Bu ülkede pek akıllıların dediği çıkmaz!
Vaziyeti sezen deliler ve divanelerdir; onlar da sağken taşa tutulur, ölünce de mezarı türbe yapılır ve bu dünyada işleri iyi gitsin diye yalvar, yakar mezarında adaklar kesilir!
Mesela benim hatırı sayılır bir okur kitlem var ve siz bakmayın kırk elli beğeniye, çoğu bana zarar gelmesin diye o butona basmıyor, hani örgütlü suç oluşmasın diye!
Bu kitlenin içinde beni keşfeden tek kişi var, o da Tuba’dır, bana “ deli şair “ der! Haklıdır, amenna ve saddak!
Tabi bana kalırsa biraz torpil yapmış, yoksa tescilli bir salağım ve hala Kemal beyin bu ülkeye barışı getireceğine inanmıyorum!!
Oysa etrafına topladığı kurtların eskiden bir sürüyü nasıl telef ettiklerini anlasa, o da anlar ki bu işin bunlarla asla olmayacağını ve beyefendi bilmiyor ki kendisini de yiyecekler!
Barışı ortağı olduğu kurtlarla getirmeden önce en küçük yavrukurt, partisinin kongresinde öyle gürledi ki Vallahi gözleri ateş saçıyordu!
Tabi hedef HDP idi ve zaten HDP Kamber gibidir, kimse onsuz davul çalmıyor ve bu işte dünya ekmek yiyen boş boğaz var ve düşünün HDP yok; Vallahi çoğu Medine fukarası gibi sokağa düşer!
Kemal beyin baş ortağı Asena Meral ve yardımcısı ağır Yavuz’un HDP’ ye bakışı zaten kırmızı görmüş boğa gibidir ve geçmişte ki faili meçhullerde iç işleri bakanıydı!
İşte bu vaziyetin içinde Kemal Bey iktidar olacak ve bu kurt sürüsü ile sorunları çözüp, barışı getirecek!
Üstelik daha dün, partisinin belediye başkanı, Demir taş resmini paylaştı diye, bir kadının işine son verdi!
Hal vaziyet bu iken; Kemal bey kiminle barışı sağlayacak?
Köy korucuları ve aşiret ağaları ile düşünüyorsa; işte o iş tamamdır! Yağlı bir barış olur ki, Vallahi kesilen koyunun haddi hesabı olmaz ve herkes barışıp yağ bulaşmış bıyıkları temizlerken; köşede, koyunları bu sofraya giden Haso’nun halini düşünmek bile istemiyorum!
Kemalim benim!
Seni daha dün bir inek hırsızının elinden zor kaçırdılar!
Şimdi etrafında ki kurtlar niyeti bozarsa seni kim kurtaracak?
Üstelik partine sızmış kurtlar diş biliyorken!
*************
KİMSE FELAKET TELLALI DEĞİLDİR
Kimse yaşadığı ülkenin kötü gidişine sevinmez. En azından kendimden ve çevremden biliyorum. Ancak, giden yanlışa, yanlıştır demek ve sorumluları uyarmak bir sorumluluk duygusudur. İşin ucuz tarafına kaçan ve yaptıklarının sorgulanmasında korkanların sesinizi kısmaya çalışması ve sizi felaket tellallığı ile suçlaması çok ayrı bir şeydir ve başarısızlığın net ispatıdır!
Bu ülkede köyler boşaltıldığında bunun acısı çok sürmez on yılda bize döner’ diye o dönem bir yerel gazetenin köşesinde yazmıştık!
Yani bundan otuz yıl önceydi! Köylüler yerinden edilmiş ve ellerindeki koyunu, ineği tavuk fiyatına satarak canlarını kurtarma yoluna bakmışlardı!
Köylerini bırakmakla mı kaldılar?
Hayır!
Daha beteri ile yüzleştik ve şehirlere dolan bu kalabalıklar çarpık kentleşmeyle kentlerin canına okudular ve mantar gibi varoşlar çoğaldı!
Sonra işsiz, güçsüz gençler “ kap, kaç, hırsızlık” ve daha nice suçlara bulaştılar!
Hesapsız, kitapsız militarist yöntemlerle sorunların üstüne gidenler, bu ülkenin can damarlarını kuruttular ve kırk yılda harcanan paranın bir buçuk trilyon dolar olduğu söyleniyor ve bu paranın şu anda bu ülkenin kasasında olduğunu düşünün ve işte o zaman bana “ vatan, millet “ hikayeleri anlatın!
