Yarın 8 Mart, Dünya Kadınlar ya da Çalışan Kadınlar Günü. Acaba günümüzdeki evliliklere ve kadın-erkek ilişkilerine nasıl bakmak gerekir. Bu iki insan gurubu arasındaki stres ve gerilimlerin ana nedenleri neler olabilir. Kanımca konuya evlilik kararları ile başlamak gerekir.
Evlenmek sadece erkeğin kendisine bir kadın ya da kadının da kendisine sadece bir erkek seçmesinden ibaret değildir. Bu işin bedensel, biyolojik ve içgüdüsel boyutudur.
Evlenmek her iki tarafın da ortak çıkarları ve ortak iyilerine denk gelecek; ömür boyu sürdürmeye uygun bir aile yapısı ve adil bir YAŞAM TARZI VE DEĞERLER SİSTEMİ hakkında DOĞRU SEÇİM yapabilmektir.
Ancak bu konuda doğru kararlar verebilmek hiç de kolay değildir. Çünkü evlilik yaşı genellik le rasyonelliğin ve deneyimlerin yeterli bir kıvam kazanamadığı, biyolojik, bedensel dürtülerin baskın olduğu bir döneme esaslar.
Erkeğin bir ömür bencilliği; kadının ise yaşam boyu özgeciliğine; yahut, nadiren de olsa kadının sürekli kaprisleri ve bencilliği; erkeğin de her zaman, her yerde ve her koşulda özgeciğine dayalı bir evlilik zulümdür ve sürdürülemez bir konumdadır; dağılmaya da mahkumdur.
Ayrıca ailenin ekonomik, parasal, sosyal, kültürel yükümlülük ve sorumluluklarının eşlerden tek taraflı birinin omuzlarında olması da doğru değildir. Bu durum, özellikle de işsizlik ve mali sıkıntı dönemlerinde- aile içi kriz ve stresleri artıran sonuçlar doğurur.
Sosyolojik olarak, günümüzde hâla ataerkil ve erkek egemen bir ahlak, aile ve hukuk düzeni ile yapılan evlilikler ve kurulan aile düzenleri çağdaş, adil ve sürdürülebilir değildir. Mutlaka, ataerkil değerlerin, erkek egemen örfün son bulduğu, daha çağdaş, daha iyi, daha adil ve daha eşitlikçi bir yöne ve aile yapısına doğru değişmek zorunluluğu vardır.
Günümüzde boşanmaların çığ gibi büyümesine ve özellikle de erkeklerin kıyıcı kadın cinayetlerine, adaletten, eşitlikten, insaniyetten ve sevgiden uzak aile yapısına ve kadın erkek birlikteliğine biraz da gözle bakmak gerekmez mi?
Acaba suç sadece bireylerde mi? Mevcut sosyal, hukuki, ekonomik, kültürel yapılar ve değerler sisteminin hiç mi suçu yok. Özellikle de daha iyiyi, daha doğruyu ve daha güzeli yakalayabilmek için değiştirici, dönüştürücü ve yeniden yapılandırıcı bir güce ve öneme sahip EĞİTİM SISTEMİ bu işin neresinde?
Şimdi gel de Ulu Önderimiz M.Kemal Atatürk’ün kadınlara ve kadın haklarına verdiği önemi ve yaptığı hukuki ve adil düzenlemeleri görmezden gel. Bu olacak iş mi?
Ekonomik, sosyal, sanatsal ve kültürel yaşamın her alanında kadın ve erkeklerin birlikte, adil ve eşit olarak görünür olmaları; birlikte üretip, adil paylaşıp, birlikte sevgi ve barış içinde tüketebilmeleri çok büyük gereksinim olmuştur.
Bu duygu ve düşünceler ışığında, kadın- erkek ayrımı yapmadan Dünya Kadınlar, ya da Çalışan Kadınlar gününüz kutlu olsun.