Krallığa, şahlığa, sultanlığa, otoriter, totaliter ve diktatoryal siyasi rejimlere dayalı devlet modellerinde, çok küçük istisnalar hariç, yönetim gücünü elinde bulunduranların final amacı yönettikleri halkların özgür iradelerini yok saymak, halk üzerinde kayıtsız koşulsuz mutlak egemenlik kurmak, yani halkı elsiz ve dilsiz yapıp TESLİM ALMAKTIR.
Teslim almak, halkın üzeride sınırsız ve sorumsuz egemenlik kurmak demektir.
Koşulsuz teslimiyet, sorgusuz itaat, sonsuz sadakat, tükenmez kanaat; yaşadığı her sıkıntısını ve yoksulluğunu ilahi kadere bağlayan, bilime, öğrenmeye ve değişime kapalı fatalist bir zihniyet bu teslimiyetin ana nedenleridir.
Gerçek demokrasilerde ise halk elli ve dillidir. Yasalar çerçevesinde toplantı ve gösteriler yapabilir. Özgür basın ve iktidarın güdümünde olmayan aydınlar yoluyla isteklerini özgürce siyasi iktidarlara iletebilir.
Demokratik rejimlerdeki siyasi iktidarlar halka kayıtsız koşulsuz egemen olmak yerine,
Toplumun ortak iyileri, iç ve dış güvenliği, eğitimi, sağlığı, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesi ve toplumsal adaletin sağlanması için halka hizmet ve halkın ortak iradesini TEMSİL ETMEK amacıyla iktidar olurlar.
Yine Gerçek demokrasilerde cahil, kaderci, suskun ve itaatkâr toplum yerini akıl ve bilim girdileri ile her açıdan aydınlanmış, feodal, cemaatçi yapıyı geride bırakmış, bireyleri özgürleşmiş ve zihniyeti çağdaşlaşmış bir toplum vardır.
Gerçek demokrasiler de halk kendi özgür iradesini despotik yönetimlere asla bırakmaz. Beğenmediği siyasi iktidarı özgür seçimlerle görevden alır. Yerine halkın onayını almış yeni iktidarlar gelir.
Siyasi rejimler açısından, halkı teslim almak ya da halkı temsil etmek iki zıt kutup ve yönetim biçimidir. TESLİM ALMA kutbunda mutlak diktatörlükler, TEMSİL ETME kutbunda da gerçek demokrasiler yer alır.
Sosyolojik olarak, konuyu bitirmeden önce önemli bir olgunun altını daha kalın çizgilerle çizmek gerekiyor. Göstermelik demokrasi ve güdümlü seçimlerle yönetilen otoriter ve totaliter ülkelerdeki siyasi iktidarlar kendi iktidarlarını ayakta tutabilmek için, çoğunlukla da kurmaca olarak, kendilerine iç ve dış düşmanlar üretirler.
Rakiplerini ülkenin iç ve dış düşmanları ile işbirliği yapmakla suçlarlar. Toplumlar bölünür. Siyasî söylemleri saldırgan ve suçlayıcı olur. Toplumlarda çözülmeler ve fay hatları oluşmaya başlar.
Ancak bu tür baskıcı ülkelerde, eğer siyasi iktidarların söylemleri saldırganlıktan savunmacılığa dönmüşse o siyasi iktidarların içten içe çürümeleri başlamış ve iktidarlarını kaybetmeleri yakın demektir.
Otoriter ve totaliter siyasi rejimlerden uzak durmak gerekir. Çünkü toplumun, ulusun ve devletin çıkarları ve birliği bunu gerektirir.
Ben hep özgür seçimlerden, gerçek demokrasilerden, iktidarı bir servet edinme, eş- dost, akraba ve arkadaş kayırma ( Nepotizm) aracı olarak görmeyen,
her zaman ve her koşulda halkın hizmetinde olan, yapacağı hizmetleri etkin ve adil olarak dağıtan siyasi iktidarlardan yanayım. Hayallerim ve umutlarım hep bu yönde oldu ve hep bu yönde kalacak...