Değerli Okurlar; Ülkemizdeki değerlerin yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemden geçiyoruz. Yaşamda insan sağlığının ne denli önemli olduğu gerçeği apaçık ortada iken maalesef gelecekte sağlığımızı emanet edeceğimiz hekimleri bulmakta zorlanacağız. Ülkemde, hiçbir değere saygısı olmayan, iş bilmezlerin elinde böyle gitmeye devam ederse, elle tutulacak bir şey kalmayacak.
Sağlığımızın geleceği olan hekimlerin, içinde bulunduğu sıkıntılar konusunda yazılmış birkaç yazıyı siz değerli okurlarla paylaşmıştım.
Şimdi ise meslektaşım Doktor Zeki Bayraktar’ın “sağlıkta ŞOK öncesi ”yazısı, vahameti tüm açıklığı ile ortaya koyuyor.
“Böyle giderse 10-15 yıl sonra (şimdiki cerrahlar emekli olunca) riskli ameliyatları yaptıracak cerrah bulamayacağız’’ dediğimizde muhtemelen pek çok kimse inanmamıştı. İşte buyurun, bunun işaretleri belirmeye başladı bile. 2022 TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı)yerleştirme sonuçları açıklandı. Bakın neler olmuş ve bu durum neyi işaret ediyor?
. Bu sınavlara önceki yıllarda yaklaşık 20 bin civarında doktor girer ve en yüksek puanı alan ilk 1500-2000 Dr. Kazanmış olurdu. Çünkü kontenjan o kadar açılırdı. Bu son sınavda ihtiyaç nedeniyle ve ‘’gerekirse buraları yeni mezun doktorlarla, asistanlarla doldurur yolumuza devam ederiz’’ (ilkesine binaen) 12.294 kontenjan açıldı.
Yani önceki sınavlarda sınava giren doktorların yaklaşık yüzde 10’u (en başarılı üst kesimi) kazanıyor ve bu doktorlar 4-6 yıllık ihtisas eğitimini tamamladıktan sonra uzman/operatör oluyorken, şimdi sınava girenlerin neredeyse yüzde 70’i kazanabilecek şekilde bir kontenjan açıldı.
Tabi bu ne demek? Çok düşük puan alanların bile kazanması demek. Örneğin önceden maksimumu 75 puan olan bir sınavda 60 puanın altında alanlar klinik branşlara yerleşemezken, şimdi maksimumu 85 olan (yani puanı yükseltilmiş olan) bir sınavda birçok klinik ve cerrahi branşa 45 puanla bile yerleşenler oldu/oluyor.
Ancak esas bilgi şu; Açılan 12.294 kontenjanın 1.859’u boş kaldı. Yani birkaç yıl öncesine kadar doktorların yerleşmek için kıyasıya rekabet ettiği binlerce kontenjan tercih edilmedi ve boş kaldı. Üstelik bu boş kalan branşlar, temel klinik ve cerrahi branşlar. Ve bunlar taşra illerindeki kontenjanlar da değil. Bazı branşlar için ülke geneli, bazı branşlar için İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi illerdeki kontenjanlar.
Örneğin Çocuk Cerrahisi branşında ülke genelinde 200 kontenjan açıldı ama sadece 52’si doldu, 148’i boş kaldı. Oysa 15-20 yıl önce en çok tercih edilen branşlardan biri idi bu branş. Yerleşen 52 doktorun yarıdan fazlası da muhtemelen ilk 1 yılını doldurmadan istifa eder. Artık 5-6 sene sonra kaçı uzman olur ve onların da kaçı kamuda veya ülkede kalır, o da meçhul.
.
Şimdi anladınız mı tehlikenin boyutunu? Biraz daha detay verelim;
Örneğin yine 10-15 yıl öncesine kadar en popüler olan branşlardan biri, Çocuk Hastalıkları branşında İstanbul Çam Sakura EAH’de açılan 34 kontenjanın 21’i boş kaldı.
Aynı hastanede açılan 11 Göğüs Cerrahisi kontenjanının 10’u boş kaldı, sadece 1’i doldu. O da dayanabilir mi şüpheli? Gördünüz mü durumu?
