Geçen hafta Mehmet Eymür’ün T24’ten Gökçen Tahincioğlu’na verdiği röportajlar gündemi belirledi.
Mehmet Eymür, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) yöneticisiydi.
Uzunca süre ülkeye "hizmet" (!) eden biri.
Dolayısıyla görev yaptığı süre içinde Türkiye’de gizli kalmış, gerçek nedeni bilinmediği için hâlâ toplumda infial uyandıran birçok olayın şahidi, planlayıcısı, içinde yer alanı, bilgisi olanı, arkasında duranı ve de sonuçlarını takip edeni…
Ne denilirse denilsin Eymür, "devletine bağlı, görevine saygılı, iş namusu yüksek" (!) , ülkesi için insan hakları ve hukuk gibi evrensel kuralları dinlemeyen, zeki ve dikkatli bir bürokrat! Özenle tutulmuş geniş bir arşive sahip…
Eymür, MİT’teki bilgileriyle, bazı kamu görevlilerinin yaptıklarını açığa çıkaran, toplumda ilgi, sempati, dehşet, nefret ve tepkiyle karşılanan olayları içeren MİT raporları ve bilgi notlarını yazan kişi olarak tanındı…
Kendisini takdir eden kadar, uyguladığı yöntemle, yaptığı insan hakları ihlalleri nedeniyle kin duyanı, düşman olanı, sevmeyeni de var!
***
Eymür, TBMM’deki Susurluk Komisyonu’na sunduğu belgelerle bürokrat/mafya/siyaset yapısının deşifre edilmesini sağlamış, verdiği bilgiler ışığında devletin içine sokulmuş işkence, adam öldürme, katliam, suikast, bombalama gibi pis işlerin ortaya çıkmasına neden olmuştu…
O dönem milyonlarca insanın “1 dakika karanlık sürekli aydınlık” sloganıyla katıldığı eylemin nedeni olan bilgileri açıklayan Hanifi Avcı ve Hüseyin Oğuz’la birlikte devletin Susurluk skandalını ortaya serenlerden biriydi...
***
Tahincioğlu’yla yaptığı söyleşinin en vurucu noktası, ilk kez bir devlet ve MİT yetkilisinin alenen işkence yapıldığını açıklamasıdır.
“Direnen insanları ancak işkence ile çözebildikleri” gerekçesiyle başvurulan bir yöntem olarak bu ikrarı yapmaktadır!
Aslında özellikle solcu gençlerin ve de birçok hak arayıcının sistematik olarak yaşadığı malum işkence yönteminin yetkili bir ağızdan söylenmesi, devletin sürüklendiği içler acısı bir durumdur!
***
Eymür, söyleşisinde Mehmet Ağar ve Doğu Perinçek’le ile ilgili vahim açıklamalar yapmıştır.
1 Mayıs 1977’deki kanlı toplantıyı Perinçek’e bağlaması araştırılması gereken önemli bir olaydır. Tarihimize kara leke olarak düşen bu olayın arkasındaki giz hala tam olarak ortaya çıkarılmamıştır. Bu nedenle Eymür’un açıklaması mutlaka araştırılmalıdır…
***
Mehmet Ağar’ın da içinde olduğu ve 18 kişinin öldürülmesiyle açılan 19 sanıklı JİTEM Davası’nda yaptığı “Devletin görevlileri para için öldürdüler” yorumu önemsenmelidir!
Ve “faili meçhul olayların” arkasında malum kişilerin olduğu ve devletin yüce menfaati için değil, çetenin çıkarları adına öldürüldüklerinin açıklaması, ülke için yüz karasıdır!
***
Söyleşinin önemli bir bölümünde uyuşturucu ticaretinin geldiği noktayı anlatması, bugünkü kara düzenin altyapısının nasıl oluştuğunu ve de gelinen noktanın ne denli tehlikeli olduğunu gösteriyor…Hele hele Eymür’ün Mehmet Ağar’ın yakın zamanda burun ameliyatı olmasına dikkat çekmesi, kokain kullandığı imasıyla bu bilgiyi aktarması, işin boyutunun daha da vahim olduğunu gösteriyor…
***
Eymür, Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürüldüğü Kızıldere’deki katliamı da doğrudan tanığı olarak detaylı bir şekilde anlatıyor.
Gladyo’nun devam ettiğini, Ergenekon Operasyonu’nun doğru yönetilmediği ve MİT elemanlarının basında hayli fazla yer aldığını açıklıyor…
***
Bu söyleşi, MHP affıyla çıkan Ülkücü mafyanın muhalefet partileri liderlerine yaptıkları tehditlerle birleştirince, başka bir anlam kazanıyor!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na karşı Çubuk’taki linç girişimini hatırlayınca, işin gidişatı değişiyor…
Hele hele AKP Genel Başkanı’nın Meral Akşener’e Rize gezisi sonrasında “Bunlar güzel günler, daha neler göreceksiniz!” sözlerini tekrar düşününce, yapılmak istenilenin vahim bir hal alacağı kuşkuları beliriyor…
***
AKP artık kesin olarak biliyor ki, demokratik yollarla seçim kazanması mümkün değil!
Havuz medyası ve oluşturduğu paramiliter güçler aracılıyla, ya halkı korkutarak sandığa gitmesini önleyecek, ya da zorbaları kullanarak sandık başında ve de sayım sırasında muhalefeti sindirecek!
Şayet planladıkları oyun buysa başaralı olmaları mümkün değil!!
Aç ve işsiz kalan, zamlar altında inleyen, emeği çalınan, yalanlarla kandırılmaya çalışılan, her gün aşağılanan, inancı sürekli istismar edilen, kin ve nefret söylemleriyle 2’nci sınıf yurttaş olarak gösterilen emekçiler, işçiler, esnaf ve çiftçiler, mütedeyyinler, Aleviler, Kürtler, hak arayanlar, Kemalistler, devrimciler kısaca yurtseverler bu oyuna gelmeyecekler.
Hem sandığa gidecek hem de sandıktaki oyuna her zamankinden daha fazla sahip çıkacaklardır!
***
Biliniz ki bu halkı, emperyalistler, işbirlikçileri ve eli silahlı mafyalar korkutamadı!
Hak ve özgürlüklerini korumak, adaleti oluşturmak ve çağdaş bir ülkede yaşamak için kararlı, cesur ve baskıları yok eden bir duruşu hep sergilediler!!!
Hukuk devletine inanan, ekonomik kalkınmayı ve adil paylaşmayı amaçlayan ve laik demokratik devlette yaşamak isteyen herkes, çağdaş Türkiye için üzerine düşen görevi yapacaktır!!!