103 barış gönüllüsüydük.
Bulutların ülkesinde geldik.
Biz dedik ki:
Cumartesi anneleri ağlamasın.
Suriye halkı mülteci olmasın dedik.
Ama biz, barışın abidesi olduk.
Tarih 10 Ekim 2015. Saat, 10.04. Yer, Ankara Garı. Belki de insanlık tarihinin en ilkel, en gaddar katliamların birini yaşadı Ankara garında. 103 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda altı yılın sonunda nereye gelindi? Adalet tesis edilebildi mi? Bilmiyoruz.
Öyle karanlık bir süreçti ki, karanlık odaklar halen karanlıklarını korumakta ısrar ediyorlar.
Saldırıda 103 kişi öldü ve onların yakınlarının altı yıldır, ne acıları hafifledi, ne de tam olarak adalet sağlandı.
10 Ekim’i bu halk unutmayacaktır ve unutturmayacaktır. Bu katliamın hesabı soruluncaya kadar ne aydınlarımız, ne de acı çeken aileler bu katiller sürüsünün peşini bırakmayacaktır.
Biz diyoruz ki:
Ölenler, O kadar çoktular ki sayamadık. Can, pazarındaydık. Kimisi Korkmaz Tedik, Kimisi Kasım Otur, Kimisi Canberk Bakış… Tam 103 can, İlahların zevkine sunulduk.
103 güvercindik, uçamadık. Vurulduk, kanatsızdık. Zeytin idik, yağa döndük. Bir masaldık, hayal olduk.
Barış dedik can dedik, emek dedik, bedel olduk. Kıyıldık kıyma olduk Faşizmin sofrasına sunulduk.
Kimimiz evli, kimimiz nişanlı Ata Önder Atabay’dık.
Sadece Malatya’da Gülbahar Aydeniz. Umut Tan, Onur Tan, Gözde Aslan Sezen Vurmaz, Eren Akın. Mehmet Ali Kılıç, Sezen Vurmaz, Seyhan Yaylagül’dük.
Biz diyoruz ki:
Masmavi yollardan geldik.
Mevsim güzdü.
Yaprakların döküm zamanındaydık.
Barış tarlasına tohum getirdik.
Devletin gar meydanındaydık.
Savaşı Ankara’ya gömecektik
Sevenlere sevgi,
Gönüllere barış olacaktık.
Ama biz faşizme kahvaltı olduk.
Suruç’ta kalmıştı yüreğimiz.
Diyarbakır’da bir yürek patlamıştı.
Ankara o gün ölümün başkentiydi.
Ankara, bahtın kara,
Bu ne biçim yara,
Her yanı kan para.
Biz ise,
Cihat sofrasında yemek olmaya geldik.