60’lı yıllar Malatya’sı ‘Devrimin Kalesi’ sayılırdı. Malatya’yı ‘Devrim Kalesi’ yapan şey kent dışı dinamikler değil, kentin kendi dinamikleriydi. Bu yerel dinamikler bilinmeden Malatya devrimci hareketi anlaşılamaz; devrimci hareket Malatya’ya dışardan gelmiş bir yenilik, Ankara – İstanbul devrimci gençlerinin burayı keşfedip, buraya uğramış olmalarıyla ilgili tesadüfi bir olgu gibi anlaşılır. Bu, yanlıştır. Dışsal dinamik ile Malatya’nın yerel dinamikleri karşılıklı güçlü iletişim halindedir. 71 devrimci hareketi diyebileceğimiz THKO, THKP-C, TKP ML – TİKKO’nun yolları Malatya’ya uğramazdan evvel Malatya’da güçlü bir yerel devrimci hareket zaten oluşmuştu; bu örgütlerin Malatya’yı tercih etmeleri Malatya’nın bu özelliğinden ötürüydü. Avrupalıların Amerikayı keşfi gibi önce Dev Gençlilerin sonra da bahsettiğimiz örgütlerin Devrim Kalesi Malatya’yı keşifleri, keşf edenler açısından bir yenilikti; ama aslında Malatya daha 60’ların başından itibaren devrimci hareketin beslenme kaynaklarından biriydi. Bunu Malatya’nın yerel halkçı basınını incelediğimiz zaman daha iyi anlayabiliriz.
Kent merkezinde çok sayıda, hemen her ilçede ise en az bir yerel gazete çıkıyordu. Akçadağ, Hekimhan, Arguvan, Arapkir ve diğer kazaların kendi yerel gazeteleri yanısıra bir çok köyde de köy gazeteleri çıkıyordu. Bu köy gazetelerine örnek olarak Akçadağ’a bağlı üç köyün gazetelerini anabiliriz. 1964 – 65 yıllarında yayınlanan Keller Köyü gazetesi KÖYCEK, 1967 – 1968’de yayınlanan Ören Köyü gazetesi HAŞHAŞ ve 1971’de yayınlanan Kepez Köyü gazetesi KÜRECİK.
İnternet’te KÖYCEK gazetesinin 10’uncu sayısına kadar sayıları sahafların satışına sunulmuş görünüyor; KÜRECİK gazetesinin 1. Sayısının ve HAŞHAŞ GAZETESİ’nin 4. Sayısının fotoğraflarına ulaşılabiliyor. Bizim ele alacağımız gazete HAŞHAŞ gazetesi.
Gazetenin adı neden HAŞHAŞ? Bunu bugünkü okurların anlaması için 1960’lar Malatyasının kırsal ekonomisinde haşhaşın önemli bir gelir kaynağı olduğunu bilmeleri gerekiyor. O yıllar tarlalar henüz öküz ve karasabanla sürülüyordu. Akçadağ’ın dağ köylerinde tarıma elverişli arazi kıttı; köylüler tarımla hayvancılığı birlikte yürütüyordu. Ekonomi pazara yeni yeni açılan geleneksel küçük köylü ekonomisiydi. Büyük toprak sahipliği ve büyük toprak sahipleri düzeni, yani ağalık kurumu yoktu. İbrahim Kaypakkaya’nın gözlemlediği ve ‘Kürecik Raporu’ adlı yazısında tasvir ettiği Akçadağ köylülerinin küçük köy ekonomisinde halk arasında ‘Ağa’ diye adlandırılanların feodal büyük mülk sahipleriyle alakası yoktu. En babayiğit ‘Ağa’nın öteki küçük köylülerden farkı biraz daha fazla toprağı ve ufak bir sürüsü olması; bu toprakları bir yarıcıya sürdürmesi ve hayvanları için bir çoban tutmasıydı.
