ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

              Malum, köylü çocuğuyuz! Hal böyle olunca bu yaşa gelene kadar özellikle çocukluğunuzda ne hastalıklara ve gada belalara çalım atarak yaşam mücadelesi verdiğinizi yaşayanlar bilir!

Boğmaca olduğumuzda horoz ibiği kesip kanını içirmişlerdi!

                 Köye gelen “ berber” denilen sünnetçilerin kör bıçakla etinizi kesip koparmalarının acısını bizim kuşak iyi bilir ve ben hala “ berber” denince alttan depreme tutulurum! Ağlamayalım ve acıyı hissetmeyelim diye ağzımıza tıkıştırılan lokumun tadı hep damaklarımda durur, onun da hakkını vereyim!

               Bir sel felaketi yaşanmış, imar affıyla ruhsat verilen ve her biri canlı tabut olan evler, Karadeniz’in dağ yamaçlarına serpiştirilince aşırı yağışlardan korkulan oluyor ve bir felaket yaşanıyor!

Karadeniz insanı mutaassıptır ve tabi ki bu felaketi kader ve Allah’tan bilecekler, hiç bir zaman canı sıkıldıkça imar afı çıkarana toz kondurmayacaklar ve üstelik “ Allah seni başımızdan almasın” diye de dua edecekler!

Eh, geriye ne kaldı?

               Allahtan gelene şükretmek ve göbeğinde yaşadıkları çay cennetinden bir paket çaya muhtaç olmak var ki bereket o da kendilerine anında ulaştırıldı ve yaraların sarılması için önce işe çayla başlamak gerektiğini de  anlamış olduk. Tıpkı bizim sünnet meselesi gibi. Acılar biter, lokumun tadı damakta kalır!

              Hep söyleriz; az gelişmişlik böyle bir şeydir ve siz akıl, algı olarak gelişmediğiniz yerde bir paket çay kadar hakka sahip olursunuz, gerisi yukarıya kalmış ve el açıp dua etmekten başka şansınız da yoktur!

                     Hurafe ve biat kültürünün tüm yansımaları artık karşımızda ve tarih boyunca hiç kurtulamadığımız gibi şu günlerde peynir, ekmek gibi bize satılan en muteber tesellidir ki harca, harca bitmiyor!

Sonra da gidip rüzgâra karşı undan evler yapıyoruz!

Böyle bir şey yapan, ne rüzgârı, ne de yağmuru hesaplıyor!

Ne bileyim, belki de hamurdan ekmek hesabı yapıyordur!

             Bence de iyi bir fikir! Hele hamur pastaya dönüşürse, üstüne bir beş çayı dünyanın tamamına değer!

Birde bedavadan size havadan atılmışsa..!

******************

AFGANİSTAN

 

              Bin dokuz yüz kırklı yıllardan, bin dokuz yüz yetmişli yıllara kadar kabuğunu kırmış ve kadınların çoğu modern yaşam koşulları içinde üniversitelere, tiyatroya ve sinemaya gidebiliyorken, karanlık eller ve onların yerli iş birlikçileri ülkenin canına okumak için İslami örgütleri devreye sokarak karanlığa yelken açtılar!

             Tabi bu durumda birinci hedef kadınlardır ve ülkede kadınlara karşı yapılan akıl almaz uygulamalar bu ülkeyi yavaş, yavaş katı bir hurafenin merkezi haline getirdi!

              Kadın cinayetleri, meşru görülen erkek şiddeti ve çok evlilikten tutun, çocuk yaşta evliliğe kadar, ne sayarsanız sayın, yetmiyormuş gibi birde kadınların taşlanarak öldürülmesi ve tüm bu vahşetlere giydirilen İslami kılıf...

               Derken karanlığın ayak sesleri yaklaştı ve bin dokuz yüz doksan iki yılında artık bam başka bir Afganistan vardı ve ortaya Taliban denilen dünyanın en vahşi örgütü çıkmıştı ve bu örgüt ülk başlarda ülkeyi yönetmese bile, ülkede tek söz sahibiydi ve insan boğazlamak onlar için tavuk boğazlamaktan daha kolaydı!

           Sonradan iktidarı da ellerine geçirdiler ve yaptıkları ilk iş “ put” diyerek iki bin beş yüz yıllık heykel ve sanat eserlerini patlatıp yerle bir etmek oldu

El, kol kesip sokaklarda teşhir etmek onlar için İslam adaletini yerine getirmekti!

                 Bir süreliğine iktidarı kaptırdılar ama yeniden yer altına çekilerek Afgan halkına kan kusturmaya devam ettiler!

