Zafer, düşüncelerine önem verdiğim ve yaşamımda zorluklara karşı nasıl direnilir noktasında da örnek aldığım bir arkadaşımdır.
Yeni yıl münasebeti ile beni aradı ve tabi ki konu dönüp dolaştı taze kazıklarda birleşti ve “ bunun daha iyi günlerimiz olduğunu, asıl viyaklamanın geride” olduğunu söylerken bir de örnek verdi ki gerçekten bizlik!
Çeşitli milletlerden üç kişi ülkelerini bırakıp çölde arkadaş olmuşlar! Üçü de pek yokluğa alışık değil ama bir kere böyle bir maceraya kapılmışlar ve yürüdükleri uçsuz, bucaksız çölde susuzluktan kırılmak üzerelerken, kendilerine rastlayan bir Bedevi, suyun olduğu yeri tarif etmiş ve eklemişte “ yalnız suyun başında bir ayı var, üçünüz birden gitmeyin, tek gidin suyunuzu için rahatlayın” demiş!
Bizimkiler denileni yapmış, ilk giden gerçekten bakmış ki su var ve başında da kocaman bir ayı! Korku ile ayının gözüne bakarken ayı yanındaki yağdanlıktan buna gerekli yağı damlatmış ve sonra su içmesine müsaade etmiş!
Adam sessizce mutluca dönmüş, sonra diğeri gitmiş ve dönerken keyiften yerinde duramıyor! Birinci anlam vermemiş ama yine de sormak da istememiş.! Üçüncü giderken bu çok sevinene sen de benimle gel”’demiş!
Gitmişler; dönüşte bu üçüncü feryat, figan, acıdan kıvrılıyor! Birinci merak edip soruyor “ bu ne diye böyle bağırıyor, ne oldu” diye!
Onunla giden, bunun kulağına eğiliyor “ Yav sus, yolda bununla tartıştık ve ben ayının yağını çaldım!”
Yani ne bileyim?
Bizde yağ çalınmadı ama bu fiyatlara kimse alamayacağına göre, durum son derece ciddi!
Diğer taraftan da sakın ola kimse ile tartışmayın! Bu zor günleri yağsız atlatabilirsek ne mutlu bize!
Önemli olan birlik, beraberlik; şu dış güç olan ayı suyumuzu keserse; aman Allah, düşünmek bile istemiyorum!
*************
SON MASAL
Reis; “ siz kimsiniz, ben Nas’la hareket ederim” diyerek dini bütün yurdum insanının yüreklerine su serpti ve yedikleri zam, döviz kazığından gözleri kızarıp yerinden fırlayacak olanlar birden sakinleşip kuzuya döndü! Hatta birçok insan artık günlük davranışlarını “ Nas’a uyuyor mu, uymuyor mu” diye kontrol etmeye başladı bile!
Mesela büyüklerimizden Hülya Avşar, “ komşusu açken, yatan bizden değildir “ diyen peygamber buyruğunu baz alarak, bize “ bir lokma, bir hırka” yanına da simit önerdi!
Ben Reisten daha büyük cahil terbiyecisi görmedim! Anında gerekeni yapıp inandırıyor!
Allah korusun dini bütünsüz biri bizi yönetseydi, şimdi sokaklarda herkes biri birini kemiriyordu! O nedenledir ki bir başkası gelsin asla istemem! İşin, gücün yok Cuma çıkışı naralarına katlan!
Reis böyle deyince Süleyman Bey, farkına varmadığımız peygamberliğini ilan etti! Haklıydı o kadar icraatı ancak bir peygamber yapardı ve baktı ki biz körler görmüyoruz; üç kez tekrarlayarak “ bunu bize Allah yaptırıyor” dedi! Fesuphanallah! İnanın duyunca peş peşe abdest tazeledim!
Şimdi Allah ona diyor ki “ şu imam oğlunu ye!”
Bu kadar zam ve adaletsizlik üzerine iyi gider. Bence yesin! Çünkü durum çok ciddi! Dün bir televizyon programında soruların içinden çıkamayan AKP’nin İBB Meclis başkanı Tevfik Gürsu, oradaki gazetecilere dönerek “ sayaçlarınızı bir DHKPC’ li, ya da bir PKK’ li okursa ne his edersiniz” diyerek içinde bulunduğumuz tehlikeye bir kez daha parmak bastı!
Tabi gazeteciler yandaş olmasına rağmen, yine de bu eskiyen masalların şehir efsanesi olduğunu beyefendiye bir eksikle söylediler!
Tamamı “ onu anladık da, ya milletin esemesini okuyanlara ne diyeceksin” demelilerdi! Gerçi dense ne olacak? Torbada masal mı yok?
Ama!
