Mağduriyet ve mazlumiyet olgusu üzerinden elde edilen güç ve iktidarların yol açtığı aşırı oburluk ve zalimlik er veya geç toplumsal vicdan ve adalet duvarına çarparak alaşağı olduğuna dair bu yaşlı dünya çok tanıklık etmiştir.
Daha önceleri hayal dahi edilmeyen fırsat ve nimetler insanca ve adalet içerisinde sahiplenilip paylaşılmadığı sürece kalıcılaşması asla mümkün değildir. Güç ve iktidar zehirlemesi basireti körelten hastalık gibidir. Hasta asla hastalığını kabul etmez. Geçmişte yaşadığı mağduriyet ve mazlumiyet zülüm ve zorbalığa dönüşmüştür. Güçlendiğine inandıkça zorbalaşmakta zorbalaştıkça her şeyi elde edeceğine, karşısında isyan ettikleri güçlerle rol değiştirmektedir. Onlardan çok daha fazlasını yapabileceğine ve herkese diz çöktürebileceğine inanmaktadır. Kendileri için hayal ederek yarattıkları ebedi dünyada saray ve saltanatlar inşa ederek sonsuza kadar hüküm süreceğine inanmakta, onar ve yüzer yıllıklar halinde hedefler belirleyerek imparatorluklarını ilan etmektedirler. Oysa tarihte hiçbir imparatorluk sevgi ve adalet üzerinde kurulamadığı gibi, sevgi ve adalet üzerinde de devam etmemiştir. İmparatorlukların kurulma hayali toplum ve çevrenin baskılanması,ezilmesi., sömürülmesi,coğrafyaların el değişmesi yani acı,gözyaşı, yayılmacılık,işgal çatışma ve savaş ruhunun hortlatılmasıyla mümkün olmuştur.
Modern çağda büyük firmaların egemen olduğu dünya sisteminde böylesine bir hayal ve özlemlerin gerçekleşmesinin imkânı yoktur. Bu günkü Türkiye siyasal sistem ve icrasında böylesine bir özlemin yattığını söylemek abartılı bir söylem olmayacaktır. “Stratejik derinlik” denilen ütopik akademik bir ideolojiyi (neo Osmanlıcılık) yaşama geçirmenin zemini bulunmamaktadır. Bu heves Orta doğunun kan gölüne dönüşmesine yol açarak stratejik bir sığlığa ve öngörüsüzlüğe yol açmıştır. Komşu ülkelerde yaşanan iç savaş ve çatışmalarda meydana gelen can kayıpları ve dehşet yıkım insani bir felakete dönüşmüştür. Türkiye’nin bu çatışmalar ile ilgili iddia edilen ittifak ilişkileri ve mevcut durumda durduğu yer demokrasi ve barış olmadığı gerçeği her geçen gün daha keskin bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
İçeride de durum farklı değildir. Pratikte yaşadığımız sistemin adı asla demokrasi olamaz. Tek kişinin egemenliğine tabi, yasama yürütme, yargı, güvenlik, denge denetleme sisteminin olmadığı tek kişinin keyfiyetine bağlı bir rejime doğru yol alındığını görmemek mümkün değildir. Yaratılan bu hayali imparatorluk içinde asla başkasına yer yoktur. Herkes ötekileşmiş birer korkunç düşmana, kutsal değerler birer kurtarıcı araca dönüşmüştür. Kuran’ı kerim miting kürsülerinde elden ele, ilden ile dolaşırken asılsız iddia, iftira, tehditlerle herkes mutlak ittiate zorlanmaktadır.
Demokrasinin temel unsurlarından birisi olan seçim sisteminin bu gün içine düştüğü durum tam da bir felaketi çağrıştırmaktadır. Toplumun serbest iradesini temsil eden seçim adaletinden, eşitliğinden, güvenliğinden söz etmek mümkün değildir. Toplumun yarısı seçim güvenliğinden endişe ediyorsa burada ciddi bir durum var demektir. Dünyanın hiçbir demokratik sisteminde bulunmayan ve askeri bir darbe sonucunda yaşama geçirilen % 10 gibi bir seçim barajının otuz beş yıldır tüm “sivil iktidarlar” tarafından “İstikrar unsuru” olarak sahiplenilmesi demokrasi kültür ve niyetinin yokluğu ile ifade etmekten başka seçenek bulunmamaktadır.
Türkiye demokrasi’si açısından son 100 yılın en önemli ve kritik seçimine gidilirken yaşanan manzara bize demokrasinin ne anlam ifade ettiğini de göstermektedir. HDP nin baraj altında tutulması için İktidar partisi tarafından devletin ekonomik,sosyal ve siyasal tüm olanakları sınırsızca kullanırken,. 120 yi aşan saldırı provokasyon ve her türlü hakarete tabi tutulan BDP nin sınırlı imkanlarıyla bu eşitsizler arası yarışta yer almasına gösterilen tahammülsüzlüğün adı demokrasi olamaz. Bunun adı düpedüz zorbalıktır. Seçim sandıklarına sahip çıkmanın demokrasi ve hukuka sahip çıkmanın biricik sorumluluğu haline gelmiştir.
Not İnsan Hakları Derneği Olarak Bütün ülkede Eşit haklar ve KESK bileşenleriyle birlikte oluşturulan bağımsız izleme komisyonları olarak seçimleri izleyeceğiz.