Bu hafta başında HDP, kendisinden çoktandır beklenen ve ittifak içinde olan siyasi partileri de şaşırtan “gelecekle ilgili bir tutum belgesi” açıkladı...
Demokrasi, eşitlik ve özgürlükten yana olanlar bu belgeyi dikkat ve umutla izlerken teokratik oligarşiden çıkar umanların birden şekli şemaili değişti. Bazen siyasette” ters köşeye yatırdı” deyişi kullanılır!
Özellikle HDP’ nin kapatılmasından medet uman Cumhur İttifakı, beklenilmeyen bu açıklamayla bir anda kendini ters köşede buldu! HDP bu açıklamasıyla son günlerde Türkiye üzerinde yoğunlaşan kara bulutların birden dağılmasına da neden oldu!
Bu belge; “Ekonominin çöktüğü, 30 milyon insanın açlık sınırında yaşadığı, işsizliğin arttığı, çiftçinin üretemediği, okuyan gencin yurt bulamadığı, en önemlisi özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adaletten yoksun Türkiye‘de yeni bir umut oldu!”
Şer güçlerin HDP’yi legal bir siyasi parti olarak görmeyip Meclis’te görev yaptığını unutması hem anayasal suç işlemelerinin hem de siyaseten demokrasiye inanmadıklarının kanıtıdır! Böylece, HDP’ ye oy veren 6 milyon seçmeni yurttaş olarak tanımadıklarını gösteren bir saygısızlığın içindedirler!
Oysa HDP uyum belgesinde şu 3 konunun altını çiziyor:
1-Kürt Sorunun Çözüm adresi demokratik siyaset ve Meclis’tir!
2- Silah ve çatışmayı değil, diyalog ve müzakere ile çözüm oluşturmalıyız!
3- Herkesi kapsayacak ve kimseyi kaygılandırmayacak bir çözüm istiyoruz.
Tüm bu ilkeler ülkede barışın gerçekleşmesi için gereken ana kriterleri oluşturuyor!
Uyum belgesinin en büyük eksiği laiklik ilkesinden bahsedilmemesidir. Laiklik olmadan demokratik sosyal ve hukuk devletinin kurulması mümkün değildir.
Eşitlik, dayanışma, haklar, özgürlük, emeğe saygı ve adil paylaşım olamaz! Din tacirliğinin oluşturduğu biat sonucu ne ifade özgürlüğü ne de hakların savunulması mümkün değildir!
***
AKP’nin yıllardır yurtdışında uyguladığı politika, ülke içindeki siyasetini güçlendirmek ve koltuğunu güvenceye almak adına yapılmaktadır!
Ülke menfaatlerini değil, attığı her adımda parti çıkarını düşünen AKP, bu politikalar nedeniyle tüm dünyada Türkiye’nin saygınlığını tartışmalı hale getirmiştir…
Birleşmiş Milletler toplantısı, AKP’nin bugüne kadar uyguladığı dış politikanın iflasının son görüntüsüdür.
Her ne kadar New York’un orta yerinde 35 katlı bir “Türk Evi” yapılmışsa da binanın Şeyhülislam edalı Ali Erbaş’a dualarla açtırılması, ABD’de de başta Biden olmak üzere prestij kazandıracak görüşme ve toplantıların yapılamaması, gezinin fiyasko ile neticelenmesine neden oldu! Türk Evi’nin açılışındaki “biz bize “olan görüntü hem Türkiye’nin çağdaş yüzünü kaybettiğini hem de Erdoğan’ın Müslüman ülkelere önder olma görüntüsünün yok olduğunu gösterdi.
Erdoğan, ABD‘de yok ettiği uluslararası itibarının şokunu daha üzerinden atamadan, Rusya’nın İdlib ve Afrin’de yaptığı saldırılarla şehit edilen Mehmetçiklerin acı dramını görüşmek için Rusya’ya gitti. Astana ve İdlib Anlaşmaları gereği, Suriye’deki M4 oto yolunun üzerindeki “cihatçı terör örgütlerini temizleme görevini” üstlenen Türkiye’nin yerine getirmesi gereken bu görevin aksine, terör örgütlerine lojistik destek verdiği söylenmektedir.
Bu nedenle oradaki askerlerimiz Rusya ve Suriye ordusunun saldırısı altındadır!
Türkiye, bu iddianın asılsız olduğunu yeterince savunamadığı için sıkıntı yaşıyor!
Bugüne kadar verilen şehitlerimizin faillerinin iktidar tarafından açıklanamamasının nedeni de bu! Yani askerlerimizin ateş altında kalmasındaki neden AKP İktidarının yeterince dürüst olmamasıdır! Dikkatle izlenmesi gereken nokta, Erdoğan’ın tıpkı Biden’la olduğu gibi Putin’le de kayıt dışı gizli toplantı yapması! Bilinmeli ki gizlilik şaibeleri artırır!
AKP iktidarı, Suriye’nin kuzeyinde yer alan Kürtlerin Esad tarafından tanınmasını engellemek için kontrolündeki ÖSO’yu kullanmaya devam ediyor.
Yurttaşlarımıza da “İdlib ve Afrin’den ülkemize terör örgütlerinin sızmalarıyla ortaya çıkabilecek tehlikenin önlenmesi için bu yapıyı koruyoruz” diyorlar…
Söylenenlerin arkasındaki gerçek farklı! AKP iktidarı Suriye bataklığında iyice battı… Ülkeyi müthiş bir tehlikenin karşısında bıraktı!..
Bir yandan Rusya, diğer yandan Suriye güçleri Mehmetçiği sıkıştırmış durumda.
Daha fazla kan dökülmeden Türkiye Putin’le olduğu gibi Esad’la da doğrudan ilişkiye girmeli… Bölgede hırçın, çatışan ve savaş çığlıkları atan konumdan ivedilikle uzaklaşılmalı. Yurttaşlar barış istiyor