Ağa sıfatını gerçekten hakkeden kişiler Arga’nın ağalarıydılar. Akçadağ ovasında geniş topraklara el koymuş Ömer Kan, Boklu Mustafa gibi Arga ağalarının Kanlıdere’deki değirmenler ve kavaklıkları ve Arga yazısında toprakları vardı; bunlar geniş topraklar yanında tefecilik de yapıyorlar ve ilçe ticaretini ellerinde tutuyorlardı. Afyon ticareti bunların ve Tulle İsmail denilen (İsmail Özdemir) adamın elindeydi. Bu şahıslar aynı zamanda Akçadağ’da önce Adalet Partisi’nin, daha sonraları Milli Nizam Partisi ve MHP’nin önde gelenleri oldular. Akçadağ belediyesi, jandarması, adliyesi, tapu ve nüfus dairesi, hükümeti ve idaresi fiilen bu tiplerin elindeydi.
O yıllarda henüz Sürgü barajı yapılmamıştı; bugün Sürgü barajından gelen sularla sulanan Ören ve Arga ovalarındaki toprakların çoğu o yıllarda susuzdu; ancak susuz tarım yapılabiliyordu. Dağ köylerininin suları ancak kendi topraklarına yetiyordu. Köylüler arasında su kavgaları ender değildi. Bu nedenlerle fasülye, tütün, bahçecilik gibi sulama gerektiren faaliyetler o yıllarda henüz yaygın değildi. Kendi yağıyla zar zor kavrulan köy ekonomilerinde haşhaş üretimi köylüler için önemli bir gelir kaynağıydı. Birkaç dönüm sulu arazisi olan bir köylünün ektiği haşhaş onun sıcak para ihtiyacını karşılamasında önemli bir öğeydi. Haşhaş, devletin tekel idaresinin izniyle ekiliyor ve ondan elde edilen afyon tekel idaresine satılıyordu. Fakat tekel idaresi afyonu ucuza aldığı için bu satışın köylüye fazla bir yararı yoktu. O yüzden köylüler, elde ettikleri afyonun fazlasını kaçakçılara satıyorlardı. Bu kaçakçılar köylere ya bizzat giderek, ya da adamlarını yollayarak köylülerin elindeki afyonu devletin ödediğinin belki on katı bir fiyatla satın alıyor; topladıkları afyonu doğuda İran’a, Afganistan’a, batıda Avrupa’ya kadar yolluyorlardı. Van’ın kaçak eroin üretim merkezlerinden biri haline gelmesi ta o yıllara dayanır. Afyon ağalarının en meşhuru Tulle İsmail’di. HAŞHAŞ gazetesinin 4. Sayısındaki SÜLÜMENİN TOSUNU başlıklı yazıda bahsi geçen TOSUN, sanırım bu Tulle İsmail’dir.
HAŞHAŞ gazetesi Ören Köyü’nün gazetesidir; ama haşhaş üretimi ile geçimini sağlayan Akçadağ – Doğanşehir ve Yeşilyurt’a bağlı öteki köylerin de sesi ve soluğudur. Gazetenin künyesini İnternet’te fotoğrafı bulunan 4. Sayıdan görelim:
Ören köyü, HAŞHAŞ, 15 günlük köy eylem gazetesi,
Yıl: 1, Sayı 4, ÖREN KÖYÜ, 1 Şubat 1968, 25 Kuruş
Sahibi: S. KIRTEKE Mesul müdürü: Ş. AYERİ Yazışma adresi: Parlak Pasaj No: 6 MALATYA
Buna göre gazetenin ilk sayısı 15 Aralık 1967, 2. Sayısı 1 Ocak 1968, 3. Sayısı 15 Ocak 1968 tarihini taşıyor. Gazete bir süre daha 15 günde bir yayınlandıktan sonra, haftalık yayınlanıyor. Fakat ömrü uzun olmuyor; yukarda andığımız yazı da dahil çeşitli yazılar için davalar açılıyor. Hemen her sayısı yüzünden gazetenin sahibi Süleyman Kırteke ve yazıişleri müdürü hakkında davalar açılıyor. Hem bu tür politik baskılar hem de ekonomik zorluklar nedeniyle gazete ancak 17 sayı çıkabiliyor.
