Ekonominin yeni yazılmış kitaplarında malum hikayeler ve bu hikayelerin doğurduğu felaket sonuçlar dışında neler var bilmiyorum ancak önceden yazılmış iktisada giriş kitaplarına bakıldığında bugünkü ekonomik çöküşün sebep ve sonuçları konusunda yeterli bilgiye sahip olmak mümkün.
İktisada giriş demekle kast ettiğim ktisat Fakültelerinin birinci sınıfında okutulan ders kitaplarına ilişkindir.
Bu kitaplardan herhangi birisini okumuş olan bir öğrenci veya ekonomi biliminden malumatı olan bir şahıs, bu gün ortaya çıkan ve toplumun büyük kesimini sefalete sürükleyen ekonomik tablo karşısında övünerek “ben ekonominin kitabını yazdım” demekten sakınırdı.
Yüksek enflasyonist süreçler, yapısal nedenlerle ortaya çıktığı gibi, ekonomi politikaları dışında siyasal, kültürel ve demokratik nedenlerle de yaşanabilir. Savaş ve güvenlik politikalarının esas alındığı demokrasi, hukuk ve insan haklarının rafa kaldırıldığı, gerilim ve kaosun bir tercih biçimi haline getirildiği, güven ortamının yok edildiği bir yerde ekonomik istikrar ve refahtan söz edilemez.
İkinci dünya savaşı sırasında Alman ekonomisinde yaşanan tabloya benzer bir tablo yaşandığını söylemek abartılı olmayacak. Bütçenin tamamen savaş harcamasına yönlendirilen 1940-45 Almanya’sında anlık zamlar nedeniyle temel ihtiyaç maddelerine para yetiştiremeyen dolayısıyla gıda ihtiyacını karşılayamayan alman vatandaşının düştüğü duruma benzer bir durumu bu gün tüm ülke halkı yaşamaktadır.
Sürekli artan Dolar kuru ve fiyat artışları nedeniyle a dan z ye bütün temel ihtiyaç maddelerinde her gün defalarca etiket değişiminin yapılması başka nasıl izah edilebilir.
1 Doları, 1 lira yetmiş kuruş civarından devir alan bugünkü siyasal iktidar 19 yılda yedi kat artırarak 10 lira 65 kuruşa getirmesi ancak yeni iktisat teorisinin mimarlığıyla mümkün olabilirdi.
Her gün Türk lirasının dolar karşısında eriyip hiçleşmesini sadece faiz ve enflasyon ikilemiyle tanımlamak mümkün değildir.
Daha da açacak olursak C Başkanının ifade ettiği gibi Faiz sebep enflasyon sonuç tespitiyle serbest piyasa koşulları içinde faizi düşürüp enflasyonu düşürmenin bilmem kaçıncı denemesinin sonucunda da mümkün olmadığının ağır bedelini yoksul halk kesimleri ödüyor ve daha da ödeyecek gibi görünüyor.
Küresel kapitalist sisteme tabi olunan bir yerde, iktidarların kendi ideolojik bakış açıları üzerinden piyasa kuralları dışına çıkarak, para politikalarına müdahale etmeleri arzu ettikleri sonucu bulmaları mümkün olmaz. Bu müdahale biçimiyle defalarca veya tercihten dolayı içerde yüksek rant elde edenlerin etkin oldukları söylenebilir.
Buna ister faiz lobisi, ister dolar lobisi deyin. Dolayısıyla aynı denemeyi defalarca tekrarlamanın nedeni aptallık olmadığına göre bir tercih olarak ortaya çıkmaktadır. Elinde dolar bulunduran bir kesimin bu tercihten çok memnun olduğunu söyleyebiliriz.
Sermaye yatırımı açısından böylesine güven sorununun yaşandığı, siyasal belirsizlik ve kaos belirtilerinin olduğu bir zeminde, yatırım, üretim, istihdam, refah ve mutluluktan söz edilemez. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan, hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılan birey veya toplumlar mutsuz ve çatışmacı olurlar. Yaşanan realitede bu değil mi dir.?