ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

           Hepiniz Martin Niemöller’i bilirsiniz! Önceleri nasyonal sosyalist partinin üyesi olan bir faşistken, sonrada yaşadıklarından ders çıkararak sosyalist olan bir isimdir! Nazi Almanya’sı döneminde tutuklandığında bir iç muhasebe yapar ve o meşhur tespitini yapar; “önce Yahudileri topladılar, karşı çıkmadım çünkü Yahudi değildim. Sonra demokratları, solcuları, komünistleri ve hatta bir araya gelen üç kişiyi dahi topladılar, ses çıkarmadık ve sıra bize geldiğinde anladık ama çok geçti.!”

  Çok geçmişe gitmeyeceğim; Roboski de tarihin en büyük vahşeti bu topraklarda yaşandı! Hanginiz ses çıkardınız? Hata “ oh olmuş” diyenler vardı ve onlar ses çıkarmayanlardan daha samimiydi, en azından niyetlerini açık ve net ortaya koymuşlardı!

           Aysel Tuğlukun annesinin cenazesini mezardan çıkardıklarında hanginizin vicdanı kanadı? Hanginiz asıl ülkeyi bu faşist güruhun böldüğünü anladınız? Gençliklerini cezaevlerinde, çocuklarının kemiklerini kurttan, kuştan arda toplayan Kürt’ler, tüm acılarını ısırarak yine de birlikte yaşamak için parlamento yolunu seçtiler ve onların seçilmişleri derdest edildiğinde hanginizin sesi çıktı?

            Uyduruk gerekçelerle Seçilmiş belediyelere kayım atandığında nerdeydiniz? Korktunuz! Korkaktan, korkaklardan siyasetçi olmaz! Bir oyu memleketin geleceğinden önemli görenden hiç bir şey olmaz! Sizden olmadığı gibi!

              Hiç kaçarı yok; şimdi kar kapıya dayandı ve şu saatten sonra sıra sizde! Bunun sonunun nereye varacağını bilmem ama ses çıkarmadıklarınızın akıbetinden kurtulma şansınız yok! Yardım ettiğiniz çember iyice daraldı! Şu saatten sonra yapılacaklara tepki gösterecek bahanenizde kalmayacak ve “ büyükşehir belediyelerinde örgüt iktisatlılar var” diyerek sizi yemeye kalktıklarında sesiniz çıkarsa onun da planı hazır ve hepinizi “ örgüt üyelerini desteklemekten ve propagandadan” aldıklarında bu ülke insanının çoğu “ oh “olmuş diyecektir; çünkü bu algı yıllardır oluşturuldu ve şimdi hasat etme zamanı!

Ülkede sözde muhalefet var!

Yoksun, kardeşim yok!

Seni TÜİK gibi bir kuruma sokmadıkları yerde, kendini var mı zannediyorsun?

           Bizimkiler, aşiretin feodal temsilcileriydi! O dönemlerde padişah gibi astığı astık, kestiği kestikti! Az buçuk sesleri çıkan biri olursa bir şekilde sustururlarmış! Aşirette biraz söz dinlemez bir aile varmış, onları kovmak için bir bahane lazım ve gece adamlarını gönderir, bir garibanı kömde koyunları ile yakar öldürürler!

Bu vahşeti kendileri yapar, o aileye yıkarlar!

Sonuçta aile sürülür ve canını zor kurtarır!

Şimdi anladın mı Bay Kemal? Fetöye yardım edersin ha!

Bekle sıranı az kaldı!

Hele şu İstanbul belediyesi bir arada çıksın; gerisi Allah kerimdir!

**************

GİDİŞAT

 

            Geminin şelaleye doğru yol aldığını defalarca üstü kapalı yazdık; baktık ki kimse ne dediğimizi anlamıyor ve yazdıklarımızı döne, döne kontrol ettik “ acaba yabancı bir dille mi yazıyoruz da kimse anlamıyor” diye!

           Hata yoktu, Türkçe yazmıştık ve daldaki kuşlar bile anlayabilirdi ama nedense yurdumun güzel insanı bir türlü anlamıyordu ve üstelik tam şelalenin başında ki gemide davul, zurna sesi geliyordu; halkımız halaya durmuş, şelalenin dibini boyladığında yakalayacağız balığın keyfini peşin çıkarıyordu!

            Son anda işin farkına varan Bakan soylu resmen “ işimiz Allah’a kalmış” diyerek bu yapılanları onun kendilerine yaptırdığını üç kez tekrarlayarak söyledi! Son derece haklıydı; biz öyle bir kereden anlamayız ve “bir kere olmuşsa bile, zararı olmaz” diyenlerdeniz ve bizi ancak tekrarı mutlu eder!

             Biz üç tekrardan sonra tam olmasa da suçlunun adresini bildik! Günü geldiğinde azmettiricinin kim olduğunu da!

Siz gülün geçin!

           Ben konuyu son derece ciddi ve anlamlı bulmanın yanında, çok zekice bir tasarım olduğunu da biliyorum!