Haşhaşın Malatya köy ekonomisinde taşıdığı önem bu ürünün Amerika baskısıyla yasaklanması üzerine Malatya köylülerinin 1970 Eylül’ünde yaptığı Haşhaş Mitinginden de anlaşılır. Bu miting hakkında TUSTAV arşivinde İLERİ ve Kurtuluş Gazetelerinde çıkan haberlere bakılabilir. Mitinge Ankara’dan Dev – Gençliler de katılır. Sinan Cemgil konuşmacılar arasındadır. Teslim Töre’nin Hemşerim lakaplı Ahmet Erdoğan’la tanışması bu mitingdedir. Ahmet Erdoğan bundan bir süre önce Diyarbakır’da yakalanan Hüseyin İnan grubundadır; yani THKO’nun çekirdek grubundan. Dolayısıyla THKO’luların Malatya ile bağ kurmaları da bu miting vesilesiyledir. Ahmet Erdoğan ve Mustafa Yalçıner bu mitingden sonra Ören’e giderler. Orada ilk bağlantıları kurarlar. Süleyman Kırteke, Mustafa Göçmen, Kazım Kırteke, Hasan Kırteke, Mustafa Çubuk ve daha pek çok devrimcinin bulunduğu Ören ve çevresindeki devrimci köylülerle ilk temaslardan sonra kır gerillası için en uygun zeminin Malatya olduğuna karar verirler.
Bir gerilla hareketinin başarısı için toplumsal zeminin ideolojik – politik olarak önceden hazırlanmış olması büyük önem taşır. Akçadağ köyleri daha 1963’te TİP’in kurulmasıyla beraber politik bilinçlenme sürecine girmiş ve zemin hazırlanmıştır. Politik bilinçlenme süreci, sanıldığının aksine 71 devrimcilerinin buralara uğramalarıyla (‘Bizim Köyden Devrimciler Geçti’) başlamaz; çok evvelden başlar. 71 devrimcileri bu hazır zemini görmüş ve değerlendirmişlerdir. TİP Akçadağ’da 1963’te kurulur. İlk başkanı, Teslim Töre’nin dediğine göre Örenli Aziz’dir. Daha sonra Teslim Töre ilçe başkanlığı yapar. Hüseyin Kısacık ilçe başkanlığı yapar. 1965 seçimlerinde Keller Köyünden Ali Reşo Erdoğdu Akçadağlıların TİP milletvekili adayıdır. Arslan Başer Kafaoğlu TİP’in bu seçimlerde aldığı kırsal oyları değerlendirirken Malatya örneğini verir. Buna göre Malatya’da kırsal kesimlerde alınan oyların yüzde altmışından fazlası Akçadağ’dan gelmiştir. Arslan Başer Kafaoğlu bu başarıyı Ali Reşo’nun bölgedeki nüfuzuna bağlıyor. Buna cevap veren Vahap Erdoğdu, Ali Reşo’nun bölgede nüfuz sahibi bir ağa olmadığını, küçük toprak sahibi yoksl bir köylü olduğunu, Akçadağ’daki başarının Akçadağlı sosyalistlerin çabalarından ileri geldiğini yazıyor. (YÖN gazetesi)
1969 seçimlerinde de Keller Köyünden Hüseyin Akgün TİP milletveili adaylarının başındadır; Gölpınar’dan Teslim Töre ise MDDcilerin bağımsız milletvekili adayıdır.
Malatyalı devrimciler 1969 – 71 arasında dört şehit verdiler. Kahtalı Mehmet Cantekin, Battal Mehetoğlu, Dr. Necdet Güçlü, Akşadağlı Niyazi Tekin. Bu devrimcilerin cenazeleri on binlerce insanın katılımıyla kaldırıldı. O yıllarda Malatya’da çok sayıda kitlesel miting yapıldı. Akçadağlı devrimciler bu eylemlerde, TİP ve Dev Genç’in yerel faaliyetlerinde en önde yer aldılar. Sayamayacağım kadar çok öğretmen aktif olarak en önde yer alıyordu. Hacı Tonak, Mehmet Tekin (Kürt Mehmet) ve daha pek çok genç, Mustafa Akdeniz, Mahmat Açıkgöz gibi işçi önderleri ve çok sayıda köylü önderi o yılların Malatyasına damgalarını vuruyorlardı. Bunlar içinde Akçadağlılar göze çarpıyordu. Akçadağ köylerinin muhtarları imzalarıyla hükümeti protesto ediyor, Amerikan emperyalizmini kınıyorlardı. 1968 – 69’da Malatya’da emperyalizmi kınama mitinglerine onbinler katılıyordu.
