Konya muhafazakâr, milliyetçi kimlikle bilinen bir kenttir. Zan edilir ki burada İslami hoş görülü, geleneksel muhafazakârlık, vatanseverlik gibi değerler mevcuttur.
Oysa bu görüntü altında İŞİD benzeri selefi dinciliğin, ırkçı milliyetçiliğin, saldırganlığın, kin öfke ve düşmanlığın palazlandı(rıl)dığı bir kent haline çoktan dönüşmüş bulunuyor.
Gün yok ki bir Kürt aileye saldırılmasın, kan akıtılmasın. Otoritenin toleranslı yaklaşımı nedeniyle bu dehşet verici iklim her geçen gün katlanarak şehrin gerçek kimliği haline dönüşmektedir.
İnsanlık dışı saldırıların sosyal medya ya yansıma biçimi de bu tespiti doğrular mahiyettedir., insani değerlerden nasiplenmemiş, ırkçı fanatizmle peydahlanmış, ayrımcı, faşist, vampir ruhlu tiplerin sosyal medya sayfalarında Konya’da vahşice katledilen Kürt aile ile ilgili yaptıkları zalimce yorum ve değerlendirmeler, başlatılan bu katliam kampanyasının şu ana kadar katledilen insanlarla sınırlı kalmayacağını gösteriyor.
Bu tiplerin, sözüm ona katliamı meşrulaştırmak ve belli gerekçelere dayandırma çabaları yapılan katliam kadar dehşet vericidir. Bunlardan bir tanesi neredeyse bu mağdur ve mazlum aileyi yaşanan orman yangınlarıyla ilişkilendirmeye çalışarak, katledilenleri değil katliamcı canavarları mağdur gösterme çabası içerisine girebiliyor.
Orman yangınların gökyüzünü saran alevleri devam ederken Orman arazilerinin turizme açılması kararnamesinin yürürlüğe girmesi basireti körelmiş toplumu uyandırmaya yetmiyor. Bir tanesi diyorum ancak bunları sayısı maalesef binlerce belki de milyonlarca ile ifade etmek daha doğru olur.
Çünkü yaratılan politik zemin ve iklim, sarf edilen ayrımcı ve düşmanlaştırıcı dil ve enerji bu katliamları adeta teşvik etmekte ve cezasızlıkla ödüllendirmektedir. İstenen şey Kürtlerin bu saldırılara karşılık vermesini sağlamakla bir soy kırımı gerçekleştirmek ve toplumsal bir kaosu yaratmaktır.
Savunmasız insanlara yapılan saldırıların sayısı ve boyutu “münferit” lik kavram ve yalanını çoktan aşmıştır.. Ne Kürtler ne de başkaları bu oyuna hiç bir zaman gelmemeli, birlikte barış içinde yaşamanın koşullarını oluşturmak için inatla diren ilmelidir.
Ne yazık ki kendini muhalif, aydın, demokrat, rejimin mağduru bilen hiçbir kurum ve kişi yaşananların ciddi bir iç çatışma ve kanlı bir girdabın ön provaları olduğunu hala kavrayabilmiş değildir.
Bir süre önce Kürtlerin itilaf edilmesi gereken yaratıklar olduğunu ifade eden zatın bu ifadesinden dolayı hiçbir biçimde sorgulanmadığı, hesap sorulmadığı, neredeyse eleştirmeye dahi tabi tutulmadığı bir siyasal iklimde sadece Kürt aile ve bireylerin değil, hiç kimsenin can güvenliği söz konusu olamaz.
Ülkeyi kendi bekaları için aşağı sahra Afrika’sında’ ki Ruandaya çevirmeye hazır kıtaların oluşturulduğundan bihaber bir muhalefetin varlığı en az bu katliamlar kadar hepimizi kaygılandırması gerekir.
Bu gidişle Konya katliamı ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Hukuk ve insan hakları adına hiçbir değerin kalmadığı, cezasızlığın hukukun temel kuralı haline getirildiği bir yerde kimse rahmet beklememeli.
Şu anda sadece Kürt kimlik, aile ve bireylerin hedeflendiği gibi görünen kanlı kampanyanın yeşertildiği provakatif zeminde yarın çok daha farklı kimlik ve bireylere yönelebileceğini, akşam aynı apartmanda komşu ziyareti yapan ailelerin ertesi sabah birbirlerini boğazladığı Yugoslavya örneğinden hatırlamamız ve hatırlatmamız gerektiğini ifade etmeliyim.