Bu ülkede bırakın sol düşüncenin iktidar olması, konuşması bile yasaktır ve cumhuriyet tarihi boyunca böyle oldu!
Sakın bana CHP’nin ve geçmişte iktidar olan Ecevit’in solcu olduğunu söylemeyin!
O Ecevit ki “ Hayata dönüş operasyonlarında” bir cinayet makinesine dönendir ve hiç bir insanı yaklaşım onun sınırlarında geçmemiştir ve yine vasiyetinde o dönemin parasıyla üç yüz milyonluk mülklerini ( verasetten kalan) diyanet ve dolayısıyla dinci kuruluşlara bağışlayandır!
Denizlerin idamında el kaldıranı ve çekimser kalanını sayarsanız CHP’nin rengi netleşir ama gel de anlat!
Bu gün CHP’lilerin çoğu kendini devrimci diye tanımlar!
Hayır, kardeşim; devrimci nerede durduğu ile tescillidir, gerisi kurnazlık maskesidir, oradan hayatın tatlı tarafına yürümektir hepsi o kadar!
İşte bundandır ki felsefesinde sömürü ve peşkeş olan sağ anlayış yüz yıldır bu ülkenin yakasından düşmedi. Sonuç; yağ kuyrukları, biten bir tarım ve dahası yakıt fiyatlarından dolayı bir araba mezarlığına dönecek ülkedir!
Bu ülkede sulak göletlerin içini DSİ eliyle boşaltan bu zihniyettir! Bu göletler kurutulunca yer altı suları da bitti ve göçmen kuşlar bile rotasını değiştirdi!
Ülkenin kıyı şeritlerini çekirge gibi yağmalayan da bu zihniyetti ve ortada yeşillik ve ağaç bırakmadılar, şimdi zeytin ağaçlarına göz diktikleri gibi!
İşte tam da halimize uygun; kes zeytin ağaçlarını sonra git yağ kuyruğuna gir!
Üstelik adın bir tarım ülkesi ve şimdi tarıma dair ortada ne var biri bana söylesin!
Bu ülke insanının bir ağız tadı ve mide ayarı vardı, şimdi ithal gıdadan dolayı hepsi bozuldu ve geviş getiren hayvan gibi ağzımızdakini çevirip tadını anlamaya çalışıyoruz!
Dün, giden Tarım bakanının ardında güzelleme yapan hükümet yetkilisini dinleyince böyle bir dahiyi neden görevden kovdular diye gerçekten ağlayansım geldi!
Ayıp yahu!
Bari aklımızla alay etmeyin!
Bu yağ ve ekmek kuyruklarından başka birileri sorumluydu da biz mi bilmiyoruz!
Artık bu halk yavaş, yavaş bu işin sorumlusunun “ Bay Kemal” olmadığını anlamışa benziyor! Eğer sandığa gidilir ve sonuca mızıkçılık yapılmazsa Abbas yolcu ama yine de bir şey değişmeyecek ve bu ülkenin kangren olmuş sorunlarına eğilecek bir anlayış ne var, ne de ufukta böyle bir durum görünüyor!
Alternatif cephenin geçmişi ve geleceği nettir!
Buradan bir ülkenin rahata ermesi mümkün değildir!
Gelecek olan NATO’dan kopacak mı? Asla!
Eh, NATO ile kol kolaysanız, geçmişte olduğu gibi faili meçhuller, çete hâkimiyeti aynen devam eder, çünkü bunların hepsi derin yapılanma olan NATO’nun tasarrufundadır!
Buradan bu ülkenin asıl meselesi olan Kürt sorununa bir yaklaşım çıkar mı?
Buna kargalar bile güler ve NATO bunu asla istemez, NATO’nun istemediğini hangi babayiğit dillendirecekse beri gelsin!
Kısacası, güzel ülkem; sen bir sağ sarmala girmişsin ve bu sarmalın içinde kıpırdadıkça batıyorsun!
Bu sarmalın içinde vatansever, çevreci ve dahası NATO’ya kafa tutan solun yaşama şansı yok!
Geçmişte neler olduğunu hepiniz bilirsiniz!
İçimizde ki yabancı ellerin defolup gitmesi için çırpınan herkes ağır bedeller ödedi ve sonuç
şimdi sana nasıl döndü anlıyor musun?
Anlamasın ama yine de söyleyeyim; yağ, ekmek, yakıt ve un kuyruğu olarak döndü!
Merak etme bir gün kuyruklar olmayacak!
Ortada kalmayan bir ürün için kuyruk niye olsun ki?
**************
BU GİDİŞLE
Artık yakıttan dolayı yediğimiz günü birlik zam kazıklarını yazmayacağım; çünkü bu gidişle iş saat başı kazığa gelecek ve benim gibi çenesi düşük birinin buna yazı yetiştirme şansı yok ve yenilen pehlivan gibi en iyisi “ pes “ diyerek yazı alanımı farklı yere kaydırmak!
Elin memleketinde bir savaş var ve olan bize oluyor; neden oluyor biliyorum da sen gel yurdumun güzel insanına anlat! Bu kadar mı olur yani?
Nete kim Paşa Amerikan babasından aldığı talimatla bu ülkenin canına okudu ve o zamanki Amerika Başkanı “ aferin oğluma “ diyerek sırtını sıvazladı ve daha neler yapacağını kulağına fısıldadı, evlat bu; geleneğimizde vardır, babanın bir dediği iki edilmez!
Ortalığı kırıp dağıttıktan sonra “ ne yapacağız” diye soran halkımıza “ savaşmayın, sevişin “ diyerek derin bir veciz söze imza attı!
Halkımız dünden razıydı ve atadan, dededen devraldığı pozisyondan başkasını bilmiyordu ve paşa sağ olsun buna da el attı; sinemalarımıza “ parça “ adı altında porno filmler girdi ki aman Allah ım ne pozisyonlar varmış ve bu ülkenin sinemaya giden en kalabalık seyirci rekorlarının kırıldığı dönemdir ki, sinemamız altın çağını yaşadı!
Bakın bunda bir nükte ve abartı yok; “ hayır, öyle değil” diyorsanız ben aradan çekileyim, tamamını Abdullah Karaca abim size anlatsın!
Sonra o nesil paşa buyruğuna itaatten sevişti ve şimdi kırkları aşan nesil ortaya çıktı!
İşte o nesil, yoksulluğuna davul zurna çalıp, halay çeken nesildir!
Yirmi yıldır ülkeyi kimin yönettiğini bilmeyen, ha bire “ Bay Kemal’e “ sallayan nesildir!
Dahası onların şu an üniversite de okuyan çocukları bir sayının yüzdesini bilmeyen ama bir kadının anatomisini sorsan santimetre karesine kadar sana detayıyla anlatan nesildir!
İyisi mi köye çekileyim ve tez elden bir at, bir eşek satın alayım; görünen o ki yakında apartman fiyatına gelecekler ve almak mümkün olmayacak!
Tabi öküzler de kıymetlenecek ve sözü para edecek!
Böyle olur öküzün kaderi; hep buhran dönemlerinde kıymete biner, çünkü onda bitmez anılar vardır, dinleyen danalar geleceğin en iyi öküzleri olur ve çift sürmede üzerlerine olmaz!
Neyse öküzle girdim, çakalla bitirmeyim; bu hafta sonunuz öküz tadında olsun, benim güzel dostlarım!
