Bin dokuz yüz seksen beş yılında Van’a öğretmen olarak atandığımda bir yıl sonra, yani bin dokuz yüz seksen altıda kuzenim “ Van yüzüncü yüz yıl üniversitesinden” mezun oldu!
Yani Reis, piyasada bu günlere hazırlanan genç bir delikanlı iken, o üniversite vardı. Dün Vanlı kardeşlerine ilanı aşk yaparken, geldiklerinde üniversitesi olmayan bu şehre bir de “ üniversite getirdiklerini “ söyleyince alkışlar koptu!
Geldiklerinde yıl iki bin ikiydi ve ben o dönem Van daydım, Sanırım dolar bir TL’nin az üstüydü ve bu gün yirmi liraya dayanmış, onu da dış güçler bu hale getirdi!
Yakıt, şimdilik otuz lirayı aştı aşacak, onu da Kılıçdaroğlu bu seviyeye getirdi!
Et, süt, şeker, yağ, buğday, saman... Zaten yoktu ve sonradan hayatımıza bu hükümetle girdi ve yemesini bilmeyince al sana!
Düşünmesin, sorgulamasın ve dahası “ ne oluyor “ demesin diye bu toplumun tüm beyin damarları projeli bir operasyonla alındı ve matematik işlemi şimdilik on parmakla sınırlı ve onu da ancak üçe kadar sayabiliyoruz; gerisi alkış tufanı!
Dış borçlara ve içeride dümeni iyi olanların parasına getirilen garanti ile çok değil, üç ay sonra artık benzini, mazotu rüyanda görürsün ve dahası yüksek fiyatlardan dolayı insan et, süt alamayınca eldeki hayvanlar hızla mezbaha nenin yolunu tutuyor ve üstelik üretici bunu maliyetin altına verip, adeta işten kaçıyor!
Ah, birde milliyetçi damarımıza bir savaş enjekte edilirse sen seyret manzarayı!
Daha şimdiden “ aç kalırız, vatansız kalmayız” naraları işlenmeye başladı bile!
Ülkesinin altın değerindeki topraklarını işlemeyeceksin ve tüm ürünleri ithal getireceksin, yani kendi toprağında başkalarının verdiği ile karın doyuracaksın, sonra “ vatan, vatan “ diye inleyeceksin!
Bana hikâye okumayın ve bin yılların dayatılmış çürük söylemleri ile hava da atmayın; aç insanın vatanı yoktur ve aç insan sürekli başka bir vatan arar, karnı nerede doyarsa, vatanı da oradır!
Ülkeyi terk edip, el kapılarına gidenler tokluktan gidiyor öyle mi?
Bir orta doğululuk aklı ve hurafe iklimi ile birlikte gerçeklerin tekmelendiği ve yerine yalanın, azarın, küfürün hâkim olduğu bir döneme düştük; yapılacak bir şey yok ve söylenen yalanların keyfini çıkarmaya çalışın, tıpkı “ Teyyo emmiye” güldüğümüz gibi!
“ Yalan da yok, xılafta yok!”
**************
HADİ CANIM
Dün gece yakıta bir zam daha geldi ve artık kimse tınmıyor, hatta gelmeyince psikolojimiz bozuluyor ve anladım ki bu işler okumakla olmuyor, hakkını verelim ki Reis, dünyanın en iyi hipnoz ustası ve o söyledikçe biz huşu içinde dinliyoruz ve artık alkışlarımız istem dışı çalışıyor, onları bile seriye bağlayarak otomatik bir hale evirmiş!
Kendileri bunları yaparken, geçmişte ağır küfürler eden ve şimdi o bir demişse üstüne on güzelleme koyan Bahçeli, “ vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi!
O da çok iyi biliyor ki ortada sağlıklı bir vatandaş kalmadı ve ruhen, bedenen çöken bir vatandaş profiline böyle hayali ürünler satmak en doğrusudur; ürün yok ama hayal yiyerek doyuyoruz ve “ vatan, millet “ sağdır!
Bir de umuda son yolculuk Kemal Bey var ve varsa yoksa “ saray “ ötesi duyduğu solcu alışkanlığı ve artık ne söylediğini de bilmiyor!
