Alevilere ve Aleviliğe karşı ön yargılı, saygısız bazı kişiler zaman zaman Alevilere yönelik olarak “Aleviliğin sonradan uydurulmuş bir inanç olduğu ve Aleviliğin insanlık için bir anlam taşımadığı” iddiasında bulunup “Aleviler ve Alevilik insanlığa ne veriyor” sorusunu soruyorlar.
Bizlerde bu yazıyla biraz bu soruya, yani Aleviler insanlığa ne veriyor sorusuna cevap vermeye çalışacağız.
Soruyu tersinden sorsak... Örneğin Aleviler insanlığa ne vermiyor diye sorsak..
Aleviler insanlığa din adına kan, göz yaşı vermiyorlar.
Din adına insan öldürüp, fetih yapmıyorlar, misyonerlik yapmıyorlar.
Din adına savaş çıkartıp insanları yokluğa, sefalete uğratmıyorlar, yıkımlara sebebiyet vermiyorlar.
Din adına, inanç adına haksızlık yapmıyorlar. Herkesin inancı kendisine göre doğru ve kutsal inançtır diye yaşıyorlar.
Dini ve inancı iktidar aracı, sömürü aracı yapmıyorlar.
Aleviler insanlığa ne veriyor sorusunu soranlar, Alevilerin insanlığa din adına olumsuzluk, haksızlık olarak bir şey vermediği/yapmadığı için mi kınıyorlar?
Onlara göre din iktidar ve yayılmacı politikaların, haksızlık ve sömürülerin aracı ve Alevilikte böyle bir inanç olmadığı için mi Alevileri küçümsüyorlar?
Din ve inanç demek insanın huzuru ve mutluluğu, barışı ve refahı, dayanışması ve paylaşması demek değil midir? Özü böyle olan, yani insanın hayatını anlamlandırması gereken dinin araçsallaştırılıp özünden kopartılıp politik ve başka emellerin aracı haline getirilmesi insanlığın çıkarına mıdır? Ve böyle hale gelmiş olan inançların insanlığa olumlu anlamda bir şey verdiğini iddia edip bu inançları savunmak mümkün müdür?
Değildir elbette.
İşte biz Aleviler insanlığa inancın; yaşamı, dünyayı, evreni, insanı/kendisini anlamada, yaşamı doğru bir şekilde yaşamada, anlam ve mutluluk dolu olarak, barış ve kardeşlik atmosferinde yaşamada bir araç olduğunun telkinini yapıp ona göre yaşıyoruz. İnancı bir sömürü aracı, başka toplumlar üzerinde baskı aracı, savaş ve şiddet aracı olarak görmüyoruz.
Bilinen Alevi tarihinin hiç bir döneminde bizler dini farklı diye insanları katletmedik. Aleviliği kullanıp iktidarı hedeflemedik. Aleviliği diğerleri gibi maske yapıp sömürücülük yapmadık.
Dünyanın farklı diyarlarına gidip misyonerlikte bulunmadık.
Başka inançtan kimseleri zor ve baskı yoluyla kendimize benzetmeye çalışmadık ve benzemek istemeyenleri de öldürmedik.
Biz Aleviler daima insanlığı barışa, kardeşliğe, paylaşıma, dayanışmaya, birlikteliğe davet ettik.
Farklı dinlerin, inançların, ırkların, renklerin, dillerin, etnik kimliklerin ayrıştırıcı ve olumsuzluk değil, aksine birleştirici olduğunu telkin ettik.
Farklılıkları zenginlik olarak gördük.
İnsanlığa barışı, huzuru, paylaşımı, farklılıklara karşı hoşgörüyü telkin etmek, yaşamın böyle güzel olduğunu belirtmek, korku ve baskı yerine anlayış ve sevgiyi esas almalarını kural haline getirmek... Bütün bunlar insanlığa verilmiş önemli değerler ve doğrular değil midir?
Belki insanlığa vermiş olduğumuz değer ve doğrularımızı çok az kişi biliyor, sahipleniyor, uyguluyor. Belki insanlığın çoğu din ve inancı savaş, ganimet, politik iktidar, sömürü ve hegomonik ihtiraslarının bir aracı olarak görüyor ve bizlerin inançsal ilke haline getirmiş olduğumuz değer ve doğrularımız pek makbul kabul edilmiyor.
Bütün bunlara karşın bizler yinede vicdanen hem Hakkın hem halkın huzurunda rahatız. İnsanlığa din ve inanç adına kan, gözyaşı, dram, felaket, açlık, yıkım vermedik. Bunlara inancımızı vesile, maske etmedik.
Tekrar altını çizelim ki bizler insanlığa kardeşlik, barış, huzur, hakkaniyet üzeri bir yaşamın en güzel yaşam olduğu ilkesini telkin ettik ve bunu pratikte uyguladık.
Kimseyi din adına öldürmedik, katletmedik.
Kimseye inancı farklıdır diye ayrımcı, ötekileştirici muamele yapmadık.
İnancımızı maske yapıp ganimet savaşlarında bulunmadık.
Dünyayı dinimizi yaygınlaştırmak adına harabeye çevirmedik.
Irkçılık ve milliyetçiliği ret ve mahkûm ederek farklılıkların zenginlik olduğunu dile getirip uyguladık.
İnsanı esas alıp dini, dili, rengi ne olursa olsun saygın kabul ettik.
Bütün bunlar insanlığa verilmiş olan önemli ve kutsal değerlerdir. İnsanlığın geneli bu değer ve doğruları kabul etmese dahi eninde sonunda tüm insanlık tarafından kabul görecek olan bu anlayıştır.
Çoğunluk tarafından kabul görmese de biz Aleviler insanlığa din ve inancın özünü verdik.
