ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

Artık umudu şarkılara yatırdık ve bir toplumda son çaredir!

           Ezerler, ezilirsin ve dahası ayakaltı edilirsin ve tüm acıları içindeki boşluğa doldurursun; yapacağın hiç bir şey kalmayınca kendini acı türkülere, şarkılara ve beddualara vurursun!

            Pir sultan, Hızır paşanın zulmüne “ yürü bıre Hızır paşa senin de çarkın kırılır bir gün” diyeli

Yüz yıllar oldu ama ne o Hızır paşalar gitti, ne de çark kırıldı!

          Bilmiyorum, cehaletime verin ve son beş yüz yılda bu çarkın kırılan bir tek dişlisini gösterin bana?

Tabi bunun derin nedenleri vardır ve ulus- devlet kavramı ile iyice perçinleşmiştir!

İşte;

           Türkiye bir ulus devlettir ve kodları vardır! Kimse bu kodların katı yanını çağdaş düzeye çekmek gibi bir cesarete soyunmadığı için ortada ne demokrasi var, ne de hiç bir zaman oldu!

Türk-İslam sentezci bir anlayıştan asla ve asla çağdaş bir toplum çıkaramazsınız!

          Şimdi çıkmışsınız beş gün önce bir masa başında toplanan bir korkaklar ve biatçiler grubundan medet umuyorsunuz!

Boşuna heveslenmeyin, onların bu ülkenin temel sorunlarına dair bir tek sözleri ve güvenceleri yok!

Akşenerin geçmişteki güvenlikçi politikalarını bilmeyen yok!

Davutoğlu ondan daha geri durmadı ve artısını yaptı!

Kılıçdaroğlu sadece bir figürandır ve diyelim ki bu grup iktidara geldi!

Ne yapacak?

           Ülkenin temel sorunu olan ve şu an ceremesini çektiğimiz yokluk ve yoksulluğun sebebi Kürt sorununu mu çözecekler?

Hayır!

          Erdoğan’la bu konuda yarışacaklar; çünkü bu alan için bir topluluk yaratıldı ve bu topluluğa sürekli taze militarist söylemler yetiştirmek lazım ve o söylemler içinde fiili uygulamalar gerekir ki bunun birinci şüphelisi Kürt Memettir!

Yapılacak ilk iş ona yeni nöbetler yazmaktır ve aksi zaten mümkün değildir!

           Bu ülkede bir kadın siyasetçinin annesi mezardan çıkarıldı ve kendisi de şu an cezaevinde ağır şartlarda bir yaşam sürdürmeye çalışıyor!

Peki, hemşerisi Kılıçdaroğlu’ndan bir tek söz ve tepki duydunuz mu?

Muhalefetteyken bu cesareti olmayan birinden, iktidar olunca ne bekliyorsunuz?

Şarkı “ gidecek “ diyor!

Gitmicek!

Gidecek ne var?

           Yüz yıldır o katı sistem olduğu yerde duruyor ve birinin gidip, birinin gelmesi hiç bir şey değiştirmedi!

Dahası; daha katı ve ağır bir karanlığa doğru yürüyoruz!

            Zaten bizde siyah bir mendille bağlanan gözlerimizle her yerin karanlık olduğunu sanıyoruz!

İnsan kendi karanlığına yürüdüğü zaman, hiç bir güneşin varlığından haberdar olmaz!

**************

CEMRELER

 

            Cemreler düşecek ardı sıra ve can bulacak doğa... Bir baharı daha yaşayacak ülkemin dağı, taşı ve suya hasret topraklara bereket düşecek; bire bin veren toprağım ve yoksulluğa inanmış bir halkın koparılmış parmaklarına hiç değmeyecek gül, nergis kokusu ve kondukları dalda kuşların türlü renk şarkıları, fakirlik ikliminde her şarkıda aradığımız hüzün ve kaderimize boyun eğmek gibi bir çaresizlik!

Beyaz bir örtüyü aralıyor bahar ve güneşe göz kırpıyor toprak altındaki hasret!

           Önce uç verecekler ve tedirgince; bağrına ateş düşünce toprağın, itecek onları öne ve bir renk cümbüşü başlayacak, yer yüzü ile gökyüzü arasında!

            Dağların eteğine düşecek su sesi ve coşkun pınarlar dağın memesinden akan berrak süt gibi düşecek yorgun yolcuların avuçlarına, önce yüzlere bir serinlik serpilecek, sonrası yürek soğutacak...

Tüm bunlar cümle canlılara yetiyorken, neden bir tek insan denilen bilinmeze yetmez?

Neden kendini bir yok etme yarışındadır ve kendini nefesinde boğan, kendine cellat gibi!

             Çok bahar, çok bahar yitirdik yürüdüğümüz gül, çiçek bahçesinde ve biz kanatarak yürümeyi marifet saydık, üstelik en çokta bıçağın keskin ucunu tercih ederek...

Umarım!

Çok umarım, bu bahar başka olsun diye!

            Yoksa kaderimize bahar görmeden ölmek düşecek, dört yanı Tanrı bereketi olan bir ülkede ve hiç bir Tanrı’nın gizli cenneti yoktur; sen elindekini cehenneme çevirmediğin sürece..!

