Efendim neymiş “ Diyanet işleri Başkanı askeri birliği ziyaret etmiş ve general esas duruşta bulunmuşta” falan, filan..!
Şimdi benim ağzımı bozmayın; sırası gelince “ yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülkeyiz” diye başlayıp, sonra en iyi Müslüman ın özelliklerini saydığınızda geriye bir şeyin kalmadığını bilmiyor muyuz?
Yani Askeri birliği Papa ziyaret etseydi daha mı iyi olacaktı?
Bir zamanlar askeri birliklerde misafirler rakıyla ağırlanırdı ve içmeyen komutan hakkında farklı fişlemeler yapılırdı, yalan mı?
Ne oldu, şimdi devir değişti misafirler dualarla ağırlanıyor ve bu konuda bir sıkıntı varsa sıkıysa muhalefetten biri çıksın “ Diyanet işleri başkanı oraya niye gitti” desin bakayım!
Zaten bu öyle boş bir ziyaret değildir, muhalefete öyle bir pas ki yürekleri yetiyorsa topa dokunsunlar?
Bu muhalefet çok parçalı benzemezdir ve oradan bir bütün çıkarma şansınız yoktur!
Biten bir tarım, artık “ zam “ demekten çıkan ve ne olduğu belli olmayan bir kasırga vatandaşı katmış önüne o duvardan, bu duvara çarpıyor; ama bizimkiler daha neler olduğunun farkında değil!
Aklı, beyni çalışmayan ve ne yazık ki bu toplumu yönetmeye mecbur bırakıldıklarımıza artık açıkça söyleyeyim; çünkü ince dokunmaları anlamayacak kadar kalın bir duvar örmüşler akıllarının sınırlarına!
Şimdi elime balyozu aldım va kafanızdaki duvarları yıkıyorum; dinleyin:
Kısacası size lafın tamamını söylüyorum!
Bakın, dönemin Amerikan Başkanı Nixon “
İslam ülkelerinin kontrol altında tutulması ve bitlerinin kanlanmaması için bir rapor hazırlar ve nihai sonuç; kimi zaman ılımlı, kimi zamanda sert islam arasında bir seçeceğin çok iyi olacağı kararına varılır ve Üstelik İsrail’de bu işin gizli kontrolörü olarak hayat bulur! Çünkü İsrail en büyük jandarmalığını onun döneminde yapmıştır ( 1969-1974).
Bu proje son dönemdeki ( Bop ) projesidir ve bu proje şimdilik askıdadır ama nihayetinde karşımıza çıkacaktır ve bu çıkışta Türkiye artık yeni bir rolle, yeni bir sistemle ezberinizi bozacaktır!
Kısacası artık dokunmaya korktuğunuz o argümanlar, siz hak ettiğiniz için ve ses çıkarmadığınız için sizi tek sıra hizaya sokacak ve şimdiki ekmek kuyrukları gibi tek sıra cuma namazında yer kapmaya çalışacaksınız!
Yüzde yüzü Müslüman bir ülkeyseniz bunu garipseme hakkınız yoktur!
Hem Diyanet işleri Başkanlığını kim getirdi?
Mustafa Kemal Atatürk!
Getirirken “ Orduyu ziyaret edemez” diye bir hüküm mü koydu?
Yok!
E, efendim Laiklik!
Geçin bunları, yemişim sizin laiklik hallerinizi?
Kuran’ı Kerim’in tefsirini Hanefi, Sünni islama göre Elmalılı Hamdi Yazıra yaptıracaksınız, sonra çıkıp “ Türkiye Cumhuriyeti laiktir” diyeceksiniz!
Hiç bir İslami inanç Laiklikle örtüşmez; nokta!
Sıkı durun, biraz daha ezberinizi bozayım!
Cumhuriyet döneminde Alevilerin yaşadığı travmalar saymakla bitmez!
Neden çünkü Sünni İslamla kan uyuşmazlığı var!
Kısacası; yıl on iki ay gökten bereket bekleyen tembel kardeşim; Mustafa Kemal aslında bir İslam Cumhuriyeti kurdu ve en azından atmış yıllık ömrümde ben bunu her adım başı gördüm!