Akçadağlı devrimcilerden biri HAŞHAŞ gazetesinin sahibi Süleyman Kırteke’dir. Kırteke o yıllarda Malatya’da kışları terzi dükkanı işletmekte, yazları köyde ziraatle uğraşmaktadır. Facebook’taki profilinde kendini şöyle tanıtıyor: ‘’Süleyman Kırteke, Üç askeri darbenin de komonist sanığı: 1960 27 Mayıs, 1971 12 Mart, 1980 12 Eylül. Bu kadar kısa biyografi.’’
Biyografisini kısaca böyle özetleyen Süleyman Kırteke yayınladığı dönemde Haşhaş gazetesi nedeniyle bir çok kez mahkemelik olur, ortak imzayla yayınladıkları bir bildiriden ötürü 1969’da Teslim Töre, Reşo Ali Erdoğdu, Köse Polat, Mehmet Ali Özdoğan (Hallahurt), Hacı Güray Tonak’la birlikte iki ay hapis yatar. 71 devrimcilerinin ilk uğradıkları kimselerden biridir. 7o’li yıllarda Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu ile birlikte Hekimhanlı madencilerin direnişlerindedir. Ben 12 Eylülden önce Barış İşhanında Tütün Üreticileri Derneği’nde görürdüm. Aynı işhanında İplik İş Sendikası vardı, biz arkadaşlarla bu sendikada odaklanmıştık.
HAŞHAŞ gazetesinde yayınlanan kimi yazı ve şiirleri Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu’dan aktarıyorum. Yazılardan biri Hasan Çolak Çerçioğlu’nun ANALAR DÖL DOĞURUN başlıklı yazısı. Ben bu yazının gazetede dizi halinde yayınlandığını biliyorum. O zamanlar ilkokul beşinci sınıftaydım. Gazete bize gelirdi, ben de okurdum. Bu yazının 15 Ocak 1968 tarihli Haşhaş’ın 3. Sayısındaki bölümünü Şahhüseyinoğlu olduğu gibi yayınlamış. Yazı uzun, o yüzden buraya almadım. Gazetenin 3. Sayısında Hasan Yener imzasıyla şu şiir yayayınlanmış:
HAŞHAŞA ABONE OL
Haşhaş senin dayanağın / Korkma kesmezler kulağın / Gelmiş insanlık çağın / Gel Haşhaş’a abone ol.
Haşhaş tarlada büyürdü / Kokusunda yavrun uyurdu / Cebin parayla dolurdu / Gel Haşhaş’a abone ol.
Ocağın tezek tüter / Dumanı zehirden beter / Halin olur daha beter / Gel Haşhaş’a abone ol.
Gitmiş kürsüde oturur / Zannetme seni de götürür / Kendi keyfini yetirir / Gel Haşhaş’a abone ol.
Particiler köy köy gezer / Kendi çıkarı için seni ezer / Derdini sigara kutusuna yazar / Gel Haşhaş’a abone ol.
15 Şubat 1968 tarihli 5. Sayıda Hasan Karakuş’un şiiri:
MAHLUKLAR
Kurulur Meclis-i Mebusan / Toplanır birçok insan / Herkesde vardır bir can / Kurtlar da canlı değil mi?
Köylü olmuş sürü koyun / Yolun, koyun oğlu koyun / Bizim kurtlar hele soyun / İtler de canlı değil mi?
Beyim olmuş sözde mebus / Ağzında çıkmıyor bir fıs / Senelerdir sus oğlu sus / Eşek de canlı değil mi?
Yağlı sokumu yutmuş olur / Biz köylüyü unutmuş olur / Deve de canlı değil mi?
Beğim derdin mebus olmak / Fırsat bulup yoksul soymak / Cebe haram para koymak / Hırsız da canlı değil mi?
Gün geçtikçe ne olacak / Tabanını yalayacak / Köylü sana def çalacak / Ayı da canlı değil mi?
17 Temmuz 1968 tarihli 17. Sayıda Hünkar Bingöl imzalı şiir:
LANET OLSUN BİN KERE
Fakir fukaranın payını alıp / Yiyenlere lanet olsun bin kere / Kırlara, borlara kolla sarılıp / Sürenlere lanet olsun bin kere.
Eski düzen gibi ağalığı yapanlar / Fakirlerin mallarını kapanlar / Aydınların başlarına çökenler / Çökenlere lanet olsun bin kere.
