ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

            “ Devletin” ne ve nasıl bir organizasyon olduğunu teokratik Suudi Arabistan’a bakarak daha net tanımlayabilirsiniz!

Devlet, kendi vatandaşının zarar etmeyen ortağıdır!

           Açtığınız iş yerinde siz zarar edersiniz ve iflas ederek darabayı kapattığınızda devletin böyle bir sorun yoktur; geride elinizde ne kalmışsa onu da toplar ve sana güle, güle!

           Devletin dışarıya bakışı da aynıdır! Menfaat her şeyin önüne geçer ve dün küfür ettiklerinizi, bu gün ayaklarının altına kırmızı halı sererek karşılarsınız ve küfür eden iki taraf göz göze baktığında utanmak adına zerre bir belirti göremezsiniz, çünkü meselenin adı çıkar ilişkisidir; hele parası olan daha diktir ve yedirdiği sözlerin keyfini ayrıca yaşar!

           Suudi kral asit kuyusunda buharlaştırdığı Cemal Kaşıkçının, işlenen cinayet mahalline neden bu kadar erken döndü, o da ayrı bir mesele!

Dünyada bir buçuk milyar Müslüman’ın kıblesi olan ve her yıl milyarlarca dolar paranın “ hac” denilen İslami farzla aktığı bir ülkenin dünyanın en avanta kuyruğunda yaşadığını bilin!

Buna petrol gibi bir nimeti de eklediğiniz de işlenen cinayetin lafı mı olur?

            Böyle devasa bir avantayla, açlıktan nefesi kokan ülkeleri parmağında oynatmaktan daha kolayı yoktur!

             Kendi ülkelerinde insanların dünyasına karabasan gibi çöken bu din görünümlü teokratların, yatlarda ve gittikleri tatil beldelerinde nasıl bir açlıkla şehvetin girdabına düştüklerini dünya basınından çok iyi biliyoruz!

           Şimdi çıkıp “ dün ağır küfürler ettiniz, bu gün bağrınıza basıyorsunuz” gibi absürt sözlerle kafa bulandırmayın!

             Bu ülkede en ağır küfürleri sayanlar, şimdi küfür ettiklerinin kapısında bize ahlak dersi veriyor ve buradan bakınca hayatı yakalamak için önce bir okkalı küfürle yola girmek gerekiyor, sonrası sarmaş, dolaş bulaşıp biri birini öpmek işin finalidir!

Evet!

Katil cinayet mahalline döndü! Herkes tanıyor ama yakalayan yok!

Sanırım asitle buharlaşan, toprağa aktı gitti, ruhuna bir Fatiha da biz okuduk; hepsi o kadar!

*************

MEMLEKET HALLERİ

 

Bu ülkenin birinci sorunu “demokrasidir” demiştik!

             Zaten sorsam, biliyorum ki hepiniz demokrasi ile hiç alakamızın olmadığını ve bu ülkede ömür tüketerek sona gelenleriniz dahi bu konuda gözü açık gideceğinizi çok iyi bilirsiniz!

            Yirmi birinci yüz yıldayız ve hala elimizde boya fırçası duvarda bir araya gelen farklı renklerin üstünü örtecek kadar derin bir korkumuz var!

            Bazen düşünmüyor değilim, şu yağmur sonrası oluşan gök kuşağına ne zaman silah çekip tarayacağız diye!

           Sonra köküne kibrit suyu dökülen demokrasinin olmadığı yerde, eşyanın tabiatı gereği karşılaştığımız manzara ve bir polis devletinin keyfiyeti!

O keyfiyet, milletvekiline “ haddini bil, seni çivilerim “ gibi serbest cümleler sarf edebiliyor!

            Bunlar dünyanın gözü önünde olunca, dünyanın sana bakış açısı öcüden korkmuş gibi bir hal alıyor ve bu hal sana zam, vatandaşın nefes alamaması ve daha nice olumsuzluklar olarak dönüyor da, anlayan kim?

            Anlamayız, çünkü konar-göçer bir kültürden geliyoruz ve bildiğimiz en güzel şey davul çalıp, halay çekmek..!

Yeni bir çözüm aldatmacası daha ısıtılıyor ve Şirin Payzın’ın konuğu Ayhan Bilgendi!

Öyle bir iki soru sordu ki, Ayhan’ın nevri döndü!

Böyledir bu işler, herkes bilir ve sen artık elden ele geçen limon olursun; sıkarlar ve en son damlayı alan seni çöp kovasına atar!

           “Arkadaşların cezaevindeyken, siz parti kurmak ve HDP yi suçlamak karşılığında mı bırakıldınız “ türünde sorulara kıvırarak yanıt olmaya çalıştıysa da yok, manzara netti ve nokta vuruş “yeni bir çözüm süreci sinyalini AKP adına sizden duymanın karşılığı nedir?!”

             Her neyse, bu hükümet son çarelerini oynuyor ve bunda demokrasi hariç, her yola giriyor ve demokrasiye yanaşmadığınız hiç bir yer dikiş tutmaz ve hiç bir çözüm sağlıklı yol almaz!

Bilmiyorum!

Ben değil, Kürt Mehmet öyle diyor!

**************

ÇOK GÖRMEYİN

 

              Okul yıllarımda Matematik dersinde az buçuk iyiydim; ne zaman ki Orta okulda Türkçe öğretmenim yazdığım bir kompozisyon yazısını abartıp beni yazı ile birlikte öğretmenler odasına götürüp alkışlattı ya, işte o günden sonra Matematik dersini sırf sınıfı geçme aracı olarak kullandım ve işi, gücü yazıya yatırdım; o yazı ki ilkokulda Kürtçe konuştum diye öğretmen tokatının doğurduğu sonuçtur!