            Düşünün sayın bakan yargılanıyor ve Peker’in iftiraları dahil bir sürü bilmem neler?Hakim, “ bunları yaptın mı “ diye soruyor!

Bizim ki topu önceden Allah’a atmıştı ya; “ efendim, geçmiş beyanlarım esastır!”

             Buyurun bur dan yakın! Bizim mahkemelerde görülmeyecek şey değildir “ konunun Allah’a sorulmasına ve yanıt vermediği takdirde bir sonraki duruşmaya mevcutlu getirilmesine..!”

Yazın bir yere, dünyaya Tanrı’yı huzura getiren tek ülke olmazsak namerdim!

Çünkü; bildiğimiz Tanrı bunları gördükten sonra terk-i diyar etti!

Şimdi bize yardım etsin diye yalvardığımız son kapıyı da elimizden aldıla

 Eyvallah!

******************

DEDİ YA “DAR GELİRLİNİN DOLARLA NE İŞİ OLUR” DİYE!

 

        Evimizde kavgaya neden oldu ama yinede ben bu Nebatiyi sevdim! Bir kere bodoslama dalıyor ve aklına geleni söylüyor, belki de tarzı bana uyuyor diyedir!

Dedi ya “dar gelirlinin dolarla ne işi olur” diye!

          Bizim hanım benden tırtıkladıklarıyla yüz dolar yapmıştı, o gün dolar on sekizleri bulunca tutturdu “bozacağım” diye! Ona yarın bekle yirmi iki olacak” diyerek engel oldum ya; hay olmaz olaydım, dolar sabah çakınca bizimki kafadan yedi yüz lira zarar etmez mi?

          Sabah erken kalktığımda ilk iş haberler bunu veriyordu ve hanım görmesin diye televizyonun fişini çektim ki o görmeden ben kahvaltıyı yapıp köye kaçayım!

          Olacak ya, hiç kapımızı açmayan komşu kadın zile uzun basınca doğrusu ben polis sandım ve benden önce hanım kapıya davranınca kadının ilk işi “ Ayşeee, kız dolar on bire düştü, akşam bizim öküz bir kaç dolarım vardı engel oldu” demez mi?

          Baştan aşağı kaynar sular dökülmüşe döndüm “ yok, yenge hanım yanlışın vardır” diyerek lafa tuttum ki, kahvaltıdan da vaz geçip sıvışayım!

             Ne mümkün bizimki beni içeri aldı ve direkt televizyona koştu! Vaziyet komşunun dediği gibiydi! Başladı söylenmeye; ne akılsızlığım kaldı, ne de iş bilmezliğim! Evin içine bpmba düşmüştü! Tahribat büyük, bir tek dökülen sıva, boya yok! Bir ara hani sesini keser diye “ Yahu boş ver, on güne kalmaz otuza çıkar” dememle “ hala konuşuyor” diye yediğim azarla çayın dozunu da ayarlayamadım ve ağzımı da yaktım, iyi mi?

           Bir haftadır bu yüz dolardan dolayı evde sığıntı gibiydim ki mübarek Nebati yine bodoslama daldı “ o gece küçük tasarruf sahipleri elindekini bozdurunca, döviz çakıldı”

Demez mi?

           Bizimki el cevap “ akıllılar onu yaptı, ya bende ki akılsız?” diyerek bana laf giydirmeye devam etti!

            Baktım olmayacak “ yeter anladım, ver şu yüz dolarını yirmiden alıyorum” dedim! Bir ara durdu “ acaba yükseldi de haberim mi yok” diye televizyonun alt bandına odaklandı! Yükselmediğini görünce, koşup getirdi! Aldım, yapılacak bir şey yok!

Adamın biri beş kuruşa köpek sünnet edermiş, on kuruşa da sabun alır elini yıkarmış!

Ben işte!

**************

BU ENAYİ YEME TAKTİĞİDİR

 

            Biliyorum olur olmaz yazıyorum ve siz değerli okurlarımda ki sabır beni şaşırtıyor doğrusu!

Ben olsam çoktan fişimi çekmiştim!

           Lakin memleket güzel ve mevzu o kadar çok ki benim gibi ebesinin damını görmediği için yazmayan bir adamın gördüklerini yazmaması olmuyor işte!

Neyse siz bilirsiniz!

             Bugün son bir ayda yirmi kez zam yiyen akaryakıttan on beş kuruş indi diye hükümete, dolayısıyla devlete dua edenlerin ülkesinde olmanın ayrıcalığını yaşadım ve koca bir denizimiz var; dünya da tek hamsi yatağı ama ben gidip kırk beş liraya hamsi aldım, pişirdik güzeldi de, meretin bir huyu var, yedikten sonra illa canın tatlı ister ve üstüne bir de helva yedik; karnımız doyunca aklımız çalışmaya başladı ve hesapladık ki bu bize yüz liraya patlamış; olsun para bol, şimdi yemesek; ne zaman?

 Bu üç bindirip bir indirmeyle ilgili bire bir şahit olduğum bir olay var ve hiç unutmam!

