Dün bu köşede ülke solunun vahim durumuna işaret etmiştim. Daha yazının mürekkebi kurumadan sağ olsunlar beni teyit ettiler!
Şimdi anlamadığım Tayyip Erdoğan’ın neden bir daha seçilmem diye bir kaygı duyduğudur!
Belki de duymuyordur ama biz öyle sanıyoruz!
Bizim sol, baktı ki muhalefet iktidara yeterince yardımcı olamıyor ve dönüp elini taşın altına koyarak, iktidardan yana tavır aldı ve HDP ile asla bir ittifaka girmeyeceğini söyledi!
Tüm samimiyetimle söylüyorum ki doğru yaptılar ve bunu yaparak kendilerine genişte bir alan açtılar! Şimdi üç beş kişi ile ellerinde bayraklarla müzelik sloganlarla bağırıp, çağıracaklar ve kimse de onlara dokunmayacak! Demek ki biz çok geride kalmışız ve bu devrin solculuğu da böyle bir şey!
Gidip HDP ile yan yana durmak bu devirde ayı ile aynı çuvala girmektir!
Bu nedenledir ki bu takdire şayan karara Türkiye TKP’si de destek verdi ve tam komünistlik bir davranış! Dünyada milliyetçi- Komünist bir literatür getirdiler ki Bahçeli bile bunlara ses çıkarmıyor ve bıyık altında gülüyor!
Haklılar, kaç gündür Komünizmi deşe, deşe ilk ilkel toplumlara kadar gittim ve baktım ki asıl Komünist onlar ve din yok, dua yok, tüm Tanrı’ları görünür olan ay, güneş, yıldırım ve su gibi şeyler... sonra ne toplayıp, avladılarsa her şey meydanda ve ortakça yenip, içiliyor!
Şimdi bu çağın Komünistine gidin bakalım, size bir çay ısmarlar mı?
Konuyu dağıtmayalım; bu durum HDP için bir ders olur umarım! Bu arkadaşların kendi Özgül ağırlıklarını görmeleri için bir fırsattır! Bir de bunlardan parlamentoya taşıma görevi yapmaktan çok, kendi özü ile hareket eder ve belki binlercesini Meclis’e taşımaz ama yine de KHK mağdurlarını bunların yerine koyabilir ve en azından hak etmeyenlere yerinde ve de görünür bir ders olur!
Son günlerde bu kadar zam ve geçimsizliğe rağmen AKP oyları artışa geçmiş!
Şaşırmadığım bir Türkiye manzarası! Reis bu fırsatı kaçırmaz artık ve yeni zamlarla, yeni tutuklamalarla, yeni dünyaya rest çekmelerle ve son anda yapacağı bir Kürt hamlesi ile, Allah gecinden versin ömür boyu başımızdadır!
Nasıl ki sol cenahın umurunda değil, benim de umurumda değil!
Atmış yılım laklakla geçmiş bundan sonra mı bülbül olup şakıyacağım?
Zaten artık cebimde meyve çekirdekleri taşıyorum, gittiğim her dağ eteğinde bunları toprağa gömüyorum! Bir faydasını görmediğim ülkede benden sonra belki kuşlar bir fayda görür diye! Onların duaları sessizdir ve zındık kulların ikiyüzlülüğünden iyidir!
Kim bilir belki beni kanatlarıyla sırat köprüsünden aşırır, direkt cennetin orta göbeğine koyarlar!
Bu sola kalsa cennet yüzü göreceğimiz yok!
Herkes “ Huri “ derken, bunlar hala “ Nuri’den” ısrarlı!
Ne diyelim, her şey gönlünüzce olsun, benim karakaşlı sol’um!
******************
YENİ BİR ÇIKMAZIN SİNYALLERİ
Erdoğan’ın iktidara geliş biçimini hepimiz biliriz! Sokaklar ve Cuma sonrası çıkışların verdiği bir mesaj vardı! Üstelik bu mesajların iyi okunduğu bir dış mekân da vardı! Hani Erdoğan’ın sürekli tekrarladığı “ dış güçler” var ya; işte onlar!
Bir Ortadoğu aklı olan Türkiye’yi kontrol etmenin en iyi yolu hem iç ve hem dış güçler için en kolayı ve en ulaşılır noktası din ve dini söylemlerdi! Erdoğan, bu yolla iktidara geldiğinin ertesi günü ne sokakta, ne de cuma çıkışlarında hiç bir hareketlilik olmadı ve sanki dokunan bir elle herkes susmuştu!
