Sümer ötesi bir yaşam biçiminin tarihin ince nehirlerine akarak günümüze kadar varan bir yaşamın adıdır!
Tarihçi falan değilim ve böylesi bir ukalalığa da soyunmuyorum. Ancak; okur, yazarım ve buna dair karıştırdığımız kitaplar, bize tarihin derinliklerini böyle anlatıyor ve diyor ki “ Aleviliğin İslam la zerre alakası yoktur!”
Mezopotamya coğrafyası bir kavimler toplamıdır. Hâkim sınıfın Sünni İslam olması, Aleviliğin yaşam biçimini de etkilemiştir!
Kerbela olayı, sadece mağdurdan yana duruş göstermektir, yoksa orada katledilenler Aleviler değil, İslam ın şia koludur!
Bu ülkede Alevilik diye bir şey kalmadı, içi tamamen boşaltıldı ve geriye kalanlar ya ülkeyi terk ettiler, ya da susmayı yeğlediler!
“ Alevi-İslam inancı” diye bir uyduruklukla tüm kapıları Sünni İslam a yönlendiren iş birlikçilerin niyeti açıktır ve bu niyetin onlara hangi kapıları açtığı da malumunuzdur!
Yarın Sivas katliamını yıl dönümü. Çağın utancını her yıl aynı söylemler üzerinden tekrarlamaktan çok, daha kalıcı çalışmalar yapılamaz mı?
Örneğin; bu ozanların ismini kalıcı hale getirmek ve ülkenin en yüksek dağlarından birinin eteğine heykellerini topluca dikmek ve tüm ülkece o günün yas günü olarak ilan edilmesine kafa yormak gibi..!
Ama yok, biz sadece klişe lafların tekrarına alışkınız ve bunu da marifet sayıyoruz!
Sivas katliamını yapanlarla, baş bağlar katliamını yapanları aynı kategoride lanetlemek durumundayız!
İkisi de korkunç ve insanlığın kabul etmeyeceği cinayetlerdir! Madımakta aydınlarımızı nasıl ki bu ülkenin Sünnileri yakmadıysa, Baş bağlar katliamını da bu ülkenin Alevileri yapmadı!
Aynı elin uzandığı iki cinayettir ve planlaması tek elden yapılmıştır!
Bu ülkede bunlara objektif bir yaklaşım göstermediğimiz sürece, eşyayı tabiatından ayıramayız ve herkesin katili avuçlarında sırıtır!
Tarihi, acıların toplamı olan bir ülkede tek sorun akıl tutulmasıdır! İlginçtir, hiç bir önceki cinayetten ders alınmamıştır ve bir sonraki cinayet daha da kan donduran bir serbestlikle gelip kapımıza durmuştur!
Bu ülke bunları aşar mı?
Hiç sanmıyorum ve demokrasinin olmadığı yerde daha beterini düşünmek bile insanı çıldırtıyor!
Peki, bu ülkeye demokrasi gelir mi?
Çok ama çok uzak bir ihtimal!
En azından ben göreceğime inanmıyorum!
***********
İSTEDİĞİMİZİ Mİ ALDIK?
Şu NATO meselesi... Menderes’in “ küçük Amerika olacağız “ diye bizi dört yanımızla bağlayıp kucağına attığı NATO!
Sonrası malum, çıkarlar devreye girince Amerika yavrusunu en iyi yiyen canavardır!
Menderes ipe giderken, yine Amerika’nın çocukları devredeydi ve siz bakmayın bazı solcuların o darbeye devrim gibi baktıklarına ve şimdi çektiğimiz sancıların sistematik sonuçlarını doğuran en iyi planlanmış darbedir!
Finlandiya ve İsveç meselesine siz bundan sonra bakın ve dünden beri Amerika’yı satın almışız gibi atılan sevinç naralarının sonuçlarına da!
