Millet elektrik, doğalgaz ve akaryakıta gelen zamlar nedeniyle infial halinde! İktidar, insanları hamasetle avutmaktan başka bir şey yapmıyor. Hem hayatı pahalılaştırıyorlar hem de suçu neredeyse yurttaşın üzerine atmaya çalışıyorlar. Ne kadar zorlasalar da gündemi değiştiremiyorlar.
***
Aslında gerçek görüldü. Petrolü de doğalgazı da tedarik eden doyumsuz AKP’li yandaşların zenginleşmesine fırsat tanınıyor. Oysa akaryakıt, elektrik ve doğalgaza yapılan fahiş zamlar, özellikle gıda maddelerini de sebze ve meyve fiyatlarını da olabildiğince arttırıyor! Dar gelirlilerin hali kalmadı ve yaşama sevincini kaybettiler.
***
Türkiye’de 66 milyon kişi açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor. Düşünün, İran bahane edilerek ülkedeki tüm sanayi sitelerine 3’er gün boyunca elektrik ve doğalgaz verilmedi ve üretim durdu. En önemli kentlerden biri olan Isparta’da 4 gün elektrik kesik kaldı. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın sayesinde tekrar mum ve gaz lambası devrini yaşamaya başladık!
Kısaca AKP/MHP artık bu ülkeyi yönetemiyor. İktidar çökmüştür ve koltuğun kurtarılması mümkün değildir. İnsanlar artık elektrik ve gaz faturalarına tepki gösteriyor. Yani sinmiyor, iktidar baskısından korkmuyor, kararlı bir şekilde sokaklarda hakkını arıyor!
***
Durup dururken elektriğe yüzde 127 zam yapıldı. Oysa Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 32,5 yenilenebilir yani rüzgâr, jeotermal, biyogaz ile güneşten ve yüzde 25,6 hidroelektrik santralardan elde ediliyor. Yani toplam enerji üretiminin yarısından fazlası düşük maliyetli doğadan geliyor! Yüzde 41,9’u da doğalgaz ve termik santralarla üretiliyor…
Bu durumda elektriğe yapılan zammın kaynağının, yandaş dağıtım şirketlerinin yatırım yapmadan para kazanma talebi ve özellikle hidroelektrik ve doğalgaz santralarından alınan enerjinin dünya piyasa ortalamasının çok üzerinde olmasından kaynaklanıyor.
***
Elektrik zammıyla ilgili araştırmam sırasında Emekli Tümgeneral Osman Aydoğan’ın Şehriyar adlı sitesinde bulunan, dünya ve Türkiye’den geniş bilgiler veren “Stratejik kurumların özelleştirilmesi” adlı makalesini buldum.
“Elektrik faturanız neden yüksek geliyor?” sorusunu yanıtlamaya çalışan bölümünün kısa özetini paylaşıyor, ilk fırsatta tamamını da okumanızı öneriyorum.
***
Makale, “Kamunun elektrik sektöründeki tarihsel sürecini” anlatarak başlıyor. Kamu yararına olan kurumların iktidar tarafından ayak oyunlarıyla nasıl özelleştirildiğini açıklıyor.
“Elektrik Üretim AŞ’nin (EÜAŞ), özelleştirme öncesi elinde 18 termik, 107 hidrolik santral olmak üzere, toplam 125 santralı bulunuyorken, yandaşların alabileceği şekilde gruplanarak 17’si kamuda kalmak üzere özelleştiriliyor… Şimdi EÜAŞ, elindeki toplam 62 santralın da peyderpey özelleştirilmesini planlıyor” diyor!
***
Aydoğa’n; iki kurum üzerinde önemle duruyor. Birincisi TEDAŞ…
“2004 yılında Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan TEDAŞ’ ın dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, 21 dağıtım bölgesine ayrılıyor ve her dağıtım bölgesi ayrı ayrı özel şirketlere devrediliyor.”
“Dağıtım sektöründeki tüm bölgelerin 2013 yılında özelleştirmesinin ardından TEDAŞ’ın dağıtım sektöründeki hizmet görevi sona ermiştir” diye belirtiyor.
***
Görüldüğü gibi AKP, yurttaşın yaşamını doğrudan etkileyen ve temel ihtiyaç olan elektrik enerjisini kamudan alıp, yandaş sermayenin keyfine bırakmış oluyor! Nitekim dağıtım şebekesine yatırım yapmayan, hatta şebeke onarımı ya da ihtiyaç olan trafo kurulmasının parasını dahi yurttaştan almaya çalışan vahşi bir anlayışla muhatap olunuyor! Şımartılmış yandaş sermaye, çıkarı için ödeme zorluğu olanların elektrik kesintilerini çok sık ve acımasızca yapmaktan da geri durmuyor!
***
İkincisi ise TEİAŞ…
“Fortune dergisine göre TEİAŞ (Türkiye Elektrik İletişim A.Ş), 2020 yılında 14,9 milyar TL’lik ciroyla Türkiye’deki 500 şirket arasında 26. sırada yer alıyor. 2020 yılı bilanço verilerine göre, TEİAŞ’ın varlıklarının toplam değeri 27,9 milyar TL seviyesinde bulunuyor. Özelleştirilmesine karar verildi. İşlemleri 31 Aralık 2022 tarihine kadar tamamlanacak! ”
Yani iktidar, yurttaşın devlet tarafından korunması yerine, ülkenin en son kalan değerini de yandaşlara giderayak peşkeş çekmeye hazırlanıyor.
***
Aydın bir General’in geniş bir araştırmayla yazdığı bu makalenin bulunduğu web sayfasına bakınca; “Kızlarım ilkokula Almanya’da başladılar. Tabii merakımdan ders kitaplarını da inceliyorum. Daha ilkokul 1. sınıf ders kitabı ve karşımda Bertolt Brecht’in şiiri. Bizim komünist diye bellediğimiz Bertolt Brecht’in şiiri…
Dünyanın en kapitalist ülkesinin çocuklarına bir komünistin şiirlerini öğretiyorlar… Öğrettiklerine bakın! Komünist diye şairlerini dışlamıyorlar…” sözleriyle başlayan bir anlatıyı okudum. Yazı ilerledikçe Aydoğan’ın engin bilgisini gözlemledim. Müthiş keyif aldım…
***
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Namaz Dağı Üs Bölgesi’ni ziyaret etmiş ve komutanlardan bilgi almış. Sonrasında “Ordumuza dua ediyoruz" demiş. Aynı Erbaş göreve başladığından beri camilerde verilen hutbelerden Atatürk ismini çıkarmıştı…
Onun Cumhuriyet’le arasının iyi olmadığını biliyoruz. Bir şeyhülislam edasıyla gittiği üsteki niyetini de anlayabiliyoruz. Ancak kendisi gibi bir kamu görevlisi olan Erbaş’a komutanların tavırlarını doğrusu anlamıyoruz!
***
Anlaşılan; AKP’nin ülkeye verdiği zararı anlamak için Atatürk Türkiye’sinin, bilgili, donanımlı, laik demokrasiye ve evrensel hukuk düzenine inanmış dünkü komutanı Osman Aydoğan’la, şimdikileri karşılaştırmak yeterli olacak!