Bu bir iç susmaydı, içerdeki hedefine varmıştı ve bundan sonrası uzu ömürlü bir iktidarın yollarına ağır taşlar döşemekti!
Erdoğan; yavaş, yavaş ve sabırla işe önce askerlerden başladı ve kabul edelim ki bu ülkenin dokunulmazı askeri yapıyı zamanla sıradan bir devlet kurumu haline getirdi ve Başbakan’ın, Cumhurbaşkanının huzurunda ayağa kalkmayan generalleri bile bir muhtar pozisyonuna getirerek tek sıra halinde biata getirdi!
Bu durumu iyi okuyan o meşhur dış güçlerin en büyük patronu ve NATO’nun asıl sahibi Amerika boş durmuyordu! Yıllardır devletin tüm kodlarına akıttığı gülen hareketini yerin dibinde bir göle çevirmişti ve o gölün kapaklarını açarak rejimi sele kaptırmak ve durulacak olan sularda yeni bir rejim çıkarmak gibi bir hedefi vardı! Bu hedefe bir zamanlama hatası mı, yoksa daha farklı bir düşünce ve taktik gereği mi varamadı, hala muamma!
Ne olursa olsun, Amerika için ılımlı İslamla bezenmiş bir Türkiye Şam’da tatlıdır!
Güçlü ve başına buyruk bir NATO yeminlisini asla istemezler ve zaten şu an yaşanan ekonomik ve siyasal krizin temelinde de bu vardır! Böylesi bir ekonomik çıkmaz, tavizler noktasında en çok Amerika’nın işine yarar! Bu duruma neden bu kadar açık hale geldiğimizi de hala içeride sorunlarını çözmek yerine, daha çok sorun ve karmaşa yaratmayı ilke edinmiş iktidara sormak lazım!
Ne olursa olsun, Türkiye’nin bu yılı çok önemli! Ağır ekonomik şartların dayattığı siyasal iklim hangi yola girer gerçekten kestirmek mümkün değil! Geldiği ilk beş yılın sonunda sürekli “ gitti, gidiyor “ denilen Erdoğan ve iktidarı yirmi yılını doldurdu!
Artık ne olursa olsun, orada kolay gitmemek için elinde ki eski argümanları yeniden devreye sokacaktır!
Unutmayın, “ türbanlı bacımız ve içki içilen cami” olduğu yerde duruyor ve bir de yeniden karıştırmaya çalıştıkları Kürt mahallesi!
****************
BEKLENEN OLDU NİHAYET
Bu korona virüsü çıktığında evelallah bize kâr etmeyeceğini zaten biliyordum! Nefesi kuvvetli
Hocalarımız vardı ve bu işin bir iki üfürükle havaya savrulacağına inanmayan zaten kâfirdi!
Bir zamanlar dünyaya Aids belası musallat olmuştu ve bizim Karadenizli hamsi yiyerek bunu bertaraf etmişti! Tıpkı bir zamanlar patlayan Çernobil nükleer santralinin tüm Karadeniz sahilini etkilemesi ve özellikle çaya bulaşık bırakması gibi!
Ne yaptı sorumlu bakan? Televizyonlara çıkıp çay höpürdetti ve yurdum insanı bakanı illahi bir varlık olduğuna inandığı için radyasyonlu çayları püskevit bandırarak içti!
Sonra Karadeniz de kanser vakaları patlayınca “ takdiri illahi” diyerek sineye çektik!
Şu İngiltere’ye bak! Ulan sen ne biçim devletsin ki senin başbakanını bahçede bir kaç kişi ile çay partisi düzenledi diye istifaya çağırıyorsun ve bundan dolayı tüm medya organları başbakanı ayıplıyor! Neymiş efendim; “ pandemi de duyarsız davranmış!”
Ben olsam kaçar Türkiye gelir, miting düzenler, İngiliz vatandaşlarını protesto ederdim!
Bakın bizim Reis bu süreçlerde ne yaptı?
Ayasofya’yı büyük kalabalıklarla ibadete açtı!
Her türlü mitingi yapmakta kalmada vatandaşa keyif çayları da dağıttı! Dahası salonları nasıl “ lebaleb” doldurduğunu “ Bay Kemal’e “ anlata, anlata bir hal oldu!
Şimdi geldiğimiz nokta tam da başta İngiltere olmak üzere tüm dünyayı çatlatacak cinsten!
Test falan, hepsi rafa kaldırıldı! Yani altta kalanın canı çıksın gibi bir durum!
