“ Malatya, Türkiye'nin büyükşehir statüsündeki otuz ilinden biridir. Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Yukarı Fırat Bölümü'nde yer alır. On üç ilçesi ve 718 mahallesi bulunan Malatya, 806.156 kişilik nüfusuyla Türkiye'nin yirmi sekizinci en yüksek nüfuslu ilidir.
Doğusu Elazığ ve Diyarbakır, güneyi Adıyaman ve Kahramanmaraş, batısında Kayseri, kuzeyi ise Sivas ve Erzincan ile çevrilidir. İlk olarak Hitit döneminde kurulmuştur. O günden bugüne el değiştirerek yıkılıp yeniden yapılarak günümüze kadar gelmiştir.
Birinci Dünya Savaşı başında İç Anadolu’nun merkez şehirlerinin büyüklerinden biri hâline gelmiş ve Cumhuriyet Dönemi’nde il olmuştur. 1931’de demiryolunun Malatya’ya varması ve 1937’de şehrin demiryolu ile Sivas’a bağlanması kalkınmasının yolunu açmıştır.”
Kısa ve öz olarak tarihçesi böyle…
Günümüze baktığımızda Kayısının Başkenti Malatya’mızın ekonomisi sürekli büyümesi gerekirken ne yazık ki her ne hikmetse 3 – 5 aracı ve büyük tüccarın dışında kimsenin yüzü gülmüyor. Özellikle üretici çiftçi hep sıkıntı içerisinde perişan halde dolayısıyla Malatya halkı da bundan dolaylı olarak etkileniyor ve olumsuzluk olarak nasibini alıyor.
Aynı zamanda Malatya 2 Cumhurbaşkanı çıkarmış tek şehirdir,
Bu kişiler, İsmet İnönü ve Turgut Özal'dır.”
Bütün bu oluşum ve gelişmelerden sonra Malatya’mızın bu gününe bakacak olursak çok da iyi ve düzgün akıllı mantıklı planlı projeli bir şehirleşme maalesef görmüyoruz göremiyoruz.
Aslına bakarsanız 1983 yılından bu yana Malatya da yerelde Türkiye de genel de iktidarlara bakarsak hepsi aşağı yukarı aynı zihniyet ve bu zihniyet yapmak imarı planlı düzenlemek şehirleşmeyi bilimsel olarak çözerek inşa etmek gibi bir zihniyete sahip olmadı olamadı.
AKP iktidarında öncekiler belki biraz daha tedbirli davranıyor en azında Malatya’nın tarihini ve hafızasını yok etmek Malatya’yı tarihinin içinde zayıflatarak hafızasına çok da fazla zarar vermemeye çalışıyorlar ya da asgari düzeyde bu işi yapıyorlardı.
Cemal akınla başlayan AKP sürecine şöyle bir bakacak olursak Malatya merkezde Turan emeksiz alt kısmında ve Sıtma pınarı kavşağında yapılan hilkat garibesi alt geçitlere baktığımızda inanın utanıyoruz ilimize gelen yabancılar dalgalarını geçerek bu vaka olarak görülen alt geitleri arkadaşlarına yapancılara dalga geçerek anlatıyorlar. Malatya adına bu olaydan dolayı ne kadar üzülsek az dır zannediyorum.
Sayın Cemal akından sonra gelen Ahmet Çakır gelen gideni aratır örneğinden yola çıkacak olursak gerçekten Malatya Cemal akını mumla aramaya başladı. Sivas ta gelen ya da getirilen ve tam yetki verilen bir şahsın (ki bu şahısın Malatya dostu olduğu söylenemez ) direktifleri doğrultusunda şehir merkezlerinde ne kadar ulu çınarlar çamlar genel anlamda ağaçlar budama adı altında birkaç günde kesildi yeşil Malatya oldu beton Malatya.
Malatya Malatya olmaktan çıkartıldı. Yeşil Malatya tabiri havada kaldı hafızası kayboldu.
Bu yetmedi aynı Ahmet çakır kim kendisine Malatya!nın tarihini pardon talihsizliğine öncülük etmişse kernek meydanına bir Malatyalıların belki bazılarının ansiklopedi kitaplarında gördüğü Malatya’nın tarihi ile hafızası ile hiçbir şekilde alakası olmayan yel değirmenini Malatya’nın tarihi olan kernek parkının göbeğine bir hançer gibi sapladı.
Dolayısıyla Türkülere girmiş tarihi hafızası birçok etkinliklerle güzelliklerle dolu Türkiyenin önemli sanatçılarının sahne aldığı o güzelim kernek parkı gölü yok edilmiş.
Yerine betonla doldurulan suları durdurma şansları yoktu çünkü o suda sanki bunlara inat coşmuştu çünkü o gölde söylenenlere göre saniyede 55 litre soğuk bu gibi Malatya’nın bir bölümünü sulayacak kadar su çıktığı söyleniyordu.
Doğal olarak üzeri her ne kadar yüzlerce kamyon taş toprakla doldurularak bir tarih yok edilmek istense de o bunu kabul etmiyordu. her tarafta fışkırarak yan da ki bölgede ki evler de çıkmaya başlayan ve Kernek te yaşayan yaşamayan herkesi tedirgin eden bir vakayı Malatya’ya yaşatmışlar dı.
Şimdiki belediye başkanını kernek halkı hep şikâyet bildirisine tutunca da başkan yeniden eski hali olmasa da dünya masrafla yeni çalışmalar yapıyor. Yel değirmenini yine belli bir masrafla Orduzu pınar başına hayvanat bahçesine taşıdılar.