              Kürtçe konuştum diye dayak; Şimdi de Türkçe yazıyorum diye ceza her an kapıda ve nitekim on dokuz aylık ertelenmeli cezam var ve bir gün kafaları bozulursa yenilerini de ekler; “yürü kodese” derler!

Ne diyecektim?

             Şu matematik meselesi ve dün tüm ülke öğrencilerinin ellerinde takdir belgeleri ile sevinçten uçuşan eteklerine, bir de annelerin balkondan, balkona çocuklarını öven takdir güzellemeleri!

Ayağa düşürülen ve bir sömürü çarkının dişlileri arasında kanayan çocuk bedenleri geldi gözümün önüne ve üniversite öğrencilerine mikrofon uzatan bir işgüzarın “ kırk beş sayısının yüzde yirmisinin kaç ettiğini” sorması!

             Yirmi kişiden biri ancak tangır, tungur doğru yanıtı verdi; diğerleri matematik dersi olmayan bir gezegenin acayipleri gibiydi!

                Belki de haklılardı; şimdi bana sorsan “ her gece yarısı bir nokta yetmiş zam gelen akaryakıt bir ay sonra ne olur” derseniz, kesin çuvallarım, sonra kapat milletin ağzını; “ adam öğretmenlik yapmış hala sıradan bir zaman sonuçlarını hesaplamıyor, vay biz çocuklarımızı kime teslim etmişiz” falan!

Şimdi ben size sorayım, eyyy çokbilmişler!

            İki güne bir, bir nokta yedi, bir nokta üç ve bir nokta birle gelen bu fiyat ayarlamaları bize yılsonunda kaç nokta kaçla döner, hesaplayın ve bana sonucu yazın, doğru tahmin ödüllüdür!

            Ha, bir de neden “gece yarısı” onu da sayfama dalan ve sürekli “ iktidarsızlık sorunlarınızı bir iki seansta hal ediyoruz diye beni olmadık şüphelere iten uzmana sormak lazım! Bu gece yarısı operasyonları ters tepmiş olabilir mi?

            Öyle ya, tatlı hayallerdesin ve sabaha bir yolculuğun var ve gecenin o saatinde gelen ayarlama haberi!

             İşte o anda yakıt deposu gelip kucağınıza oturuyor ve damacanaya iş koyanı anlıyorsun; acaba yükselen su fiyatlarına itiraz mı, diye?

Neyse!

             Beni fazla konuşturmayın; komşunun iki çocuğu elinde “ takdir “ belgesi ile kapıda bekliyor; “ bak, Hasan amca biz takdir aldık!”

                Bunlar tatlı ikizler ve benim cepte iki tane elilik ikiz duruyor, karpuza ayırmıştım; şimdi o da gitti; artık gün boyu musluk suyuna devam...

              Bana katlandığınız için deponuz dolu, yolunuz açık olsun, dilinizde dua ve şükürler olsun!

Sevgili yoldaş çaresizler!

*****************

TEMEL SORUN

 

              Bu ülkede onlarca sorun var ve her biri kendine münhasıran adlandırılmış ancak kimse asıl sorunun ne olduğunu bilmiyor, bilmeyince de biri birini yemekle meşgul ve bu yeme işinin başında da devlet var!

            Devlet kendi yanlışında ısrarcı ve kendi yanlışına karşı çıkanı asla kabul etmiyor ve yanlışa daha çok ne kadar taraftar toplarım diye sürekli defter yeniliyor!

            İşte bundandır ki hangi iktidar gelirse gelsin devlet dersine harfiyen uymak zorundadır, aksi tahmin ettiğiniz sonuçlardır!

            Yani asıl sorun demokrasidir! Bu ülkenin temelindeki kuruluş felsefesinde demokrasi yoktur ve asla düşünülmemiştir!

            Cumhuriyetin kurucusu Atatürk, bunun ilk ve kati örneğidir. Serbest Cumhuriyet Fırkasından Samsun belediye başkanlığını kazanan kişiyi bizzat kendi eliyle görevden almış, sonrası partinin kapatılmasına kadar gitmiştir!

             Tabi şimdi sorsan çokbilmiş, araştırmışlar buna farklı amalar, “ şöyleydi de, böyleydi “ gibi Sudan ucuz tekrarlarını yineleyecekler ve üstelik bunlar kendilerini devrimci demokrat olarak piyasaya süren bir kısımdır ki laf anlatma şansınız da yoktur!

Demokrasi bir çoğulculuk anlayışı ve doğru haklar bileşkesidir!

Burada tek olana yer yoktur ve bunun tekrarına düştüğünüzde ne sizin demokrasi ile,

ne de demokrasinin sizinle işi olur!

Demokrasinin karşısına diktiğiniz her eylem faşizmdir ve bunun başka izahı yoktur!

             Dünyada çok örnekleri vardır ve terkisine demokrasiyi tam olarak yerleştiremeyen her ülkenin yolu sonunda ırkçılık ve faşizmle kesişir!

İşte İngiltere örneği ve Ruanda’ya sürülen mülteciler!

              Biz de çok şükür hiç bir zaman demokrasi olmadı ve o nedenle çok rahatız. Bu rahatlık kimi zaman patlamaya da yol açar ve birileri birden çıkar “ Kral çıplak “ der ve şimdi buyurun buradan yakın!

               Bülent abim, canım benim, bir mendilde ki kanı görmek için boydan boya kanamasını beklemek mi gerekiyordu?

Bence bırakın kralı, hepimiz çıplağız vs herkes sadece karşısındakini görüyor!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.