ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

             Her şeyden önce bu soruya fakatsız ve amasız verebileceğimiz yanıt İktidar yirmi yıla yakın süredir elinde bulundurduğu iktidarı bırakmak istemediğidir. Kendisinden başka hiçbir seçeneği meşru görmüyor. Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmayı bir müktesep ( kazanılmış) hak olarak değerlendiriyor.

            Oysa normal demokrasilerde toplumun iradesi ve rızasıyla iktidar olunur ve iktidardan düşülür. Tıpkı mevcut iktidarın halkın rızasıyla yirmi yıldır iktidarını sürdürdüğü gibi… Mevcut sorun kuşkusuz geliş değil gidiştir.

            Yapılan bütün kamuoyu araştırmaları iktidarın iktidarda kalmak için yeterli halk desteğine sahip olmadığı gibi her geçen gün halk desteğini daha da yitirdiğidir.

             İçinde bulunduğumuz siyasal konjonktür böyle olunca haliyle bütün alanlarda gerilim ve çatışma stratejisi esas alınmakta, siyasal ortam olabildiğince enfekte edilerek ortamdan yarar umulmaya çalışılmaktadır.

              Dolayısıyla gerek iç politikada gerekse diplomaside her geçen gün ulusal ve uluslar arası teamülleri yerle bir eden, ülke ve toplum çıkarı yerine iktidarın  sürekliğini esas alan bir dayatma durumu yaşanmaktadır.

            Gelinen noktada derin yoksulluk, adaletsiz gelir dağılımı, yoğun işsizlik, pandemi faciası bütün ağırlığıyla yaşanırken, merkez bankası üzerinden para politikasına yapılan müdahale ile mevcut ekonomik kriz tablosu daha da derinleştirilmiş, yabancı para birimleri karşısındaki Türk lirasının değeri rekor düzeyde düşürülmüş, toplumun yoksul çoğunluğu adeta cezalandırılmıştır.

            Osman Kavala’nın serbest bırakılmasıyla ilgili on batılı devlet büyük elçisinin ortak imzayla yapılan açıklama geçmişte benzeri bulunmayan bir tepkiyle karşılayan Cumhurbaşkanı;   Dış işleri bakanına talimat vererek on büyük elçinin derhal istenmeyen kişi (Persona non grata) ilan edilerek sınır dışı etmek istemesi arzu edilen konsolidasyonu sağlayıp sağlayamayacağını bilmiyorum ancak uluslar arası ilişkilerde şimdiden derin bir krizin kapısını araladığını söylemek mümkündür.

            Suriye politikasıyla ilgili yeniden askeri operasyon seçeneğinin ortaya konulması kuşkusuz Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili bir ihtiyacın ötesinde iktidarın ihtiyaç duyduğu halk desteğinin şoven milliyetçilik üzerinden sağlamanın yanı sıra muhalefetin iktidar karşısındaki belirleyici bütünlüğünü dağıtmaya yöneliktir.

              Dolayısıyla Meclise getirilecek sınır ötesi savaş teskeresinin onaylanması yönünde başta iyi parti olmak üzere muhalefetin şimdiden beyan ettiği rıza ve gösterdiği heyecan;  Muhalefetin de tıpkı iktidar gibi başta KÜRD sorunu demokrasi, barış ve insan hakları noktasında İktidardan pek te farklı olmadığı sonucunu doğurmaktadır.

               Uysa Kılıçdaroğlu bir süre önce Kürd sorunu ile ilgili muhataplık ve çözüm konusunda cesur ve iyimser açıklamalar yapmıştı. Dolayısıyla muhalefet bu teskereyi imzalamakla demokratik çözüm yollarını tıkayacağı gibi kendi politik alanını da iyice daraltarak kendi eliyle, kendi tutarsızlığıyla inandırıcılığını şoven milliyetçi histeriye kurban ederek kendi varlığını anlamsızlaştırmıştır.

          Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki önümüzdeki süreç geçmişi aratacak kadar gerilim, çatışma ve çalkantılarla geçecek, ancak hiçbir iktidar toplumun örgütlü gücü karşısında ilelebet iktidarını yaşatamaz. Belirleyici olan halkın tercihi ve iradesi olacaktır.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.