Ağalar sürüp de ektiler boru / Bize vermezler mi bir parça kırı / Fakirler atarlar dı ah ile zarı / Uyuyana lahanet olsun bin kere.
Hayın hayın kaş altında süzenler / Fukaralar gurbet elde gezerler / Hainler bunu niye yazdın diye kızarlar / Kızanlara lahanet olsun bin kere.
Haşhaş gazetesinin 4. Sayısının 1. Sayfasının fotoğrafını daha çöne kısmen çözümlemiştim. Burada sadece yazı başlıklarını veriyorum: Sülümenin Tosunu, Kış Köyümüzden de Çok Şiddetli Geçiyor, DOĞULUYUM başlıklı terzi Ahmet Karakuş’un şiiri ve Bekiruşağı Köyü muhtarı Mustafa Timur’un yaptığı bir yolsuzluğa ilişkin 3. Sayıda Süleyman Kırteke imzalı bir yazı hakkında yapılan AÇIKLAMA.
Şahhüseyinoğlu KÜRECİK kitabında 1 Şubat 1968 tarihli Haşhaş’ın 4. Sayısında yer alan iki yazı veriyor:
‘’GÜRKAYNAK (KELAN) KÖYLÜLERİ KALIN’I KALDIRDILAR
Hatırlayacağınız gibi gazetemizin ilk sayısını çıkarırken amaçlarından birini şöyle ifade etmiştik: ‘’Köylümüzü çökerten faizci, karcı, kalıncı zihniyetin üstne giderek baskısını yıkmaya çalışacağız.’’
Haber aldığımıza göre; Kürecik Bucağı Kelanlı (Gürkaynak) köylüleri aydın muhtarlarının önderliği ve okumuş gençlerinin uyarmasıyla köylülerle yaptıkları toplantı sonunda bundan böyle kalın almamaya karar vermişlerdir.
Umarız ki tüm çevre köyleri de böyle olumlu bir harekete katılırlar. HAŞHAŞ, kalını köylerinde kaldırmayı başaran aydın muhtar Ali İnan’ı ve Kelanlı köylülerini bu çabalarından dolayı kutlar. ‘’
Burda bahsedilen Kalın / Qalın, başlık parasıdır. O yıllarda başlayan Qalın’ı kaldırma süreci 70’li yılların sonuna doğru bütün çevre köylerde tamamlanmıştı. Bu sayıda yer alan diğer bir yazı ise Büyük Çimiş Köyü muhtarı Mulla Akgün imzasını taşıyor. Yazı şöyle:
‘’VATANDAŞIZ ÖYLE Mİ?
Hizmetimiz var vatana, payımız yok toprakta. Nasırlıdır elimiz, kazancımız nerede? Askeriz tümümüz, kimler için bilmiyoruz? Çiftçi yazılı nüfus cüzdanlarımızda; mezar yerimiz yok yeryüzünde. Bir kanun çıksa ‘Herkes toprağına gömülecek’ diye; balıklara yem olur ölülerimiz bizim.
Amelelik yapalım deriz ağaların topraklarında, patronların fabrikalarında; yövmiye 5 – 10 liraya çalıştırırlar bizleri. Geçim darlığından çokları gitti Alamanlara. Yeni urbalarla dönüyorlar köylere. Hevesleniyoruz doğrusu. Canımız çekiyor biz de gidelim diye. Sıranız gelmedi diyorlar. Bir bit yeniği var bu işte; anlayamadık gitti.
Herkes sıraya girmiş kadın, erkek, kız, kızan. Rey verdiklerimiz düşünmez mi bunları? Nesine lazım anların rahatlıkları yerinde. Asırlar boyunca çektiğimiz ıstıraplar bitmedi. Kediye ciğer teslim edermişiz meğer. Anladık gayrı bizden başka kimin çerağına yağ koyduğumuzu. Kırkbeşhanelik köyümüz, otuzumuz topraksız, çoğu bize benzer. Yeter artık uyumak, uyanmalı gardaşlar. Kendi faydamıza çevirmeli bu çarkları. Adamcasına yaşamak bizim de hakkımız. Vatandaşız öylemiiii?
Haşhaş gazetesinin 4. Sayısının 1. Sayfasının fotoğrafından çözümleyebildiğim kısımları daha önce paylaşmıştım.
Süleyman Kırteke.
HAŞHAŞ GAZETESİ