Ne diyordu Fatih Erbakan “ bu aşılarla insanın şekli bozulacak ve kuyruklu bir nesilin geleceğini” de ima etti!
Ne yalan söyleyim bu kuyruk işi aklıma yattı ve en azından kuyruğundan yakaladın mı, mesele tamamdır! Ya da kuyruğunu kıstırdı mı? Ne bileyim benim ki şizofrenik bir hal!
Kuyruk işte!
Keşke herkeste çıksa da, insan aslına dönse!
Yoksa kuyruk kısılmadan duracağımız yok!
************
DOĞRU AÇIDAN BAKMAK
İntihar eden bir çocuğun, canına kıymasından öte bir durum var ortada! Bıraktığı mesajı es geçer, sadece acı veren bir ölüme odaklanırsanız, her şeyde olduğu gibi üç gün sonra bunu da unutursunuz!
Enes’in verdiği mesaj bir ülkenin intiharıdır!
Biz bunu görmeyenlere verdiği son tepkidir ve daha inanılır olsun diye buna canını da katmıştır!
Eğitimsiz bir toplumda cehaletin geldiği boyutlar günü birlik hepimizi boğuyor! Bir eğitimci olarak yaşadığım sayısız örnek var ve çocuklarının zekasını sadece “ doktor “ olmaya zorlayan aileler var ve o çocuk okuyup doktor olduğunda aldığı bilinçle “ ben doktorum” diyerek hava atmıyor! Ama cahil anne, baba bunu bir kasıntı haline getirerek çevresine, komşusuna karşı bir üstencilik havasına giriyor!
Bir yakınımın çocuğu “ tıp iki de” okuyordu. Bu çocuk birden bunalıma girdi ve mühendislik hayali varken, özellikle annesinin buna zorladığını söyleyerek gördüğü aile baskısını dile getirdi!
Yineliyorum; bir eğitimci olarak söylüyorum, lütfen çocuklarınıza eğitici kontroler olun ve onların içindekine asla müdahale etmeyin ve onun içindekini sadece büyütmeye yardımcı olun! Eğer bir duvar ustası olacaksa, iyi bir duvar ustasının yolunu gösterin ve göreceksiniz ki oradan müthiş bir insan ve doğru çıkar! Aksi, zorlayarak sevmediğini dayatırsanız, değil doktor, ne olursa olsun ondan bir doğru çıkaramazsınız!
Yaşamın tüm alanları böyledir! İstemediğim halde şartlar beni öğretmen yapmıştı ve severek yapmaya çalışmama rağmen, bu sefer sistem baskısı ve birçok nedenden dolayı hiç bir zaman iyi bir öğretmen olduğuma inanmadım ve bu nedenledir ki çok genç yaşta tüm ısrarlara rağmen “ yararlı olamıyorum” diyerek kırk dört yaşımda emekli oldum.
Her neyse!
İki gün önceki intihar sıradan bir intihar değildi ve maalesef ülkeyi, bunu okumayacak bir akıl yönetiyor. Üstelik intihara kalkışan bir ülkenin boynuna kendi eliyle urgan geçirerek!
Yaşam, bir aynanın iki yüzü gibidir! Doğru tarafına bakarsanız gerçek olanını görürsünüz. Aksi tarafına baktığınızda kendiniz dâhil, hiç bir şeyi göremezsiniz!
Beni karamsarlığa iten, hepimizin aynanın doğru yüzünü değil, karanlık yüzünü rehber alışımızdır! Orada intiharlar, ölümler, cinayetler ve karanlıkta etrafımıza kılıç sallamalar duruyor! Öleni dahi görmüyoruz ve sadece akan kanın bolluğundan, cinayet mahallinin cesetlerle dolu olduğunu anlıyoruz!
Neyse!
Bu gün Doğum günümmüş! Güzel dostlar biriktirdiğime inanıyorum! Hepsinin tebrik mesajlarına teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum! Çoğu ile yüz yüze tanışmıyoruz ama inanın hepsi ile yıllardır bir aradaymışız gibi bir sıcak dostluk var! Belki yazar ile okur arasında ki doğru iletişimdir!
Bir zemheride, metrelerce karın altında ve asi bir dağ eteğinde doğan biri biraz kaba olur ve o nedenledir ki pek yüze “ seni seviyorum ”diye bir incelik yakalayamadım!
Ama inanın o kaba görüntünün içinde sizlere akan çok ince sevgi nehirleri var ve üstelik etrafı gül çiçeklerle bezeli!
Sevgi ve umutla kalın...