Malatya’nın ilk büyükşehir belediye başkanı olan Ahmet Çakır daha görev süresini doldurmadan kendi zamanında ki harcanan bankalarda alınan kredilerin hesabını dahi vermeden vekilliğe aday oldu. Arkasında seçildi ve o hesap kitap Selahattin Gürkan tarafında ortaya çıkarıldı rakamlar dahi söylendi.
İlk etapta Hesabı sorulmak istendi ancak üst kademede ki yöneticiler maalesef sözlerinin arkasında durmayan Selahattin Gürkan ı çabuk susturdular ve o paralar senin benim onun bunun velhasıl Malatya da yaşayan herkesin sırtında ne olduysa oldu.
Ahmet Çakırın milletvekili seçilmesinden sonra Malatya büyükşehir belediye başkanlığına Yeşilyurt ilçe belediye başkanı Hacı Uğur Polat getirildi.
Hacı uğur Polat her ne kadar kısa süre bu görevde kaldı ise de Malatya tarihini yok etme hafızasını yok etme anlamında hafızalarda silinmeyecek işe imza attı.
Malatya İNÖNÜ stadını sadece ismi İNÖNÜ olduğu için davulla zurna ile halay çekilerek yıkıldı yıktırıldı. Sözüm ona Millet parkı yaparak en az altmış yıllık stadı yerle bir etti.
Hâlbuki Malatya da iki tane profesyonel takım var Yeni Malatya spor ve Yeşilyurt spor. İnönü stadı kalsa idi orada Malatya sporda Yeşilyurt sporda her anlamda yararlanırdı ama ne yazık ki yok ettiler tarihi de futbol hafızasını da sildiler attılar hem de davul la zurna ile.
Şu an ki büyükşehir belediye başkanı sözleri ile duruşu ile Battalgazi belediye başkanlığında ki (şimdi görüyoruz ki daha dün gezdiğimiz Battalgazi de hiçbir çalışma yapılmamış gibi orada boşmuş) icraatları ile Malatya’nın her kesiminde alevi de Sünni de kürt te Türk te velhasıl herkesin oyunu alarak seçildi. Ancak yukarda da söylendiği gibi ilk günde bir yolsuzluk iddiası ortaya atıp arkasında durmayınca ilk günde homurtular başladı bu adamdan olmaz olmayacak sözleri.
Nitekim geçen şu iki buçuk yıldır icraatlara bakıyoruz rutin yapılması gereken yol su alt yapı çalışmasının dışında Malatya halkının yaşamını kolaylaştıracak hiçbir çalışma yok verdiği sözlerin hiç birini yerine getirmemiş şimdi de sözde alan yeri açmak için Ticaret lisesi eski öğretmen evi VE halk eğitim merkezlerini yıkarak yani Malatya’nın tarihini hafızasını yok ederek sözde alan hizmeti yapacağım diyor daha başka bir şey yazmaya gerek var mı sayın Malatyalılar..
***********
Sayın Milli eğitim müdürüm
Milli eğitim de bunlarda kalan bir kurum değil…
Milli eğitim bir ülkenin beynidir hafızasıdır en önemli bir kurumudur. O nedenle saygın bir kurumdur öyle de kalmalıdır.
Bu özellikleri taşıyan bir kurumun bakanından tutun en alt kademe de ki çalışanına kadar hepsinin saygın olması kuruma hiçbir şekilde maddi manevi zarar ziyan vermemeye özenle dikkat etmelidir.
Yazının ilk bölümünde de anlatıldığı gibi Malatya beş bin yıllık ve belli evrelerde geçerek Cumhuriyet döneminde il olmuş ve tarihini de kısmen de olsa koruyarak bu günlere gelmiştir.
Benim hatırladığım kadarı ile 1950 yıllarının sonunda 1958 yılında biz ilk Malatya ya geldiğimiz de Malatya Gazi İlkokulu, Fırat ilkokulu( o zaman yeni caminin yanında şimdiki esenliğin yeri idi) Cumhuriyet ilk okulu ( sıtma pınarında) bir de okuduğum kadarı ile bunlardan da eski Derme ilk okulu (Trahom)vardı.
Bir tek tarihi yok sayan hafıza kaybına neden olan bazıları Fırat İlkokulu fuzuli caddesine taşıdı.
Diğerleri halen yerinde
Ancak Derme İlkokulu diğer okullardan da tarih olarak eski ve eski kapısı tarihi ile birlikte yerinde dururken işportacılardan kestanecilerden kaybolmaya yüz tutmuş.
Onunla da kalınmamış ön caddeye bakan tarafında içerden dışarıya bir kapı ve tezgâh açılarak sigara soğuk içecek ve çocuklara muhtelif sağlıklı olup olmadığı meçhul gıda maddeleri satmak için yer yapılmış hem içerde öğrencilere hem dışarıda vatandaşlara satış yapılabiliniyor.
Bununla da kalınmamış Okulun bahçesi oto park yapılmış ve şehirde ki diğer oto park gibi diğer büfeyi de çalıştıran okul personeli mi değnek çi mi belli olmayan birine resmi olarak fiş dahi kesilmeden yapılan bir oto park sistemleri kurulmuş bu tarihimizi bize anlatan hafızamızı çalıştırması gereken okulumuz.
Sayın milli eğitim müdürüm Dünyanın hiçbir yerinde okul duvarları işportacılarla işgal edilmemiş edilmemesi gerekir. Hiçbir okul kantinini hem vatandaşa hem öğrenciye açmaz açmamalı ve hiçbir okul kendi bahçesini değnekçilere teslim ederek oto park çalıştırmaz çalıştıramaz çünkü ne aldığı ne kadar kazandığı fiş kesmediği için belli değil.
Gereğini yaparak tarihimizin ve hafızamızın bozulmasını önlerseniz seviniriz..