ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 Dün, Barzani ailesinin mal varlığı ile ilgili haberler düştü ajanslara..!

             Sadece Amerika’daki taşınmazlara baktığınızda beş tane Kuzey Kürdistan edecek kadar mal varlığı ve başka nerelerde neler var, hangi bankalarda kamyon dolusu paraları var, o da ayrı mesele!

Bu Barzaniler, inanç olarak Nakşi bendidir ve din, iman konusunda kimseye söz hakı tanımazlar!

                Kuzeyin bütün petrol gelirleri önce bu ailenin kasasında geçer ve burada terbiye edildikten sonra bir miktarı halkın gözüne sürme olarak çekilir, hepsi o kadar!

Diktatörlük bir orta doğu hastalığıdır ve orta doğu halkları asla diktatörsüz yapamazlar!

Tepelerine bir melek getirseniz bile, onu oradan indirir, en zaliminden bir diktatör bulup koyarlar!

Yezidiler, Deh aklar ve son nesil Saddamlara kadar bu hep böyleydi ve şu an bile böyledir!

              Bu coğrafyanın halklarında demokrasi ile bir kan uyuşmazlığı vardır ve onu büyük tehlike olarak görürler! Bu büyük tehlikenin en büyük destekçisi “ din “ argümanıdır ve bunu diktatörlerden daha iyi kullanan yoktur!

             Saddam, yaptığı Halepçe katliamı sonrasında elinde Kuranı Kerim’le halkı gülerek selamlıyordu ve yaptığı canilikleri örtmek için tek yolun bu olduğuna inanıyordu!

              İran şahı da bir diktatördü ve biriktirdiği o kadar serveti yiyemedi ve yad ellerde aç, bilaç acılar içinde öldü!

             Üstelik “ dostum “ dediği Amerika, İngiltere ve de Fransa dahil bir çok ülke sığınma hakı bile vermedi!

Yapılacak bir şey yok!

Bu coğrafyanın diktatörleri zevk-i safa içinde yaşarken, aç ve yoksullara cennet satıyorlar!

Neden satmasınlar?

O kadar alıcısı var ki..!

**************

BU SORUN BUNDAN DAHA İYİ ÇÖZÜLMEZDİ

 

             Malatya’dan, Akdeniz sahiline doğru bir yolculuk... uzun yıllardır aralıklarla gittiğim bir güzergah ve hiç bir zaman böylesine rahat bir trafik akışına şahit olmadım!

              Doğrusu kendimi özel hissettim ve sanki “ Hasan Şahin geliyor, yolları boşaltın “ gibi bir manzara!

Nerede o yük araçları, sebze, meyve taşıyan sıralı araçlar ve işine, gücüne araçla giden insanlar?

             Menzile vardığımızda bizi bekleyen arkadaşlar karşılıyor. Akşam ki sohbet de hepsi araçlarını memlekette bırakıp, buralara otobüsle geldiğini söylüyor ve dahası kimi arabalarını satmak istediğini ama hiç arayıp, soranın olmadığını ekleyerek..!

               Ayrıca otobüs bilet fiyatının dört yüz lira olduğunu ve çaresiz de olsa buna mecbur olduklarını belirterek!

              Girdiğimiz alış veriş marketi vardı ve seracılığın önemli şehirlerinden olan bu kentte domates yirmi, biber türüne göre kırk lira ile atmış lira arası!!

Vatandaşın cephesi böyle ve vatandaş, kısa yoldan çözülen trafik sorunun keyfini yaşıyor!

            Semt pazarlarını dolaşan ninelerin üç kuruş aşağıya nasıl alırım’ diyerek gün boyu elden ayaktan düştükleri bir manzara ve yüz ifadelerine baktığınızda dört yanı cennet olan bir coğrafyada, yaşadıkları cehennem azabı gelip vicdanınıza çarpıyor!

Bir diğer manzara da milyonluk iftar sofraları!

             İşte orası da cennetini yaşayanların ülkesi ve azaptakilerin bunlara hiç bir ateş yaklaştırmadıkları ve kendileri yanarken, onlara serin kalsınlar diye alkışları ile yelpaze yaptıkları bir gariplik!!

            Güneşli bir Akdeniz sabahı! Hırçınlığına gömülmüş maviye güneşin yedi rengini içirdiği bir Lütuf!

İzlemek ve tadına varmak için rahat bir kafa, bünyeyi ayakta tutacak az buçuk dolu bir mide gerekiyor!

            Ey Tanrım, daha kaç tövbe gerekiyor ki verdiğin bu güzelliklerin tadına doya, doya varalım diye?

Yok, Tanrım!

Galiba benden geçti. Ne olur benden sonrakilere bu azabı yaşatma!

*************

BEN İNANIYORUM

 

            “Sabredin güzel günler göreceğiz “ diyor ve söz bitmeden sıralı zamların düğmesine basıyor ve ardında elinde mikrofonla seçilmiş tiplere soruyorlar “ memnun musunuz “ diye?