***************

“ geçcek”

 

En zor anlarda ve içinden çıkamadığım konularda Cübbeli Ahmet Hocamı ararım!

Gündem yoğun olduğu için zorda olsa telefonuna ulaşmayı başardım!

Esselamünaleyküm hocam

Ve Aleyna aleyküme selam

-Hocam gündem taze ve biliyorum sizin zamanınız kıymetli ve konuya girmeden kendime ait olanını şöyleyim ve asıl konuya geçeyim; hocam artık elektrik alamıyorum acep neden?

-Yahu kaç kez söyledim, sana Keban barajını bağlasak yine olmaz, unut orayı, tövbe et bu güne kadar ne kadar elektrik almışsan onun hayalini kur ve otur, oturduğun yerde!

-Sağ ol hocam, yapılacak bir şey yok; anlaşılan artık mumla idare edeceğiz de; asıl sorum, şu Tarkan denilen ucubenin “ geçcek” diye bir şarkı uydurması ve bence bu şeytani bir şarkı, ne dersin?

-Evet, bu salak “ geçirecek “ diyor, bizim anlamazlar “ geçcek “ diyor; yani hükümetimiz iyi işler yaparken, ben “ doların yeri dolar, vatanın yeri dolmaz” derken, bu densizlik hayıra alamet değil!

.....

-Anladım hocam selametle kal, eteğinden rüzgâr eksik olmasın!

Hal bu!

Bir tanesi çıkmış “ ben edebiyatçıyım, Türkçeyi katleden bir şarkıya sıcak bakmam” diyor!

Vay benim edebiyatçım!

Bu ülkenin resmî dili Türkçedir ve nedense ülkenin hiç bir yerinde üç adım ötesi ile, bir adım berikinin Türkçesi biri birini tutmaz ve bazen anlamak için de ciddi çaba gerekir!

Neden biliyor musun, çok bilmiş sevgili edebiyatçım?

Bu ülkede kimse kitap okumuyor da ondan!

Okumadığın zaman yerel dil ve lehçe ile idare edersin ve ekonomiye “ ekönömi” bisküviye “ püskevit” dersin ve sonra çıkar Türkçülük edebiyatı yaparsın, tıpkı senin gibi!

İnsan neden korkuya düşer biliyor musunuz?

Yaptıklarının hesabı yaklaşınca rüzgardan bile nem kapar!

Tıpkı yaşlanınca kendini daha çok ibadete veren gibi!

Gençliğinde tazı gibi koştuğu günahların hesabından korkunca, yaşlılıkta atılmayan tek adımın yerini korkular alır ve bu bir psikolojik eşiktir; zan eder ki onu, kandıracağı bir Tanrı bekliyor!

Şimdi biri birlerine düştüler ve bu şarkıyı kimin sipariş ettiğini arıyorlar!

Valla cübbeli dedi ki “ kim söylettiyse Allah belasını versin!!

Amin!

*****************

BİR ŞEYLER OLUYOR

 

Şu Covid belası çıktığı günden beri sıra dışı can kayıpları yaşıyoruz!

           Virüse yakalananların dışında hızlı bir ölüm trafiği var ve ani kalp krizleri bunun başını çekiyor! Son iki yılda benzer ölümleri bir çok aile ferdimde yaşadım ve hiç bir dönem yaşamadığımız sıralı kayıplardı! Dahası gün yok ki bir arkadaşımızın ölüm haberini almayalım ve bir saat önce konuştuğunuz, ses tonundan gayet sağlıklı olduğunu düşündüğünüz arkadaşın iki saat sonra ölüm haberini alıyorsunuz!

            Bu virüs ile alakası nedir bilmiyorum ama çokta alakasız olduğunu da düşünmüyorum!

Virüsün nereden, nasıl çıktığı hala bir muamma! Tüm bunlara baktığınızda aklınıza bir laboratuar üretimi geliyor ve insan ayıklamak gibi, biyolojik bir cinayet gibi duruyor da, bu katiller kim; ona bakmak lazım!

           Kapitalist canavar iyice zıvanadan çıktı. Daha çok yiyebilmek için bu tür yöntemlere başvurması zaten fıtratında var ve dünya gittikçe küçülüyor; küçülen bir dünyada kirliliği büyütmek zor bir yöntem değil!

Görünen o ki gelecek yirmi yıl dünya için alışılmadık olay ve değişimlere gebe!

            Bana kalırsa kapitalizm intihar edecek ve giderken korkunç izler bırakacak ve yeni, çok yeni bir dünya için yeniden emekleyerek yola çıkmak gerekecek!

Çünkü dünyanın ne zulmü, ne de sömürüyü kaldıracak takati kaldı ve insanın hoyratlığına kendi doğal dürtüleri ile de yanıt verecek!

Seller, yangınlar, kuraklık ve daha nice baş kaldırılar..!

Unutmayın; hiç bir başkaldırı doğanın ki kadar mükemmel değildir ve intikamını acımadan alır!

           Şimdi çekin ellerinizi doğanın o temiz bedeninden ve sulara bent çekerek, ormanları yok ederek, yerine beton binalar dikmekle ömür süremezsiniz!

Paranızın, havanızın işe yaramadığını mezar taşlarında okuduğunuzda artık çok geçtir!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.