Ne oldu?
Çözebildiğimiz bir sorun var mı?
Asla!
Üstelik bu akıl fukaralığından dolayı tüm sorunlar daha da azarak devam ediyor!
Tarihten bugüne kadar bir yolculuğa çıkın ve bana gösterin; hangi sorunumuzu çözdüğümüzü?
Gösteremezsiniz, çünkü bu ülkenin kodlarında sorun çözmek değil, büyütmek vardır!
Yani rahat yaşamak gibi bir niyetimiz hiç bir zaman olmamış!
Eğer böyleysen, yarını düşünmek gibi bir çaban olmaz ve tüm yaşamın günü kurtarmaya endekslenir!
Bundan otuz beş yıl önce geldiği bir toplantıda tarım bakanına söylemiştim “ bu köy boşaltmaların sonucu bize acı bir şekilde dönecek” diye!
Hazret; “ bu solcular hep felaket tellalıdır” diyerek bir de alkış almıştı!
Yani güzel ülkem; şu an ekip, biçemediğin ovalar, ithal ettiğin tüm hububat ve yağlar, yanından geçmeye korktuğun et ve dahası saat başına düşen zam ve vergiler... hepsi o boşalttığınız köylerin sonucudur!
Ders mi aldınız?
Asla!
Bakın o dönemin figürü ve insan öğüten çarkın sorumlusu olan Çiller, yeniden sahneye çıkarılıyor!
Neden acaba?
Büyük bir ihtimalle “ nerde kalmıştık” diyerek iş başı yapmak istiyor!
El, ele verip yapsınlar. İşte o zaman elinizde zam yapacağınız bir ülkede kalmaz; çevremiz örnekleri ile doludur!
**********
Helalleşin, helalleşelim
Bu pazar bir şeyler yazmayayım diye kendime söz verdim ama baktım ki bizim ülkede sözünde durmak en zor olanı ve bunun için bizim siyasileri de anlamıyorum değil!
Hepsi maşallah tilki gibi, bir seçim kokusu aldıklarında müjdenin bini bir para ve maşallah birden gökyüzünden yeryüzüne inen kurtarıcı melek gibi gün boyu vatandaşın sinirini yoklarlar!
Bu dönemlerde siyasilerin en çok dişlerini görürsünüz, çünkü sahte gülücükler adına ağızları sürekli açıktır! Oysa o dişler günü geldiğinde etimizi doğrayacak makinelerdir, gel de vatandaş Memede anlat!
Kemal bey, bir “ helalleşme “ tutturdu ve onun adına ilk helalleşme partisinin belediye başkanından geldi! Kürt çalışanını düşüncesinden dolayı kapıya koyarak helalleşti ve bu helalleşmeden son derece memnun ayrılan işçi, eksik kalan helalleşmeler için şimdiden gelecek günleri beklemeye başladı!
Tansu hanımda “ millete borcum bitmedi” diyerek yeniden geleceğini söyledi ve buna en çok da on yedi bin kayıbın sahipleri sevindi ve en azından kemiklerinin yerini biliyordur, ola ki getirir teslim eder diye!
Bu ülkenin yarısı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi yönettiğini sanıyor ve bu sanma işine Kemal bey de inanmış durumda ve bu nedenledir ki ana muhalefet lideri gibi davranan Reis, önümüzdeki seçimi göğüsleyecektir, bilesiniz!
Yapacağı tek şey boğazına çöktükçe büyüyen asıl muhalefet HDP seçmenine yeniden vaadlerde bulunmak ama artık Şeyhmus dayının numara yutacak hali kalmamış ve Silivri, Adana, Diyarbakır arasındaki cezaevleri ziyaretinde yaşadığı travmadan dolayı, tamamen kendi iç dünyasına dönmüş ve sabahın ilk güneşi yüzünün derin çizgilerinde batıp, çıkınca nasıl bir bilinmez yolda yürüdüğünü o kadar iyi anlamış ki...
Artık güneş doğsa da, doğmasa da hiç fark etmeyecek ve yetmiş beş yıllık ömrün karanlığına hiç bir güneşin fayda getirmeyeceğini bilerek dönüp kimsenin yüzüne bakma gereği bile duymuyor!
Helalleşin, helalleşelim, başarabilirseniz helal olsun size!