Görünen o ki bu son masalıdır! Tekrarı bıktırdı ve mutfakta ki ateşi hiç bir masal dindiremiyor!
Hele kirli masallar..!
************
ESKİDEN HAYAL KURARDIK
Henüz Altı yaşımda ya varım, ya yoktum; yer yüzüne gelmiş nadir bir insanla, babamla mezradan köye yol yürüyoruz. Belki de şimdi yazıyor olmamın temelinde ki tek insandır.
Yürürken beni adeta eğitime almış gibi, etrafta ne kadar ot, çiçek ve ağaç varsa hepsini tanıtıyor; onlara asla zarar vermememi öğütlüyor; Ardıç ağaçlarının uzun ömürlü ve narin ağaçlar olduğunu, kesildiklerinde bir daha yeşermediklerini dersin en önemli bölümü olarak hafızama kazıyor!
Sonra tüm bunlara rağmen mutlaka okumam gerektiğini söylüyor! Şehre giden kim olursa olsun, o günün şartlarında babama gazetesini getirirdi ve bildim bileli bizim evde hiç bir zaman gazete eksik olmadı! Önce kendisi okur, sonra bizlere okuturdu! Yazarlara tarifsiz bir saygısı ve sevgisi vardı! Ah, güzel babam affet; nasıl böyle bir boşluğa düştüm ki tüm kitaplarımı sen gittikten sonra yazdım! Belki de bizi bu kadar erken terk edeceğini hesaplayamadım!
Ne kadar mutlu olacağını, bir ben bilirim. Olmadı ve şimdi sensiz bir kalemim; ben en büyük öğretmenim babamı, Ası pınar dağları sevdalısını yitirdi!
Evet, yürüdüğümüz yol boyunda bu ülkede en yüksek makamı sormuştum ve ilk kez duymuştum; “ Reis-i Cumhurluk “ demişti ve ben hemen atılıp “ okuyup Reisi Cumhur”
Olacağım dedim! Dönüp gözlerime baktı, sonra güler yüzü ile elini başıma götürdü “ bizi yapmazlar” dedi! İlk hayal kırıklığı ve beynime düşen ilk kurşun; “ bizi yapmazlar!”
Yıllar içinde bizi neden yapmayacaklarını öğrendim! Bizim yerimize sadece Cumhurbaşkanlığı değil, diğer yerlere de kimi koyacaklarını adım gibi öğrendim!
İşte o bir yere konmayanlar bu ülkeyi terk etti!
Hangi birini sayarsın? Biontec aşısını bulanlar Maraş olayları ve on iki Eylül’ün cinayet şebekelerinden kaçıp başka ülkeye gittiler ve orada kimliğin, inancın, mezhebin nedir” diye sormadılar! Onlara olanak sundular ve şimdi onların başarısına saygıdan resimlerini paralarına basacaklar duydunuz mu?
Elimizdeki en gelişmiş cep telefonunu Apple’ının sahibi dedeleri Malatya’dan Suriye’ye kaçmış bir Ermeni olan Steve JOBS’dur! Sadece ismini andığım bu iki örneğin serveti ve gittikleri ülkelere kattıkları gelir, bu ülkenin defalarca ki milli gelirinin üstündedir!
Bundan ders almayan bir akıl zehirli sarmaşık gibi her tarafımıza sarılmış ve hayal kurmamıza bile izin vermiyor! Ne kadar yetenekli ve zeki olursanız olun ve bu ülkede yazılı sınavda en üst puanı alın, kıymeti har biyesi yoktur! Eğer “ mülakat “ denilen duvara çarpmışsanız; muhtemelen “ Allah’a inanıyor musun, cumhurbaşkanının torunlarının ismini bilmediğindendir! Benim salak yavrum, o kadar okul bitirip derece yapacağına evde otur, on dakika da torun ismi ezberle ve gel başımıza Vali ol!
Yok işte! İllaki okuyacak vatana millete hayırlı bir evlat olacak! Bekle olursun!
Şu bitim kadar sevmediğim Ecevit, ( neden sevmediğimi merak edenler olursa memnuniyetle açıklarım) bile bu ülkede küçük bir krizden dolayı kafaya yazar kasa yedi!
Bunlar ülkeyi öyle hale getirdiler ki boşlukları doldurmak için her dakika zam, ceza yağdırıyorlar ve kimsenin umurunda değil! Hani bırakın yazar kasayı, kafalarına yer küreyi yiyecek kadar suç işlediler ama gören kim?
Yahu siz ne biçim bir acımasızlıksınız ki, daha yeni yıla ayak basmadan vatandaşın hayaline bile suikast düzenliyorsunuz?
