Ülke yangın yeri,
Benzin, mazot artık zengin işi,
Aydınlanma, ısınma varlık göstergesi.
Halka düşen tabanına kuvvet yürümek,
Loş ışıkta battaniye altında titremek.
Şapkayı koyup önümüze soralım kendimize,
Ne oldu da düştük bu hallere?
****
Yıl 1948-50, tamı tamamına 74 yıl önce
Güvenmedik kendimize, özümüze,
Çok değil 29 yıl önce, ülkemizi elimizden almak isteyenlere,
Başvurduk bize yardım edin diye.
Geldi heyetler Thornburg, Hilts, Barker…
Gezdiler ülkemizi yazdılar raporlarını,
Dediler ki, yardım ederiz size,
Ama…
Bugüne kadar uygulanan politika ve yapılanlar yanlıştır, terk edilecektir,
Kurduğunuz fabrikalar, kapatılacak ya da satılacaktır,
Diğer tüketim maddelerini üretmek pahalıdır, dışarıda ucuzdur. İthal edilmelidir,
Devlet sanayiden ve ekonomiden çekilecek, yerli ve yabancı özel girişime (sermayeye) ağırlık verilecektir,
….
Üstünden geçti yıllar,
24 Ocak kararlarında da karşımıza çıktı yine aynı kararlar.
Ve yine dediler ki,
Üretmek pahalı, ithalata bakmalı,
Bütün fabrikalar satılmalı.
Gerekçe ise çarpıcı,
Devlet, don gömlek yapmamalı.
*********
Yabancı malları tüketerek geldik bugünlere.
Yediğimizden giydiğimize, kullandığımıza kadar,
Her tarafımız oldu yabancı markalar.
Kendi üreticimiz yerine,
Destek verdik ithalatla başka ülkelerin üreticilerine.
Şimdi de soruyoruz, bu ekonomik kriz niye.
*****
Gittikçe yabancılaşan ülkemizde,
Elimizde kaldı kendi yaşamımız.
Yaşıyoruz doğduğumuz topraklarda
Bedenen ve ruhen sağlıklı kalabilmenin çabasıyla.
Sağlık deyince ilk akla gelen doktorlarımız,
Yabancıların bile gelip sağlık aradığı Tıp dünyamız.
Salgına karşı ön cephede,
Bizleri yaşatmak için savaşırken virüsle,
Bir de şiddete uğruyorlar hastane köşelerinde.
Üstelik piyasalaştırılan sağlık sektöründe,
Ekonomik açıdan yetersizlikler içinde.
Dediler ki,
Bu bütçe ile hastanelerde kalmadı malzeme,
Diyanete 12, sağlığa 2,7 milyar TL.
Sayımız düştü 107 bine,
Bu koşullardan gidiyor doktorlar,
Ya yurt dışına ya da başka işlere.
******
İthalatı çok seven RTE-AKP’den geldi yanıt,
Demez mi, giderlerse gitsinler diye.
Anlaşılan doktor da ithal edilecek ülkemize.
Bir sağlığımız kalmıştı kendimize,
O da düşecek yabancı ellere.
Sağlık insanın temel hakkı,
Ama bu düzenin söylenmeyen sloganı,
Paran kadar sağlıklı yaşa,
Ya paran yoksa?
14 Mart Tıp Bayramına bir kala,
Sahip çıkmalıyız doktorlarımıza.
*****
Tarsus’ta bir market,
Kucağında çocuğu ile bir kadın.
Anlatıyor,
Un alıp ekmek yaparak doyuruyordum çocuklarımın karnını,
Artık un da alamam, çok yükselmiş fiyatı,
Çocuğunun çıplak ayağını gösteriyor,
Çorap alamamanın üzüntüsüyle,
Okula gönderemedim abisini diyor,
Yokluğun kızgınlığı ve hüznüyle.
Ve soruyor çaresizlik içinde,
Hayat mı denir buna,
Hangi anne yaşamak ister bunları?
**********
Bu yaşanılanlar,
Ne bizlerin kaderi ne de koşulların gereği.
Düne kadar kendine yeten güzelim ülkemizde,
Cumhuriyetten kopan siyasetin bedeli.
Görmeliyiz,
Uzaklaştırılıyoruz tarihimizden, kültürümüzden, kendi gerçeklerimizden,
Tarlada, fabrikada, üniversitede üretimden,
Saptırılıyoruz bağımsızlıktan, çağdaş uygarlık hedefinden…
Duymalıyız,
Çalmakta olan alarm zillerini,
Söz konusu olan ülkemizin, hepimizin çağdaş geleceği.
*****
20yy da paylaşım savaşları ile yakıldı yıkıldı insanlık.
Sonrasında soğukta olsa yaşandı barış yılları,
İdeolojilerle dengelenen dünyada.
Bugün yine paylaşım savaşlarına sürükleniyor insanlık,
Bu sefer dengeyi sağlayacak ideolojilerin yokluğunda,
Diktatörlerin dengesizliği yaşanıyor dünyada.
Görüyoruz canlı yayınlarda,
Karda, kışta, soğukta yollarda…
Savaştan, ölümden kaçan kadınlar, çocuklar, insanlar…
********
Kapitalizmin gerçeği,
Yaratmaz, yaratmayacak
Ne barış ne de demokrasi.
Her sömürünün sonunda yaşattı, yaşatacak,
Savaşı, çatışmaları, şiddeti.
Bugün yaşanmakta olduğu gibi…
***********
40 yıldır sürükleniyoruz bu sömürü düzeninin içinde,
Siyasi partilerin yol göstericiliğinde.
Yarıştılar, baş rolü kapmak için Kapitalizmin bu oyununda,
Kendi gerçeklerimize yabancılaşma pahasına.
Sonuçta ülkemizde de kalmadı,
Üretim, refah, aş, iş ve huzur.
Yokluğun varlığında iktidarın yöntemi,
Bol miktarda şiddet ve güç gösterisi.
Adalet, barış, demokrasi mi?
Boşuna aramayın,
Kapitalizmin kitabında yoktur yerleri.
**********
Bu çıkmaz yol yakışmıyor ülkemize,
İlkesi “Yurtta Barış Dünyada Barış” olan Türkiye’ye.
Kalkınan gelişmiş güçlü bir ülke olmanın gereği,
Öncelikle yurtta barışı sağlamaktır, siyasetin temel görevi.
Bırakılmalı bizleri birbirine düşmanlaştıran,
İnançlar ve kimlikler üzerine yapılan siyaseti.
Üretim ve hakça paylaşım olmalı politikanın temeli,
Varlığın bolluğunu yaratmak olmalı siyasetin hedefi.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye,
Ayrım gözetmeksizin kucaklamalı,
İnsan ve yurttaş ortak kimliğimiz ile hepimizi.