İşçi sınıfının uluslar arası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı yine bildik görüntülerle, yani klasik yasaklama, baskılama, cop, Toma ,gözaltı ve tutuklamalarla geride bıraktık. İşçi sınıfı 1 Mayıs ile İlgili Sınıfsal duruş ve direnişini yılda bir defa klasik sokak gösterisiyle sürdürdüğü sürece bu tablo asla değişmeyecektir. Çünkü sermaye sınıfı bütün olanaklarıyla, her türlü iktidar gücünü kullanarak kendi sınıfsal ve ideolojik çıkarlarından bir milimetre taviz vermeden egemenliğini sürdürürken, emekçilerin yılda bir sokağa çıkarak “Yaşasın bir mayıs” diyerek vahşi ve ahlaktan yoksun kölelik sistemini alt etmesi mümkün değildir.
Bütündünyada işçi sınıfına yönelik Küresel kapitalist saldırıların yeniden yoğunlaştığı bir ortamda Klasik kutlamalarla1 mayıs ruhu geçiştirilirken, emekçileri yıkıma uğratan ekonomik kriz süreçlerinin yıkıcı sonuç ve bedeli Küresel sermaye kurumları ve iş birliği içinde oldukları siyasal iktidarlar tarafından Yeniden yüksek refah, iş, iyi yaşam vaadiyle çalışanlara yüklenmektedir. Ancak hiçbir zaman emekçilerin bütün fedakarlıklarına rağmen işçilerin ,işsizlerin, yoksul halkların sorunu çözülmediği gibi, yeniden üretilen krizlerin bedeli de her zaman olduğu emekçilere yüklenmektedir..
İnsanca yaşamanın, çalışmanın, beslenmenin, barınmanın temel insan hakkı olduğunu ancak bu hakkın, azgın sermaye sınıfı ve siyasal iktidarların aşırı kar ve mülkiyet hırsıyla yok edildiği, ekonomik ve sosyal hakların sürekli bir şekilde iktidarlar tarafından sermayenin lehine ortadan kaldırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Çalışma ilişkileri, ekonomik ve sosyal haklar alanındaki tüm uygulamaların emeğin aleyhine düzenlendiğini ve yaşama geçirildiğini görüyoruz.
Endüstriyel alanlarda maden ocakları ve diğer tüm sektörlerde yaşanan ağır çalışma koşulları, soykırıma dönüşen iş cinayetleri,. Güvencesiz ve uzun çalışma süreleri, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma gibi uygulamalar 19.YY kapitalizminin koşullarını aratmayacak ölçüde vahşileşmiş bulunmaktadır.
Sermayenin acımazsız saldırılarına karşı meşru ve demokratik hak mücadelesi vermek isteyen emekçilere karşı gerçekleştirilen saldırı ve yönelimler her geçen gün daha da pervasızlaşırken, sermaye iktidarları kendi sınıfsal çıkarlarını en ufak bir şekilde zayıflatacak bir girişime asla göz yummazlar.
Çalışma alanlarında sömürü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Kayıt dışı istihdam çocuk ve kadın emeği üzerinden sömürü sistemi adeta kurumsallaştırılmaktadır. Dünya’da 200 milyondan fazla işsiz kapitalizmin garanti edemediği bir iş bulmaya çalışmaktadır. Tarım kesiminde çalışan yoksul çifçiler, esnaf ve zanaatkârlar, balıkçılar, Memurlar İşçiler emekliler, işsizler sistemin direkt ya da dolaylı ağır vergi yükü altında ezilmekteler.
Gerçekleştirilen özelleştirmeler sonucunda kamu mallarıyla yeni ve iktidara yakın bir sermaye sınıfı oluşturulurken, emekçilerin serbest örgütlenme, grev ve Toplu sözleşme hakkı ortadan kaldırılarak yandaş sendika anlayışı ikame edilmektedir.
Yaşanan bu saldırı ve anti demokratik uygulamalara karşı, emekçilerin kendilerini savunmaları bu saldırılara karşı çıkmaları meşru bir haktır. Hak ve özgürlüklerin tasfiyesine karşı birleşik mücadeleyi örgütlemek saldırıları durdurmak ve geriletmek kendileri için son derece kaçınılmaz hale gelmiştir.
Emekçiler açısından 1977 yılında 1 Mayıs gösterileri sırasında göstericilere yönelik gerçekleştirilen saldırı ve katliam nedeniyle emekçilerin ve sendika ve sivil toplum kuruluşlarının önem atıf ettiği TAKSİM’de 1 Mayıs’ı kutlama talebi mevcut siyasal iktidar tarafından her defasında şiddetle engellenmekte TAKSİM Meydanı emekçilere yasaklanarak terör estirilmektedir. Çünkü Taksim’in sınıfsal ruhu ve bu ruhun canlanma ihtimali Taksim’ yasaklayanları ciddi anlamda tedirgin etmektedir.
Sermayenin tedirginliğini daha da artırmak ve kendisini geriletmek, yüzyıllık mücadele ile elde edilen kazanımları korumak artık klasik gösterilerle mümkün değil. İşçi sınıfı önüne mutlak iktidar perspektifini koyarak hareket etmeli, iktidarlaşmayı esas alan bir konsepti esas alarak yola çıkmalıdır. Emekçiler siyasal tercihlerini kendilerini yok sayan siyasal partilerden yana yaptıkları sürece durumlarında bir değişiklik beklemeleri aptallıktır. Önümüzdeki 7 Haziran seçimleri bu açı dan da bir fırsat olduğunu unutmamalıyız. Çünkü demokrasi ve emek karşıtı olan mevcut siyasal iktidarı geriletmenin başkaca kolay yolu yoktur.