       Mayıs ayının ortaladıydı, görev yaptığım Sarız ilçesinin bir köyünde “ Aşık Yusuf” diye bir adam vardı! Müthiş bir gözlemci ve laf ustasıydı! En sıradan sözüne karın ağrısıyla gülerdiniz ve ben ömrümde ne böyle bir zeka, ne de laf ustası tanıdım! Köy şartlarında okuyamamış bir dehaydı ve bunun onun için de nasıl bir yara olduğuna şahit olmuştum!

        Baktım ki ağacın gölgesine mevzide bekler gibi oturmuş ve bana el ederken, parmağını da dudağına götürüp “ gel “ işareti yaptı! Vaziyeti anlayan ben sessizce yanına yaklaştığımda eliyle beni çömeltti ve sulak çayırlığın dibinde tek başına yerden bir şeyler bulmaya çalışan leyleği gösterdi!

           Sonra onun yakınındaki çalılığı; dikkatlice baktığımda orada bir tilki sırt üstü uzanmış, karnını güneşe tutmuştu! Usulca kulağıma eğildi “ bu namusuz tilki de müthiş bir zeka var, izle bakalım” dedi! O ara leylek başı havada bir şeyler sezer gibi sağı solu yokluyordu!

             onra gagasıyla yere eğilince tilki ona doğru iki takla attı ve bunu gören leylek yeniden kafayı kaldırdı ve tilki buna, geriye doğru bir takla ile cevap verdi! Sonra bir daha yere gaga, iki takla illeri, bir takla geri ve son takla da tilkinin dişleri arasında son bulan hayat! Hayretler içerisinde izledim ve neden müdahale etmedik diye sitem ederken “ hocam, derse müdahale edilmez!” Şimdi sen bunu izlemesen bu köyü soyup soğana çeviren muhtarı övüp duracaktın! Şimdi anlasın mı, kim leylek, kim tilki?

     Yaşamımda çok dersler aldığım bir insandı ve daha nice anılarım var!

       Yakıt on beş kuruş inmiş! Tilki boynumuza binmek için türlü taklalarla bizi yakaladı! Hiç kaçarı yok; artık tilkinin ağzında zılgıt çekip gitmekten başka!

************

GÖZLERİMİN İÇİNE BAK

 

               Abi “ bak” diyorsun da ben öyle uzun bakınca hemen aşık oluyorum! Hele para musluğunun başındaysan senin gözlerinden daha güzel göz mü olur? O parlayan gözlerin ocağımıza diktiğin incirin ışıltısıdır ve “ mutlu insanın gözleri parlar” diyorsun! Aynen öyle!

            Bunu en çok kendi gözlerimden anlıyorum; ne yapsam, etsem bir türlü parlamıyor ve melul bakmaktan hep salağa yoruyorlar! Seninkileri görünce benimkilere korsan bandı çekesin geldi, hani bakmasam da olur diyerekten!

            Gençken kızlardan yana hiç şansı olmayan bizim gödelek Fehmi dert yanmıştı ve çapkın Zeki’den bu işin püf noktalarını sormuştu! Zeki, bu işin bedava olmayacağını ve bir masa donatırsa vereceği derslerle artık tepesine kızların yağacağını söylemişti! Fehmi bu ciddi teklife kapıldı ve bizi alıp sahile götürdü! Masada bir tek kuş sütü eksik ve her kadehten sonra Zeki, “ bak oğlum, bakışlar önemli ve kızın gözüne on numara bakış atacaksın, sonra hafif kaçırıp tekrar bakacaksın, bunun adı vur kaç taktiğidir ve son bakış işi bitirir, artık kovsan da o kız seni bırakmaz..!” Ben yancıydım daha neler konuştu neler, pek oralı olmadım ben yemekle meşguldüm!

Kalktığımızda hesap kabarıktı yardımcı olmak istediysem de Fehmi bırakmadı ve öderken o kadar mutluydu ki sormayın!

Öyle ya, bir yemekle kız tavlamanın mastırını yapmış gibiydi ve akşamüzeri ayrıldık!

İki gün sonra Fehmi yi hastanede ziyaret ettik, gözler mos mor kapanmış, kafada yirmi dikiş!

             Vaziyeti anlayan Zeki, “ulan oğlum ben sana git komiserin kızına mı bakış at dedim?” diyerek ölümden dönen Fehminin yaptığı bu teknik hatadan kurtulduğuna şükretmesini söyledi! Fehmi konuşamıyordu, sadece başını salladı! O baş sallama, hele sen bir dur iyileşeyim de...” gibi bir şeydi!

Sevgili bakanım, kendi şahsıma gözlerin benden uzak dursun! Ben oldum olası öyle fır dönen köz gibi gözlerden korkarım ve uzak dururum!

           Evde bir kedim var ve onun gözlerine bakınca bazen “ mırnav “ diyerek, basende pati atarak idare ediyor! Kurbanın olam gözlerin senin olsun, tekme yemeye hiç takatim yok!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.