Şimdi çıkmış faturayı AKP’YE kesiyorsunuz, ayıptır; onlar sadece kurulan Cumhuriyeti nihai hedefle taçlandırmak istiyorlar ve bence çok da iyi ediyorlar!
***************
HANGİ ÇAĞDA OLDUĞUNUZ ÖNEMLİ DEĞİL; HANGİ ÇAĞDA YAŞADIĞINIZ ÖNEMLİ!
Hangi çağda olduğunuz önemli değil; hangi çağda yaşadığınız önemli! Caddeler de, sokaklar da Arapça, İngilizce ve bilmem daha nece şarkılar söylenince hoş seda dinleyenler, Kürtçe şarkı söyleyen çocuklara müdahale ediyor! Böylelikle vatan bölünmekten kurtarılıyor!
Şikâyetim var Tanrım!
Bu Kürt’leri kim yarattı?
Bu dili onlara kim verdi?
Ya da onlara neden yasaklı bir dil verildi?
Senin verdiğine ve yarattığına tahammülsüzlük “ şirk “ değil mi?
Kürt’lerin türküleri derindir! Dünyada acılarını türkü yapıp halaya duran tek halktır!
Kürt’ler acılarında doğmuştur ve hiç bir güç onların dilini susturarak terbiye edemez!
Bırakın artık bu çok tekrar edilmiş ve hep aynı sonuca çıkan akıl dışılığınızı!
Yaşamaya, yaşatmaya tahammüllü olun!
Olun ki beraber yaşamın tadına siz de varasınız!
Yoksa cehennem ateşinde hiç bir ağacın meyve vermediğini bilin!
Değil mi ey yüce Tanrım..!
*************
YANLIŞ YERDESİNİZ
Yerim sizin o sıcak minderlerde oturup ta bilmem “ kimin yanındayız” demenize!
Şimdi Tele1 ve Kabaşın yanında olduğunuzu söylüyorsunuz ya; peki bu Tele1 ve Kabaş, kimin yanındaydı?
Hadi söyleyin bakalım?
Mesela HDP’nin tüm belediyelerine kayım atanırken bu iki kara kaşlı neredeydi?
Eş Genel Başkanları derdest edilirken ve ceza almayan yöneticisi kalmamışken ve üstelik Kabaş gibi de değil; on gün yatıp tahliye olup çıkacak hepsi o kadar?
Ya suçsuz, günahsız onlarca yıl yiyenlerin neden yanında değilsiniz?
Kar kapınıza dayanınca mı küreklere sarılıyorsunuz?
Geçin bunları artık hiç bir kürekle temizlemeyeceğiniz bir kar kapınıza çığ olarak düştü! Daha durun, eriyecek ve altınız da ıslanacak; sonra duvar nemden başınıza yıkılacak ve biz bunlara alışığız, ya siz pembe rüyalara alışık olanlar?!
İşte orasını bilmem; bence anılar biriktirin ve günü geldiğinde bunlara sarılıp yatarsınız!
Bir kere sarı öküzü verdiniz; yolu yok, tüm öküzler gidecek ve son öküz aldığı dersi iyi okursa belki; yoksa meydanda öküz kalmayacak bilesiniz!
Dokunulmazlıklar konusunda da adeta yırtınarak yazdım; ne oldu Bay Kemal kimi dinledi! Güya siyaset yapıyor, ülkeyi ve olacakları okumayınca köstebek misali ha bire külü başına yığıyor!
Hele durun!
Siz Galatasaray gibi ha bire son dakikada rakibe top verin ve “ al da at “ deyin!
Takımın başında ki milyon yurolar alıyor ve bu titrek oyuncularının böyle bir cinayet işleyeceklerini görmüyor!
Tıpkı bizim Bay Kemal ve geçmişini bildiğimiz halde geleceğinden umut beklediğimiz Asena Meral gibi!
Bundan sonra bu muhalefetin yerine taşları yazacağım; bari iki çekiçle şekil alır, bir duvara yararlar!
Ya bunlar?
***************
O DAHA ÇOCUK
Bir yemek için fırtına koparanlar; susmuş sizi bekliyorum!
