Dinimizde zorlama yok, barış, sevgi ve hoşgörü dinidir" derler. Laz Temel'in dediği gibi, "Ha pu ne camudur da huş ak" demezler mi?
Alevi köyünde cami yapma anlayışınız;
Kendi inancını, başkalarına hâkim kılmak ve kendi inancı dâhilinde ibadet etmeye yönelik zorlama değil de nedir? Cami, Sünni inancına tabi olan Müslümanların ibadet yeridir.
Alevi inancından olanların ibadet yeri cem evi olduğu biliniyor. Ezan camideki ibadete (namaza) çağrıdır. Sünni mahalle veya köyünde ezan tabi ki olmalıdır, ama hoparlörlerin yüksek sesleriyle değil, kulağa daha hoş olan bir ses tonuyla okunan ezan, en güzeli olmalıdır diye düşünüyorum.
Yüksek sesle, bebek, hasta, yaşlı ve dinlenmek isteyenleri rahatsız etmemelidir. Dolayısıyla Azerbaycan’da, ezanın hoparlörle okunmasını yasak ettiler.
Alevilerde ezan yoktur, ezanın yerine “Peyikçi Baba” dedikleri; her hanenin kapısını çalarak davet eder. Mesela, akşam cem evimizde lokma dağıtımı var” der. Sünni ezanla, Alevi de peyikçiyle davet eder.
Başkalarının inanç ve yaşam biçimini empoze etmeyecek şekilde; herkesin inanç ve yaşam biçimine saygı gösterilmeli, inancıyla aşağılanmamalı ve ayırımcılığa tabi tutulmamalıdır deniliyor. Diğer bir yönde de; dinde hoşgörü, barış, sevgi ve adalet var.
Aleviler üzerindeki; baskıcı, zorlayıcı, yayılmacı, inkârcı, aşağılayıcı, ayrıştırmacı ve asimilasyoncu... Gibi politikalarınızdan; ellerinizi daha ne zamana kadar çekeceğiniz de, ayrı bir muammadır. "Dinimizde zorlama yoktur" demeniz, Alevi köylerinde cami yaptırmakta yalancı ve ikiyüzlü olduklarınızın bir örneği olmuyor mu?
Sizler gibi dinci olmayanları dışladınız, kâfir ve katli vacip dediniz, Sivas'ta yaktınız, Maraş'ta katlettiniz.
Dini kurumlaştırarak, düşüncelerin prangası haline getirdiniz. Sahtekâr dini cemaatleri (Fethullah, Menzil) mahreminize en haramca kayırdınız, dini çıkar kredisi olarak kullandınız ve cemaatlere har türlü imkânları tanıtmakla yönetiminizin en ön sıralarına yerleştirdiniz.
Dinsel faşizmi körükleyen din dışı hadisleri, gerçek dinmiş gibi, kullanarak halkı kandırmaya çalışılıyor. Dini siyasetinize mahkûm ettiğinizde, din olmaktan çıkar, zalim Maviye be oğlu Yezid' in Müslümanlık anlayışının malzemesi haline gelir. Politik yaşamı içselleştirmeyen dincilerden, demokratik kişilik, insan ve insan değerleri beklenilmemelidir.
Dini akıl ve duygu değerlerini menfaat aracı yapmakla, doğru anlaşılır ve yaşatılır, barış, sevgi ve hoşgörü dini olmaktan çıkardınız. Ancak ki, inançların paylaşılmasını öngören anlayış; hoşgörü, barış, sevgi ile destekle varılabilir.
Yüksek ölçüye sahip yönetici olanların; ahlaklı dine, merhamete, vicdana ve insani duygulara mutlak uygun olması gerekiyor. Dini siyasetinizle yoğrulup, bunaltan, nefret ve korkulur bir canavar haline getirmekle, halkı dinden soğuttunuz. Her sunulan dini verilere ve kurallara bir başkasının da aynı şekilde inanmasına zorlamanın demokrasinin öngördüğü kurallara aykırılıktır.
Geçen yakın günde, Tokat--Erbaa ilçesinde; Aleviler için kutsal olan "Keçeci Baba Dergâhının" tepesine zorla hoparlörler koymakla; devletin vali yardımcısı, kaymakamı ve müftüsü ile birlikte cami açılışı ve ilk ezanın okunmasının törenle Alevi köyüne dinletenler sizlerin vazgeçmediğiniz Yezit zihniyetiniz değil de, nedir ve kimlerdir?
Demokrasiyi ve laikliği bir türlü sindirmek istemeyen Sünni devletin Aleviler üzerindeki o kirli ellerini çekmelidirler. Bir de, ar diye bir kelime var oldunuz bilmek gerekiyor. Alevi köylerine zorla cami yapmak, camideki Sünni inancına zorlamak ve asimile etmek; hangi insanın ahlak kurallarıyla bağdaşabilir?
%100 Alevi olan köyde, beş vakit ezan okunuyor, namaza gelen yok, aman cami imamına halkın parasıyla haram maaş ödeniyor. İnsanlık tarihimizde, insanların ne kadar bozuk, sorumsuz ve adaletsiz olduklarını, dini siyasetlerine nasıl dizayn edildiğini, insan ve akademik ahlakının dine vurduğunun tüm detaylarıyla somut bir şekilde görülüyor. Alevi-Bektaşi tekkelerini kapatıp da, yerlerine cami yapıştıkları ve Hacı Bektaşi Dergâhına minare diktikleri yetmiyormuş gibi, “Devlet Müzasi” yapıldığını da görüyoruz.
“Elhamdülillah Müslüman’ım” diyenlerin çoğu, Emevi İslam dayalı Yezidi’n zihniyetinden de vazgeçilmiyor ve halen yaşatılıyor. Bu anlayışa dayalı; Alevilere baskı, katliam (Maraş, Sivas...) asimilasyon, aşağılama, dışlama, kin ve nefret yaratmaya devam ediliyor. Yurttaşlar arasında, nifak tohumlarını ekmekle, cennet vatanımızdaki birliği, sevgiyi, barışı ve hoşgörüyü yok etmekle, toplu katliamlar ortamını yaratmaya çalışılıyor.
Böyle devam edildiğinde; bütün renklerin huzur içinde bir arada yaşanmaları engellenmiş duruma getirildi.
Yazar, Bekir Coşkun’un dediği gibi; ”Fuzuli, Âşık Veysel, Mahzunu, Pir Sultan, Karacaoğlan, Yunus, Hacı Bektaşi, Mevlana, sazı, sözü... Çıkar at, bak Anadolu’da geriye ne kalır? Aleviler, Cumhuriyetin ve laikliğin bekçileridir. Alevilerin; kıblesi insandır, yobaz değiller, saz çalar, semah döner, dans eder, el, bel, dile sahip olur, hurafelere inanmaz, haram yemez, çalmaz, dönek olmaz, Atatürk’ü sever, haksızlığı kabul etmezler......”
Yaptıklarınızdan utanıyorsanız, adaletli davranacaksanız veya utanmadan yaptıklarınızdan pişman iseniz; caminizi cem evine çevirmeniz gerekiyor.
Bu vatan topraklarında; herkesin sevgi ve barış içerinde kendi renkleriyle birlikte yaşamaları dileğiyle,....