Bağcılar EA Hastanesinde açılan 15 Kadın-Doğum kadrosunun kaçı doldu biliyor musunuz? 0, evet, yazı ile sıfır, 15’i de boş yani. Oysa bir zamanlar sınav birincileri tercih ederdi Kadın-Doğumu.
Bursa Uludağ Ü. Tıp Fakültesinde açılan 13 Çocuk kadrosunun sadece 3’ü dolmuş, 10'u boş kalmış. Oysa bizim dönemin okul birincisi Çocuk ihtisasını yani bu branşı/kliniği tercih etmişti, çünkü en popüler branşlardandı o zaman, şimdi ne hallerde.
Peki, şimdi en yüksek puanı alan Dr.lar nereleri tercih ediyor, biliyor musunuz? Hasta mobinginden kurtulmak için (Biyokimya, Genetik, Patoloji, Fizyoloji, Radyoloji ve hatta Adli Tıp gibi) hasta ile muhatap olunmayan branşları.
.
Sonuç;
10-15 yıl sonra (mevcut uzmanların/operatörlerin önemli bir bölümü emekli olunca) bazı cerrahi branşlarda çok ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz. Riskli ameliyatları yaptıracak cerrah bulamayabiliriz.
Evet, mülkümüzü satsak, trilyonlar versek bile bazı ameliyatları yapacak cerrah bulamayacağız. Niye mi? Çünkü bu gidişle kabiliyetli cerrah sayımız giderek azalacak ve var olanlar da yetmeyecek, kısaca hem nicelik hem nitelik açısından sorun yaşayacağız da ondan.
Gördüğünüz üzere artık yüksek puan alan (kabiliyetli) hekimler temel klinik ve cerrahi branşları tercih etmiyorlar, hasta ile muhatap olmayacakları branşları tercih ediyorlar. Evet, bu kontenjanlara 45 puanla yerleşenler de tıp fakültesi mezunu Dr.lardır, bu doğru, ama bu arkadaşlarımızın 60-80 puan arasında alan hekimlerle aynı bilgi düzeyinde ve aynı kabiliyette olamayacakları da doğru değil mi?
Bu klinik ve cerrahi branşlar sadece ileri seviyede teorik bilgi gerektirmiyor, aynı zamanda disiplinli çalışma, kararlılık, direnç, sabır, mücadele, risk alma ve yönetme becerileri de gerektiriyor. Öyle ya da böyle hem tıp bilgisi hem bu yetenekleri daha zayıf olan bu arkadaşlarımızın cerrah olmayı başarmaları halinde daha az yetenekli olacakları [mevcutları kadar yetenekli olamayacakları] açık değil mi?
Bu branşlardan kaçış trendi (hekimlerin karşılaştığı sorunlar, mobingler, saldırılar ve değersizleştirmeler nedeniyle) birkaç yıldır zaten uzmanlık alanı tercihlerinde görülüyordu, ancak bu trend artık tıp fakültesi tercihlerinde de görülecek, yani tıbbı artık (şimdiye kadar olduğu gibi) en yüksek puanı alan öğrenciler tercih etmeyecek, başarılı öğrenciler başka alanlara kayacaklar ve tıpların puanı düşecek, yani tıbba gelen öğrencilerin (doktor adaylarının) kalitesi hızla düşecek.
Doktor kalitesi, uzman kalitesi, cerrah kalitesi, hoca kalitesi giderek azalacak ve bir kısır döngü çıkacak ortaya ve nicelik olarak da nitelik olarak da gerileyeceğiz.
Kısaca dünya çapında çok iyi olduğumuz tıp alanındaki seviyemizi (hükümet, doktorlar, halk, medya vs) hepimiz el birliği yaparak ve göz göre göre düşürmeyi başaracağız, başarıyoruz, bravo bize!”
SON SÖZ: “Dünyada devası olmayan dert var mıdır”? Diye sorduklarında: Derdin devasızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş”.
İBN-İ SİNA