                  Şimdi yeniden güç kazandılar! Yoksulluğun ve uyuşturucunun pençesindeki ülkede bir kadın ortalama altı çocuk doğuruyor. Çok eşlilik revaçta ve çocuk gelinler travması dünyanın gözü önünde tüm acımasızlığı ile kesintisiz devam ediyor!

            Korkulu rüya Taliban gelecek diye, insanlar can havliyle ülkelerinden kaçıyor ve bu travmaya bizim Cumhurbaşkanı “ onlarla inanç farkımız yok” diyerek bu ülkeye karanlığı reva görüyor!

Bakın; Taliban, el kaide ve İşid ciddi kurgulanmış bir vahşi cinayet üçgenidir! Ayrıca bu üçgene bağlı sayısız destekçi ve mikro örgütler var!

               Bunların tek amacı insanca yaşamın olduğu yerleri cehenneme çevirmektir ve bunu yaparken de en tehlikeli yol olan din kılıfı ile hareket etmeleridir!

             Şu an dünyanın başına bela olan bu cehalet rüzgârında uzak durmanın tek yolu bilime ve insanlığa sığınmaktır!

            Bunlarla “ inanç farkımız yok” dediğiniz yerde bir gün onlar gelir ve seninde farkın yoksa, o zaman farkı cadde ve sokaklarda görürsünüz ki artık her şey için çok geç olabilir!

Çünkü “Taliban” demek cehennemin öteki adıdır!

               Çok meraklıysanız bekleyin ve şimdilik katran kazanını harlamakla meşguller ve biz oraya atlamak için can atıyoruz!

Etmeyin!

Bu beladan uzak durun!

******************

BİZ AYRI BİR DÜNYAYIZ

 

Bir ada düşünün ve insanlar bir arada mutluca yaşıyor ve kimsenin kimse ile derdi yok!

               Ama öyle bir dünyada yaşıyoruz ki nerede mutluluk varsa savaş baronları orayı talana ve cehenneme çevirmek için anında müdahale ediyorlar ve kimi silahını satıyor, kimi yeni silahını ne kadar insan öldürüyor diye deniyor!

           Kıbrıs’ta da aynısı olmuştu ve oradaki halk tüm mutluluklarından koparılarak ikiye bölündü ve bunun maliyeti bize büyük faturalarla döndü, dönmeye de devam ediyor!

            Bölünen Kıbrıs’ta Rauf Denktaş, bin dokuz yüz seksen üç yılında bağımsızlık ilan etti ve biz bunun adına da “ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adını verdik. Dünya tepkiliydi ve bu ilanı kınamakta kalmadılar bir dizi de yaptırıma maruz kalındı!

            İlan edilen bu devleti ilk Türkiye tanıdı ve ardından Pakistan ve Bangladeş! Sonra yapılan baskılardan dolayı Pakistan ve Bangladeş bu tanımayı geri çekti!

“ Kardeş” dediğimiz hiç bir ülke tanımadı ve tanımıyor da!

              Çünkü uluslararası hukuk ve Birleşmiş milletler kararları orada bir arada yaşamayı ve bağımsız bir adayı öngörüyor!

               Bunlara yanaşmayıp sadece “ ben ne diyorsan o olacak” dediğiniz yerde işte böyle yalnız kalıyorsunuz!

                  Zaten Osmanlı’dan beri bu ülkenin kodlarında sorun çözmek diye bir şey yoktur! Tarihe iyice bakın, akıl ve mantıkla çözdüğümüz hiç bir soruna rastlayamazsınız! Ya savaşla cephede kaybetmişiz, ya da yine savaşla acılar yaratarak kazandığımızı sanmışız! Sonra gelsin kahramanlık hikâyeleri!

Şimdi onlarca soruna bir de Afganistan eklemek için can atıyoruz!

               Bir ülkenin varlığını “ omuzlarda yükselen şehitlerin tabutuna” bağlayan bir anlayıştan ne bekleniyordu ki?

              Enver paşa bu ülkenin yüz bin genç nüfusunu Türkçülük hayalleri ile zemheriye kırdırdı ve hesap soran olmadığı gibi Enver’e güzellemeler dahi yaptık!

Sonrası Kore ve Yemen çölleridir ki hala acısı türkü olarak bize göz yaşı olarak dönüyor!

                 İnsanınızı ucuz pazar eşyası gibi her yere savurursanız, ne acılardan arınırsınız, ne de dünya liginde başı dik gezersiniz!