Yazı biraz uzun olacak; katlanın! Malum bugün Pazar ve yılbaşı keyfinden hala ayılmayanlar var!
Akşam geç saatte Kamber abi aradı! Mübarek yılda bir arar ve bir yılın konuşmalarını toptan bana iter öyle konuşmayı bitirir ki, bu da en az beş saattir!
Sonunda saadete geldik ve iki yıl önce iki yüz elli bin dolara aldığı dubleks konutunu şimdi yüz bin dolara satlığa koyduğunu, kapıdaki köpeği hariç tüm mal varlıklarını paraya çevirip ülkeyi terk edeceğini söyledi! “ Abi yaşın yetmiş beş, bu saatten sonra mı” diye sorunca; “ evet, aynen bu saatten sonra” diyerek kesti ve anladım ki gidecek köpeğini de beraberinde götürecek! Anlaşılan köpeğinin burada kalmasına bile gönlü razı değil!
Bir haftadır meteorolojinin yalanına uyup kar yağışı bekliyorum; üstelik buraları “ ful “ kar yağışlı gösteriyor! Benim gibi karı, kıyameti çok seven annem bana soruyor “ kar var mı”
diye! “ Hafta boyunca var” deyince çocuklar gibi sevindi garibim!
Bu gün de yağmayınca “ bizim Hasan yalan söylemezdi, artık o da söylüyor” diyerek bu çağ fukaralarının tüm tahminsizliklerini bana fatura etti! Başıma gelecek son felaketti, anne ile oğlu bile güvensizlik iklimine savurdular!
Bu pazar bu kadar!
Gerisini siz ve hayalleriniz bilir
**************
CANIM VATANDAŞIM
Bir kere size kafadan müjde vereyim; bu ülkede yaşıyorsanız, kesin cennetliksiniz!
Hiç bir Tanrı yarattığı güzel bir coğrafyada azap çeken kullarını asla ve asla sorgu, sual etmez! Tabi “ neden sana bu kadar eziyeti çektirene bir taş atmadın” diye de sormaz!
Çünkü Tanrı hiç bir cehennemde olmayan azapların bize çektirildiğini ve buna rağmen davul, zurna çaldığımızı görünce “ ne haliniz varsa görün ”diyerek, bizi terk etti! Tabi her şeye şahit olduğu için kıyamet gününde sırat köprüsünden değil, çok sevdiğimiz duble yollardan bizi topluca cenneti alaya alacak; gerisini huriler düşünsün!
Canım vatandaşım dün en iyi dileklerini bu yeni yıla bıraktı ve piyango bileti alanlar vardı, geniş ve büyük hayallere üç beş dakika kalmıştı ki yapılan çekilişte tüm evlere eşit miktarda piyango çıktı!
Yağmur gibi zamların müjdesi peş peşe gelmeye başlayınca, sarhoşlar hariç herkes birden kıçtan üşümeye başladı! Baktım ki bizimki hemen koşup doğalgazın vanasını sıkmaya başladı! Dışarıda çakal ısıran bir zemheri ve vatandaş doğalgazın vanasını sıkıyor! Galiba asıl zat türeden terki diyar edeceğiz de suç, covite yazılacak!
Biz öyleyiz; ömründe hiç iktidar yüzü görmediği halde bu zam, zulümlüleri nasıl ki Kılıçdaroğluna fatura edip inanıyorsak, öyle bir şeyiz işte! Kemal bey ne yapsın? Olmadı, gidip kurum basıyor ve içeriye deliler hücum edecekmiş gibi tüm kapılar eski, yeni ne kadar kilit varsa yol boyu önüne seriliyor!
Birde bakmışsınız ki yeni yılda Diyanet işleri Başkanlığının kapısına da dayanmış! Bence, Diyanet kapılarını açar ve ona bir baldız, iki faiz fetvası ile tekrar bir hatırlama yapar ve kapıya kadar da uğurlar!
Düşünün bu ziyaretten sonra Kemal Bey, “ din elden gitmiş” diyerek arkasındaki kalabalıkla taksime doğru yürüyor!
Neyse ya; belki yeni yılda susarım diye bir umudum vardı; anladım ki bu yeni yıl ilk günden çeneme vurdu; evin içinde hiç konuşmadığından şikâyetçi olan hanım ilk kez “ yeter kes sesini, papağan gagası mı yedin” diyerek bu acayip duruma sert çıktı ama garibimin cennete gideceğinden haberi yok!
Bilmesin!
İyice azap çeksin ki cennetin en iyi köşelerinden birini kapsın! Kapsın ama bu da yurdum insanı gibi kurnazdır; bakar ki ben orada değilim, kaçar cehenneme gelir; kadın milleti işte zan eder ki ben katran kazanında hurma yi yiyorum!