Remzi Kaptan Aleviler İnsanlığa Ne Veriyor
Alevilere ve Aleviliğe karşı ön yargılı, saygısız bazı kişiler zaman zaman Alevilere yönelik olarak “Aleviliğin sonradan uydurulmuş bir inanç olduğu ve Aleviliğin insanlık için bir anlam taşımadığı” iddiasında bulunup “Aleviler ve Alevilik insanlığa ne veriyor” sorusunu soruyorlar.
Bizlerde bu yazıyla biraz bu soruya, yani Aleviler insanlığa ne veriyor sorusuna cevap vermeye çalışacağız.
Soruyu tersinden sorsak... Örneğin Aleviler insanlığa ne vermiyor diye sorsak..
Aleviler insanlığa din adına kan, göz yaşı vermiyorlar.
Din adına insan öldürüp, fetih yapmıyorlar, misyonerlik yapmıyorlar.
Din adına savaş çıkartıp insanları yokluğa, sefalete uğratmıyorlar, yıkımlara sebebiyet vermiyorlar.
Din adına, inanç adına haksızlık yapmıyorlar. Herkesin inancı kendisine göre doğru ve kutsal inançtır diye yaşıyorlar.
Dini ve inancı iktidar aracı, sömürü aracı yapmıyorlar.
Aleviler insanlığa ne veriyor sorusunu soranlar, Alevilerin insanlığa din adına olumsuzluk, haksızlık olarak bir şey vermediği/yapmadığı için mi kınıyorlar?
Onlara göre din iktidar ve yayılmacı politikaların, haksızlık ve sömürülerin aracı ve Alevilikte böyle bir inanç olmadığı için mi Alevileri küçümsüyorlar?
Din ve inanç demek insanın huzuru ve mutluluğu, barışı ve refahı, dayanışması ve paylaşması demek değil midir? Özü böyle olan, yani insanın hayatını anlamlandırması gereken dinin araçsallaştırılıp özünden kopartılıp politik ve başka emellerin aracı haline getirilmesi insanlığın çıkarına mıdır? Ve böyle hale gelmiş olan inançların insanlığa olumlu anlamda bir şey verdiğini iddia edip bu inançları savunmak mümkün müdür?
Değildir elbette.
İşte biz Aleviler insanlığa inancın; yaşamı, dünyayı, evreni, insanı/kendisini anlamada, yaşamı doğru bir şekilde yaşamada, anlam ve mutluluk dolu olarak, barış ve kardeşlik atmosferinde yaşamada bir araç olduğunun telkinini yapıp ona göre yaşıyoruz. İnancı bir sömürü aracı, başka toplumlar üzerinde baskı aracı, savaş ve şiddet aracı olarak görmüyoruz.
Bilinen Alevi tarihinin hiç bir döneminde bizler dini farklı diye insanları katletmedik. Aleviliği kullanıp iktidarı hedeflemedik. Aleviliği diğerleri gibi maske yapıp sömürücülük yapmadık.
Dünyanın farklı diyarlarına gidip misyonerlikte bulunmadık.
Başka inançtan kimseleri zor ve baskı yoluyla kendimize benzetmeye çalışmadık ve benzemek istemeyenleri de öldürmedik.
Biz Aleviler daima insanlığı barışa, kardeşliğe, paylaşıma, dayanışmaya, birlikteliğe davet ettik.
Farklı dinlerin, inançların, ırkların, renklerin, dillerin, etnik kimliklerin ayrıştırıcı ve olumsuzluk değil, aksine birleştirici olduğunu telkin ettik.
Farklılıkları zenginlik olarak gördük.
İnsanlığa barışı, huzuru, paylaşımı, farklılıklara karşı hoşgörüyü telkin etmek, yaşamın böyle güzel olduğunu belirtmek, korku ve baskı yerine anlayış ve sevgiyi esas almalarını kural haline getirmek... Bütün bunlar insanlığa verilmiş önemli değerler ve doğrular değil midir?
Belki insanlığa vermiş olduğumuz değer ve doğrularımızı çok az kişi biliyor, sahipleniyor, uyguluyor. Belki insanlığın çoğu din ve inancı savaş, ganimet, politik iktidar, sömürü ve hegomonik ihtiraslarının bir aracı olarak görüyor ve bizlerin inançsal ilke haline getirmiş olduğumuz değer ve doğrularımız pek makbul kabul edilmiyor. Bütün bunlara karşın bizler yinede vicdanen hem Hakkın hem halkın huzurunda rahatız. İnsanlığa din ve inanç adına kan, gözyaşı, dram, felaket, açlık, yıkım vermedik. Bunlara inancımızı vesile, maske etmedik.
Tekrar altını çizelim ki bizler insanlığa kardeşlik, barış, huzur, hakkaniyet üzeri bir yaşamın en güzel yaşam olduğu ilkesini telkin ettik ve bunu pratikte uyguladık.
Kimseyi din adına öldürmedik, katletmedik.
Kimseye inancı farklıdır diye ayrımcı, ötekileştirici muamele yapmadık.
İnancımızı maske yapıp ganimet savaşlarında bulunmadık.
Dünyayı dinimizi yaygınlaştırmak adına harabeye çevirmedik.
Irkçılık ve milliyetçiliği ret ve mahkûm ederek farklılıkların zenginlik olduğunu dile getirip uyguladık.
İnsanı esas alıp dini, dili, rengi ne olursa olsun saygın kabul ettik.
Bütün bunlar insanlığa verilmiş olan önemli ve kutsal değerlerdir. İnsanlığın geneli bu değer ve doğruları kabul etmese dahi eninde sonunda tüm insanlık tarafından kabul görecek olan bu anlayıştır.
Çoğunluk tarafından kabul görmese de biz Aleviler insanlığa din ve inancın özünü verdik.
Remzi Kaptan