               Bu aralar Afganistan gibi bir belaya can havliyle atlamaya çalışıyoruz. Biz bunun heyecanını yaşarken Amerika ensemizde kıs kıs gülüyor!

Galiba Amerika bizi bir kez daha sevecek!

**************

GALİBA BEN UZAYDA YAŞIYORUM

 

            Öncelikle Boğaziçili öğrencilerin direnişini saygıdeğer bulduğumu ve asla boşa çıkarmak gibi bir algıya kapılmayın!

Ancak;

               Bu ülkede şimdi hangi iklimin yaşandığından haberi olmayanlar, Boğaziçi’ne atanan rektörün tekrar alınmasını bu direnişe bağlıyorlar!

Yahu böyle bir şey yok ve olması da mümkün değil!

Bu tür eylemler, gösteriler asla ve asla Erdoğan’ın umurunda olmaz!

            Olmaması için en büyük neden “ Başkan” olmasıdır ve dahası girdiği kavgada attığı ve yediği yumruğun hesabına bakmaz! O nedenle hiç bir zaman ne bir devlet yönettiğinin, ne de bir devlet başkanı olduğunun farkına vardı!

              İşte bundandır ki Rektörü kafası öyle estiği için almıştır! Yoksa dünya yansa asla böyle bir şey yapmazdı!

           Şimdi buradan heveslenip başka gösterilere kalkışmayın! Kim bilir belki de Reis, sizi denemek için böyle yaptı ve seçim arefesi varsa ateşi yükselenleri soğuk suya tutmak adına böyle bir karar verdi!

Bence susun, bir de bakmışsınız kızmış ve Melih’i ayni gün yeniden koltuğa göndermiş!

Bu çok da zor değil ve siz ha bağırın, çağırın!

Dahası, fazla kızarsa “ Boğaziçi’ni yüksek ilahiyat fakültesi yaptım” der ve varsa itirazı beri gelsin!

            Müslüman bir ülkede buna karşı çıkmak direkt kâfirliktir ve ilk Cuma da “ Bay Kemal” en ön safa geçer bilesiniz!

Yani akıllı olun!

Aman ha...

*****************

TATİL

 

               Az gelişmiş bir aklın en sevdiği sözdür ve bizde “ tatil” denince keyiften havalara uçarız. Bu tembel öğrenci için en bulunmaz nimettir; zaten okula pek gittiği olmaz üstüne bir de “ tatil” dedin mi havalara uçar!

Ya yurdum insanı?

               Elde yok, avuçta yok, aldığı maaşla ayın ilk on gününü çıkardıysa bilin ki ekonomik bir dehadır ama söz konusu tatilse “ tamam, hanım çocukları alıp gidelim” der ve gittiği yer daha çok bir deniz kenarıdır, çünkü biz de deniz kenarı olmayınca tatil, tatilden sayılmıyor!

           Giderler üç beş gün yatacağım diye otellere dünyanın parasını öderler ve üstelik ek kredi kartı hesabından!

             Az gelişmiş ülke insanı olunca beynin sınırlarını fazla zorlamana gerek yok, zaten fazla zorlasaydın şimdi gelişmiş ülke insanı olurdun, zaten zorlayanlar da tehlikeli mahluk diye ya hapishaneye, ya da tımarhaneye gönderiliyor, bir de kaçıp kurtulanlar var, onlar ayrı konu!

              Tatile gittiği yerde tarihi ve turistik yerleri gezenimiz yoktur ve bunu ancak yabancılar yapar! Bizimkiler hala çıplak heykellerin orasını burasını koparmakla meşgul ve olmadı çekiçle kökten hal edip ülkenin namusunu kurtarmak adına mutlu bir görevi yerine getirmenin huzurunu yaşarlar!

             Allah var, yurt dışına tatile giden zenginlerimiz de var ve onlar özellikle uzak doğu ülkelerini, mesela, Tayvan ve Filipinleri ziyaret ederler! Onlar ayrı keşif ve açlıklarını doyurmak adına hiç otelden ayrılmazlar, döndüklerinde “ abi var ya, böyle bir şey görmedim” diyerek bize bilmediğimiz ne icat ve keşifleri iştahla anlatırlar ki bize sadece yutkunmak düşer!

Yani ülkemin güzel insanları; bence evinizde oturun ve bu ülkenin dağı taşı bedavadır. Gezin ülkenize ait güzellikleri orada arayın ve bilgilenin, onu da çocuklarınıza anlatın!

Anlatın ki bu ülkeye öyle sahip çıkılsın!

Yoksa “ din, iman, sahte milliyetçilik” hepsi hikayedir!

Ne seni, ne beni doyurur!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.