Dün çıkmış; “ mütedein vatandaşlarımıza sesleniyorum, o eski CHP yi unutun ve bana gelin” diyor!
Bunu demekle o “ mütedein “ dediği ve İslami inanç taşıyanlara galiba şu itirafta bulunuyor “ eski CHP camileri kapattı ve avlularına hayvan bağladı, biz bunu yapmayacağız mı “ demek istiyor!
Çünkü yıllarca böyle bir algı işlendi ve dindar insanların hepsi buna inandırıldı!
Kendin olmadığın sürece başkalarının argümanları ile geleceğin yere gelmiş olmuyorsun, Bay Kemal!
Bu durumda tekrar onları getiriyorsun ve sen sadece konu mankeni oluyorsun!
Şimdi sabır taşımı çatlatmayın!
Be “altılı masacılar” dünyanın hiç bir yerinde vatandaşını böylesine bariz şekilde yokluğa yuvarlayan hiç bir hükümet bir gün ayakta durmazken, sizin beceriksizliğiniz yüzünden işlerine güle, oynaya devam ediyorlar!
Yolsuzluk iddiaları, merkez bankasının kaynakları, Peker iddialar ve daha neler, neler...!
Elinizde bu kadar güçlü doneler varken, günü birlik duvar diplerinde ağlamanız da neyin nesi?
Bu ülkeyi bu hale getiren dili kopyalayarak kimi kandıracaksınız anlamış değilim!
“ İnşallah, Maşallah “ diyerek, size yabancı kavramlarla gülünç duruma düşüyorsunuz!
İnancınız size kalsın ve kimse sizden bunu da beklemiyor!
Akşama kadar “ gelirsem, hesap sormazsam namerdim” diyorsunuz; yahu hangi hesabı soracaksınız ve şimdi meydandaki hesaptan haberiniz yok, gelince uçan hesabı nerden yakalayacaksınız ki hesap sorasınız?
Kusura bakmayın yirmi yıldır ister muhalefette, ister iktidarda, nerede olursanız olun, işgal ettiğiniz koltuğa kimseyi yanaştırmıyorsanız, kimseyi “ diktatör “ olarak suçlamayın ve hepiniz kendi çapınızda birer diktatörsünüz!
Doksan milyonluk ülkede sizden başkası yok öyle mi?
Sonra çıkın demokrasi güzellemeleri yapın!
Demokrasiyi yatağınıza koysalar, yorganı ateşe verir kaçarsınız!
Çünkü demokrasi hiç bir kişiyi yirmi, otuz yıl bir koltukta görmek istemez!
Hele sizi asla!
***********
Diyelim ki geldiniz!
Bu ülkeyi kaç yılda ve nasıl düzelteceksiniz?
Mesela, yediyüz milyar dolarlık dış borcu nasıl ödeyeceksiniz?
Dahası yokluğuna halay çeken bizim Malatyalılara, bunun kendi ölümüne davul çalmak olduğunu hangi dille anlatacaksınız?
Sonra sorunlar ve şu an çıplak ayakla jilet tarlasında yürüdüğün sorunlar... Kürt sorunu, Alevi sorunu ve dahası adalet ve demokrasi sorunu; söyle nasıl çözeceksiniz?
Liyakatsizlik sarmalında debelleşen bir ülkenin, dişlilerini işlevsiz hale getiren kayırılmışlara çözümünüz nedir?
Daha çok soru var ve sayfalara sığmaz! Bunlar kabaca olanlar!
Sonuç olarak bu yara dikiş tutmaz ve aynı zihniyetin değişik renkleri olan sizler hiç bir şeyi çözemeyeceksiniz!
Çünkü hala korkularınızla yüzleşecek cesaretiniz yok ve sadece karanlıkta ıslık çalarak “ geliyorum” demekle gelmiyorsun!
Yazık edildi bu ülkeye. Artık çok uzun yıllar gerekiyor ve tabi ki sorunlara doğru yaklaşılırsa!
Yoksa kabuk bağlamaya yüz tut sa da yaralarımız, üşüşen sinekleri kovmak daha çok acı verecek ve kabuğu kendi elimizle kanatacağız ve bu daha çok sineğe davetiye çıkaracak ve daha uzun acılar yalayacağız!
Bize bu gerçekleri anlatın, tüm yalanlarınız sizin olsun!