Ne olur, bir gün olsun mutlu olacağımız bir sabaha uyanalım. Her sabah yalan, yanlış yapay gündemlere uyanıyoruz. Amaç belli. Artık dayanılmaz boyutlara gelen, yakıcı ve yıkıcı ekonomik sıkıntıları bir süre de olsa gündemden düşürmek.
Değerli Okurlar; Şu yapılanlar, akıl tutulması değil de nedir? Soruyorum size...
Uzmanların iddialarına göre yapılacak 2.5-3 milyar dolarlık harcama ile yılda 120 milyon yolcuya hizmet verebilecek, dünyanın sayılı havalimanlarından olan Atatürk Havalimanı’nın durup dururken kapısına kilit vurdular.
Ülkede artık ortak akıl olmadığı için yapılacak veya yıkılacak her şeye, tek kişi karar veriyor.
Yeni bir havaalanı için büyüğümüz Sayın Erdoğan helikoptere binip şuraya diye işaret ettiler, oraya havaalanı kararı verildi.
Uzmanlar; “Yapmayın, burası dolma toprak” diyorlar. Güzergâhta, yüz binlerce ağaç kesilecek yazık. Meteoroloji uzmanları hem hava koşulları, hem de göçmen kuşların geçiş yolu dediler, dinletemediler ve yapıldı İstanbul Havaalanı.
Kış geldi. Yoğun bir kar yağışı ile dünyanın en büyük havalimanlarından diye yere göğe sığdıramadıkları havaalanının, şehirle ilişiği kesildi. Binlerce yolcu kimisi uçakta(10 saat), kimisi salonlarda günlerce kapalı kaldı. Bir bölümün çatısı çöktü.
Acil durum ilan edildi ve o karlı günde, İçişleri Bakanı ve Ulaştırma Bakanı’nın acilen İstanbul’a gelmeleri gerekti. Onlar da İstanbul Havalimanı’na inemediler. Peki, ne oldu? Atatürk Havalimanı’na inmek zorunda kaldılar.
Pandeminin ilk dönemlerinde, çok sayıda yoğun bakım yatak ihtiyacı doğmuştu. Atatürk Havalimanı çevresinde, İBB Başkanı Sayın İmamoğlu çeşitli yerler önerip “Biz yapalım’ dedi. Ancak devlet büyüğümüz ‘Hayır biz yapacağız...’ dedi, ama nereye? Milyarlık pist üzerine.
Yapmayın, etmeyin bu alan her zaman kullanılabilir. Bakın, Atatürk Havalimanı’nın yolcu salonları yoğun bakımlar için biçilmiş bir kaftan. Ayrıca, oteli karantinalar için kullanılabilir dendi. Dinleyen olmadı. Emir büyük yerden. Beş tepe’yi yapan şirkete “Pistin üzerine yap” dendi ve yapımı başladı...
Bir kere karar verilmişti. Atatürk Havalimanı yerle bir edilip, yerine millet bahçesi yapılacaktı. Uzmanların ifadelerine göre. Milyarlarca dolar değerindeki havaalanı bir kalemde yok edilecekti. Yazık günah değil mi?
İstanbul Havalimanı çalışsın diye, canım havalimanını yok ediyorsunuz. Yıllardır, Sabiha Gökçen Havalimanı’nın ikinci bir pist yapılmasını da bilerek engelliyorsunuz.
Bu millet bahçesini hiç merak etmiyorum. Şehircilik uzmanları bu alan büyük oranda imara açılacak, rant yaratılacak diyor. Bu havalimanı ortadan kaldırılınca artık Yeşilköy, Yeşilyurt ve Florya’da gökdelenler yükselecek. Yandaş müteahhitlere. yeni iş alanları açılacak.
Güler misin, ağlar mısın? Sayın Bakan Kurum diyor ki; “Millet istiyor bu bahçeyi.” Sayın Kurum, hangi millet? Oturduğunuz yerde aldığınız emirle, oradan sallıyorsunuz ”Millet istiyor” diye.
Millet istiyor diye bahane etmeyin. Kimsenin, bahçe filan istediği yok. Millet ekmek derdine düşmüş market artıkları topluyor, siz millet bahçesi diyorsunuz!!.
Milletin ne istediğini anlamanın yolu basit. Koyarsınız sandığı “Referandum” dersiniz, o zaman aynayı konyayı görürsünüz.
Emekçiye, emekliye para yok ama bahçeye, yazlık, kışlık saraylara milyarlar var!
Atatürk Havalimanı Milli bir değerdir. Cumhuriyet’in, önemli anıtlarından biridir. Burayı da, Millet bahçesi bahanesiyle pazarlayacaksınız. İddialara bakılırsa İstanbul Havalimanı da pazarlanıyormuş. Alıcılara iyi pazarlamak için mi, Atatürk Havalimanı’nı bir an önce yıkıyorsunuz?
Cebimizden bir kuruş çıkmadı deyip afra tafra yapan iktidar yapılan köprüler, havaalanları ve otoyollar için müteahhitlere verilen hesapsız-kitapsız garantiler sonucu milyarlarca doları bu yoksul milletin vergileri ile ödüyorsunuz.
Sonbaharda en geç Kasım ayında adına erken mi, baskın mı? Ne derseniz deyin, seçim yapacaksınız. Çareniz kalmadı!
Demokratik yapılacak bir seçimle, AKP’ye yol görünüyor. Artık halka söyleyecek sözünüz olmadığı gibi, mağduru oynayacak durumunuz da kalmadı. Sizler de bunun farkındasınız. Korku dağları bekletiyor.
Yaptığı tek siyaset, ülke sorunları ile ilgili tek söz etmeyip sadece hafta da bir gün grup toplantısında muhalefete hakaretler yağdıran minik ortağınız da baraj altında kalacak.
Sayın Erdoğan, yerinizde olsam AKP’nin kuruluşundan başlayarak uzun süre yol arkadaşlığı yaptığınız partinin ağır topları, Sayın Abdullah Gül, Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Bülent Arınç’ın uyarılar içeren sözlerine kulak veririm.
Unutmayın, Millet ittifakının değerli başkanlarının (!) müteahhitlere ve kamuda hukuksuz uygulamalara imza atanlara karşı yaptıkları uyarılar kulaklarınıza küpe olsun.
Yönetenler; Bir konu asla unutulmamalıdır. Allah korusun. İstanbul depreminde, bu havalimanının olmamasını düşünebiliyor musunuz !!!
SON SÖZ: “Duymak istemeyen kadar, sağır yoktur.” ÇİN ATASÖZÜ