             Elleri arkasında şakır, şakır tespih çekiyor ve “ söyleyin bakalım bundan iyisi var mı “ diyerek,

Açlıktan başka asla terbiye olamayacağını bağırarak söylüyor!

            Sonra enflasyon rakamları açıklanıyor, bu konuda dünyada dördüncü sırada olduğumuz söyleniyor ve bu gidişle evvel Allah birinciliği kapacağız!

Olsun!

Sporda, eğitimde, kültürde dibe vurduğumuz yerde bir birinciliğimiz olsun ve biz birinciliklere hasretiz!

             Bir zamanlar Manukyan, bu ülkede vergi rekortmeniydi ve onun vergisi ile imamı, müftüsü, öğretmeni... Hepimiz maaşlarımızı alırdık ama Manukyan, taşa tutulmasın diye sokağa tek başına çıkmazdı!

            Kadıncağız bir gün patladı “ şimdi erkek o...pulların listesini versem, memleket namustan cinayete kurban gider “ deyince, paçası tutuşanlar bu sefer onun nasıl bir namus abidesi olduğunu ballandıra, ballandıra söylediler!

                  Bana göre de namus abidesiydi ve çalmamış, çırpmamıştı, kimseyi de koynuna zorla almamıştı!

             Umudu yitirmemek lazım ve bir gün bu memlekete güzel günler gelirse biliyorum bahar görmüş dana gibi ipimizden sıyrılıp alabildiğine koşacağız!

Çünkü o kadar özledik ki ve o kadar yakınımızda ki, ama gören kim?

             Yirmi dört saatte çözeceğin bir sorun karşında duruyor ve sen bunu çözmediğin sürece, Manukyanın vergi rekortmenliğine razı olacaksın ve de nefesini kesen enflasyonu durdurma şansın da yok!

Aptalıkla cesareti bir araya getirdiğinizde vahim sonuçlarından kurtulamazsın!

Akılla cesareti bir araya getirdiğin zaman da tadından yenmez!

Bu ülkeye akıllı, cesaretli ve dahası yürekli birileri lazım!

Mevcutlarda yok!

Arayın bulun!

Yoksa piyasada sözünüz ne hıyara, ne de patlıcana geçer!

Sivri biberi saymıyorum!

Tam terörist; yerken ağzınızı, çıkarken kıçınızı yakıyor ve üstelik en acısı da dış güçlerden geliyor!

Siz bilirsiniz..!

***************

KUŞAĞIN ADI “ Z “

 

Çağın gençliğini konumlandırdıkları bir de isim bulmuşlar!

“ Z “ kuşağı!

Üstelik bu kuşağa kurtarıcı gözüyle bakıyorlar!

Neyi, nasıl kurtaracaklarına dair bir fikir de yok!

         Tarih boyunca kendi adına bir şey yapmayan ve sürekli bir başkası üzerinden fikir çekiştireler, hep kurtarıcı ararlar!

Bu kurtarıcı kimi zaman yerde, kimi zaman göktedir!

Şimdi bizim ülkede de umut bağlanan bir “ z “ kuşağı var!

Çok dillendirdikleri için meraktan olsa bu kuşağa bir bakayım dedim!

            Bir kere bu kuşak, Kenan paşanın sindirip korkudan tir, tir titreyerek “ savaşmayın, sevişin” önerisine harfiyen uyan kesimin çocukları ve torunlarıdır!

Korka, korka sevişip hasıl ettiğiniz bir ürün nasıl olur, uzmanlarına sormak lazım!

Bu kuşak genelde torunlardan meydana gelen genç topluluktur!

            Yani evin içinde “ oğlum, yakınsın şuradan bir bardak su verir misin?” dediğinizde, “ sakat mısın, kalk kendin iç” diyen kuşaktır!

               Bu kuşak, burnunu akıllı telefondan kaldırmayan ve ne sorarsan sor, “ fikrim yok” diyen kuşaktır. Ha, burada haklarını vermek lazım, biliyormuş gibi görünmüyorlar ve detaylara girmeden tek cümle ile fikirlerinin olmadığını dürüstçe söylüyorlar! Çünkü tüm fikirleri Google ile sınırlıdır, ötesi onları bağlamaz!

            Bu kuşağın aşka, sevgiye dair yaklaşımları diğer canlılarla uyum içindedir ve tabi ki bu canlılar adına sevindiricidir!

           Bankta, parkta dudak, dudağa sevişmelerine benim gibi kimi kart anlamsızlar öküzün trene baktığı gibi bakınca bu “ z “ lerden biri “ dur, amca geçsin ondan sonra “ dediğinde, diğeri; “amca, ne karışıyor” diye son derece doğru bir tespit yapandır!

              Bizi kurtaracak bu kuşak hızla ülkeyi terk etme yarışındadır ve baktılar ki bizde kurtarılacak hiç bir şey kalmamış ve refah düzeyi yüksek ülkelere kapağı atıp, bizi orada kurtaracaklar zahaar!

Yani siz anlamıyorsunuz; aslında bu kuşak arıza sesi çıkarıyor ve ismine uygun “ zızzzzztt!”

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.