Bakalım ne diyeceksiniz?
Bir eğitimci olarak çocukların dünyasından gelen biriyim ve o çocuğun yüz ifadesine baktığımda, önceden öğretilmiş bir ergen kininin çocuksu bir yüzde nasıl sırıttığını gördüm!
Kim, niye yaptı?
Ailesi mi, birleri mi?
Her kimse..!
O daha çocuk ve bu ülkede çocuklardan katiller yaratıldı!
Şimdi yapılanın ondan ne farkı var?
Neden çekmezsiniz ellerinizi çocukların o tertemiz dünyasından?
Neden..!
Siyasi şaşkınlığınız çocukların sınırlarına kadar indiyse vah geleceğimize!
Vah ki, ne vah!
Gün boyu televizyon kanallarında evlerimizin içine kadar akan kin öfkenizin meyvesi işte!
Bu çocuk sadece ortaya çıkan bir örnek!
Daha neler var, neler?
Babasının öfkeli politik taraftarlığına aynı öfkeyle eşlik eden nice çocuklar?
Tıpkı takım tutar gibi ve bir çok çocuk fanatik babanın tuttuğu takımı tutar; çünkü başka şansı yok!
Şimdi de tutuğu siyasi parti ve üstelik karşı mahalledeki siyasetçiye hakaret ederek!
Beyler!
Bir ülke elimizden kayıyor haberiniz var mı?
Heeeeeeyyyy..!
Artık şelalenin tam başındayız ve kaptan da yok!
**************
ÇOK ŞÜKÜR
Kanal İstanbul hikayesi uzun zaman önceden planlanmış büyük bir rant projesidir! Bu rantın o kadar çok ayağı var ki neresinden tutsan elinize bir yağma Hasan’ın böreği gelir!
Biliyoruz ki AKP iktidarı yirmi yıllık serüveni boyunca üretim eksenli değil, tüketim eksenli bir ekonomik politika ile ülkenin en değerli ve gelir getiren yapılarını satmakla kalmadı; sattıkları bu yapı ve işletmelerle ilgili her türlü garantiyi de verdi!
Yabancılara sattıkları arazi ve tarlalara kanal garantisi vererek, oraları adrese teslim etti!
Şimdi o yerlere kanal yapacağım diyerek ısrarı boşuna değil! Bir emlakçi uçan fiyatlardan payına düşenden memnun olacak ki “
çok şükür işler çok iyi” diyor!
Tabi ki iyi!
Orada bir tek garibanın aldığı bir metre yer var mı?
Orada kimlerin vatandaşın elinden ucuza kapatıp şimdi devasa paralara fiyat biçtiğini
herkes biliyor!
Toprağı, fabrikaları, işletmeleri ve daha bilmem neleri yabancılara satmışsın ve onlar altın tepside yemeklerini kaşıklarken, “ vatan bölünecek” naralarıyla bağırtılan Ahmet ve Mehmedin evine ateş gibi faturalar düşüyor!
Üstelik Ahmet ve Mehmet hiç bir zaman gidip bir bardak çay içemeyeceği Kanal İstanbul’a alkış çalıyor!
Son zam ve ağır faturalar AKP oylarını artırmış; kamuoyu araştırmaları öyle diyor!
Demek ki ekonominin kitabını yazmak böyle bir şey!
Demek ki dünya sosyoloji tarihinde müstesna yeri olan bir halkız ki hiç bir kitap hala bizi yazmadı!
Dışarıdan gelen şişirme paralarla gün kurtarılmaya çalışılıyor ve böyle giderse daha ne kadar şişeceğiz belli değil!
Bu şartlarda üretim yapmak akıl kârı değil!
Gübre, ilaç ve yakıt fiyatları hangi çiftçiyi tarlaya zorlar?
Ya da girdi maliyetleri ile hangi fabrikanın dişlisini çevireceksin?
Sadece yağmacılar olanak tanıyarak seksen beş milyonu nasıl ayakta tutacaksın?
Artık biten bir deniz de iş çocuklara kaldı!
“ Bay Kemal haindir!”