AKP.
*****
6 yıl önce yaşadıklarımızı anımsayalım ve ders alalım bugünlere,
7 Haziran 2015 seçimlerinde iktidarı kaybeden RTE-AKP,
Hükümet kurulmasını engelledi ve…
Karanlık oyunlar girdi devreye.
20 Haziran 2015 Suruç’ta patlayan canlı bomba,
Yitip giden gencecik 33 insanımız…
22 Temmuz 2015 Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis, evlerinde başlarından vurularak yitirdiler yaşamlarını.
10 Ekim 2015 DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin “Emek, Barış, Demokrasi” çağrısıyla Ankara Garında toplanan insanlarımızın arasına girdi,
Karanlık kafalı, karanlık kimlikli iki canlı bomba
103 insanımız parçalandı…
Parçalandı Emek, Barış, Demokrasi isteği…
Parçalandı geleceğe umutlar…
*************
Yaratılan şiddet ve terörle,
Yaratılan korku ve baskı ile gidildi 01 Kasım 2015 seçimlerine.
Toplumsal barışı ve istikrarı korumak adına,
İktidarını sürdürdü RTE-AKP.
*****
Tarihin tekerrür etmesini istemiyorsak,
Yaşadığımız acıları bir kez daha yaşamak istemiyorsak…
Bilmeliyiz ki,
Bu karanlığı yıkmak, ülkemizin geleceğini aydınlatmak elimizde…
Terörün, şiddetin ve toplumsal çatışmaların siyasetin politikası olmaması,
İnsanlarımızın, gençlerimizin, umutlarımızın, geleceğimizin yok edilmemesi,
Deniz Poyrazlar’ın ölmemesi…
Bizim elimizde.
RTE-AKP’nin bizleri ayrıştırarak, düşmanlaştırarak ve çatıştırarak,
İktidarını sürdürme planlarını yok etmek,
Bizim elimizde…
***************
Demokratik Laik Cumhuriyet ve Hukuk Devleti temelinde,
Hep birlikte kol kola girmeliyiz,
Hep birlikte haykırmalıyız,
Emek, Barış, Demokrasi diye…
Hak, Hukuk, Adalet diye…
Bozmalıyız bu kirli oyunu.
Çağdaş bir Türkiye’de…
Mutlu, gelecekten umutlu ve insanca...
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine…”
*******************
İlhan Selçuk’a Saygıyla ve Özlemle…
11 yıl geçmiş…
4004 gün önce
Pencere’den gelen ışık
Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinden yükseldi
Sonsuzluğa doğru…
********************
Durup baktım bugüne,
Yaşanılanlar karşısındaki saptamalarına…
Nedenlerini sorgulayan, sorgulatan ve çözüme yol gösteren Öğretisine…
Bektaşi fıkralarından gülümseten dersler vermesine…
O mütevazı, sakin ama kararlı, bilge insanın söyleyeceği bir cümleyi duymaya…
Bugün, ne kadar da çok gereksinimimiz olduğunu duyumsadım…
Yokluğunun yarattığı kocaman bir boşluğu gördüm.
Tanış olmaktan onur duyduğum O dost sesi aradım…
*************
Bir de dönüp baktım bu günden O güne,
Ve 3 gün sonra son defa omuz omuza oluşumuza…
O günlerdeki duygularıma…
Düşünebildiklerime ve yazabildiklerime…
Paylaşmak istedim, O günkü haliyle,
4004 gün öncesini…
*****
Pencereden gelen ışık…
Pencerenin perdesini açarız, karanlığı aydınlığa çevirebilmek için…
Dışarıdaki ışıktan bekleriz, içerdeki bizi ve dünyamızı aydınlatmasını.
Doğanın bu gerçeğine inat,
Işık, İlhan Selçuk’un penceresinden çıkarak aydınlatır dışarıdaki bizi ve dünyamızı.
Aydınlanmadır, İlhan Selçuk’un penceresinden gelen ışığın adı.
İçindeki ışıkla aydınlatır bugünü ve yarınları, bizi ve tüm insanlığı.
***************
Günlerden 21 Haziran, Pazartesi. Saat 13,55.
Şimdi bir haber geldi; İlhan Selçuk, yolculuğa çıkmış.
Yerkürenin sınırlarını aşıp, sonsuzluğa doğru yol alıyormuş.
Kabına sığamayan o coşkulu ruhu, özgürlüğünü ilan etmiş.
***************
Bu durumda ne denebilir ki,
Özgürlük ve bağımsızlık tutkunu İlhan Selçuk’a?
Haddim değil, kötü ettin demek.
İyi ettin demeye de dilim varmıyor…
İyisi mi, içimden geçeni söyleyeyim,
Hep pencerenden bizleri aydınlattığın ışıkların içinde kalasın…
******************
Yerkürede kalan bizler, sanmayalım ki ışıksız kaldık
Yaşamı boyunca kendisini değil, bizleri, ülkesini ve tüm insanlığı düşünen İlhan Selçuk, Işığını yanına alıp da gider mi?
Bizleri, ülkesini ve tüm insanlığı ışıksız bırakır mı?
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığını,
Yarınlara taşıyan İlhan Selçuk öğretisinin ışığı söner mi?
***************
Pencereden gelen ışık, sonsuza dek bizleri aydınlatmaya devam edecek…
Ne demişti İlhan Selçuk?
“İnsanlık, sömürüsüz uygarlığı kuracaktır…”
(Cumhuriyet – 21.06.2010)
*****
Düşünceleri, öğretisi, kararlılığı ve mücadelesiyle…
Işık olsun bugünlere ve bizlere.
Saygıyla, özlemle…