NATO ve Amerika’nın savaşın kucağına attığı Ukrayna geri dönüşü olmayan bir yoldadır ve ha bire oraya silah sevkiyatı yapıyorlar, çöken, biten Ukrayna dır, tuzu kurular sadece keyfine bakıp manzaraya mastürbasyon yapıyorlar hepsi o kadar!
Bu Finlandiya ve İsveç meselesinde ki onayımıza Putin nasıl bakacak, asıl mesele odur!
Şimdi “bizimle iş birliği yapacaklar ve orada kimi örgütlerin serbest dolaşmalarını engelleyecekler” palavralarına biz de inandık!
Geçin bunları!
Amerika isteyecek ve biz yok diyeceğiz öyle mi?
NATO da olduğunuz sürece, siz değil, Amerika konuşur ve o Amerika ki sana öz evlatlarını ipe çektirdi, kime hikaye okuyorsun?
Bu ülkenin değerleri olan o gençleri asıp yerine ne koydunuz?
Pekerleri, Çakıcıları ve bilmem daha neleri...
Bu böyledir, senin devlet olmanı istemeyen bir Amerika, onun yerine ne koyacağını da çok iyi biliyor ve biz yüz yıldır devlet olamamanın sancılarını yaşıyoruz!
İlginçtir, bu duruma artık mafyanın kendisi de isyan etti ve hangi kirli ve pis işlerle içimizin boşaltıldığını bize tek, tek sıralıyorlar da kime ne?
Çünkü bunu üzerine ne alan var, ne de devlet!
Bakalım!
Manzara keyifli görünüyor ve birilerinin umurunda değil, o işine bakıyor!
***************
BU KOMİKLİKTİR
Çatırdayan bir AKP iktidarının karşısındaki muhalefete bakıyorsunuz ve güya bir araya gelmiş memleket kurtarıcıları gibi onlardan mucize bekliyoruz!
Bir kere ortada bir mucize yok ve bir korkaklar ittifakının biri birine kümelenerek anlattığı günlük ve bildiğimiz hikâyeler var!
Bizim en büyük sıkıntımız içimize yerleştirilen canavar ve bu canavar üzerinden sürekli öfkeyi, şiddeti ve ötekileştirmeyi marifet sayan bir anlayış!
Karşı ittifakın “ Bay Kemal’i “ çıkmış yüz yıldır belasını çektiğimiz bir dili daha da keskinleştirmeye çalışıyor!
Yunanistan konusunda konuştukları ve bu ülkede baş belası olan argümanlara sarılması, bunları çok istediğinden değil, korku ikliminden böyle kurtulacağını sanmasındadır ve bu durum onu komik duruma düşürüyor!
Çıkıp cesaretle mevcut argümanların yerine yeni bir dil koyamıyor. Savaş politikalarını, dinci yapılanmayı ve ülkenin can alıcı sorunlarına karşı bir tutumu zaten yok!
Çöken ekonomiyi “ yapacağız, edeceğiz” gibi sıradan sözlerin dışında nasıl ayağa kaldıracağına dair hiç bir planı ve inandırıcı söylemi yok!
Sırtında bu kadar dış borç varken ve üretimin çökmüşse buna karşı bir şeyler söyle ki akıl süzgecinden geçsin ve biz de inanalım!
Daha önce de yazdık; “ ırkçı ve dinci söylemleri kopyalayarak bir yere varamazsın” diye!
Bu ülke insanı yeni bir dil istiyor! İçine yerleştirilen ve sürekli karnını içeriden tırnaklaya canavardan kurtulmak istiyor!
Sen ve masa ortakların habire canavara yem atarak daha da azmasını istiyorsunuz!
Bak “ Bay Kemal” ne bu hal, haldir, ne de bu dil!
Hızla kaçtığın Alevi felsefesinde bir söz vardır “ ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” diye!
Eh, kendi gerçeğinden kaçınca ayakları ve gagası kesilen leylek misali seni zorla bir kuşa benzetirler ve seni öyle benzettiler ki korkum o ki, Pir sultan ve Hızır paşa meselesi bir kez daha gelip kapımıza dayanacak!
acak!