Alevilik, doğum ile birlikte intibak edilen bir aidiyet değildir. Aleviliğe giriş kendi kararını kendisi verecek olgunluğa erişmiş bireylerin talebi, topluluk üyelerinin tamamının şahitliği ve rızası ve ruhani önderin kabulü ile olur. .
Alevilik yeni doğmuş bir bebeğin inancı üzerine, onun oluru olmadan, ipotek koymaz. Aleviliği İbrahim'i dinlerden ayıran en önemli disiplinlerinden biri de budur.
Bireyin tek başına talebi Aleviliğe giriş için yeterli değildir, Aleviliğe giriş kararının eşlerin birlikte alması gerekir. Kendi kararlarını verebilecek olgunluğa gelmiş çiftler, kendi rızaları ile Alevi olmaya karar verdiklerinde önce, kendileri gibi yola girme kararı vermiş bir çifti, yani yol kardeşlerini seçerler.
Alevi dilinde yol kardeşlerine 'musahip' denir. Dört yol kardeşi, rehbere başvurarak yola girme arzularını beyan ederler. Rehber yola girmeye talip olan canları hazırlar, pişirir.
Alevi erkânında bir kişinin yola girmesine ile o kişinin 'çer ağının uyarılması' bir başka deyişle o kişinin 'ışığının yakılması^ adı verilir. Yeni üyelerin çer ağlarının uyarılması bir perşembe akşamı olur.
İkrar cemine topluluğun -mazereti olanlar dışında- o köyde yaşayan tüm üyeleri katılır. Eğer yakın köylerde ocağa bağlı talipler varsa, onlara da çağrı gönderilerek onların da ikrar cemine katılımı da sağlanır. Komşu köylere yapılan çağrıya 'mihman okunması' denir.
Aleviliğe kabul töreninin hazırlığı bir hafta öncesinden başlar. Çer ağı uyarılacaklar yeterli miktarda dem (içki) ile kurbanlık hayvan, zahire, yağ ve şeker haftanın başında rehbere teslim ederler.
Kabul töreni Perşembe akşamı güneş battıktan sonra başlar.
Rehber talipleri meydan evinde bir odaya alarak hazırlar. Onlara yensiz-yakasız beyaz gömleklerini giydirir, son tembihlerini yapar.
Alevi ibadetlerinin, 'Ayin-i Cem'lerin yapıldığı açık ya da kapalı tüm mekânlara 'meydan' denir Toplantı tamam olduğunda, rehber dededen meydana giriş izni alır.
Rehber,yemin edeceklerin boyunlarına 'tığ bent” adı verilen beyaz bir kement geçirir..Son olarak da gözcü gelir yemin edeceklerin gözlerini bağlar ve meydanın kapısını açar. Kementler boyunlarda, gözler bağlı kadınlar sağda erkekler solda, rehber önde eşiğe basmadan ve eşiğe niyaz ederek meydana girerler.
Eşiğe niyaz etme, eşiğin üç defa öpülmesidir. Bu ritüele Alevi terminolojisinde 'eşiğe yüz sürme' adı verilir. Meydana girişte eşler birbirlerinin tığ bentlerinin uçlarından tutarlar.
Eşikten geçildiğinde rehber, taliplerin iki adım ilerisinde ve sağda durur. Talipler rehberin iki adım gerisinde gözler bağlı boyunlarında kement kollar yana sarkık dururlar. Bu duruş biçimi 'dar' olarak adlandırılır, 'dara durmak' yolun kurallarına teslimiyetin ifadesidir.
Yemin edecekler 'dar’dayken rehber bir gülbank okur;
-“Nar ve Nur aşkına, Şah-ı Merdane aşkına Erenler meydanında, pir divanında huzura canlar geldiler. Gözleri niyazda, özleri darda, el oğlu, yol oğlu, el kızı yol bacısı olmaya geldiler. Destur erenlerindir.
Yuh ikrarsıza, hak erenlerin gerçeğine hû.
Rehber gülbankın ardından dedeye niyaz ederken topluluk hep bir ağızdan bağırır.
- Hak edenlerin gerçeğine hû.
Dede yemin edeceklere döner.
- Ey talipler! Ne gördünüz, ne geldiniz, ne dilersiniz?”
Talipler:
-Er gördük, meydana geldik, yola can- baş koymak dileriz!”
Bu defa dede gözleri bağlı taliplere çer ağa/ışığa talip olup olmadıklarını sorar
-Bu yol zahmetlidir. Menzil alması zordur, gidilmez. Demirden leblebidir yenilmez, ateşten gömlektir giyilmez. Gelme gelme, dönme dönme. Ey talipler; çerağa talip misiniz? Çerağ-ı daim sırrına mazhar olmaya istekli misiniz?
Huzurdakiler dedeyi 'Pirimiz yar olsun, Hakk divanında yüzümüz ak olsun' diye cevaplarlar
Daha sonra istekliler toplantıda bulunanlardan yola katılmak için 'rızalık' talep ederler, eğer gönüllerini kırdıkları varsa affetmelerini dilerler, kendilerini incitenler olmuşsa onları affederler, toplantıda bulunamayanlara da haklarını helal ederler.
Topluluğun onayından sonra rehber isteklileri dedenin huzuruna götürür. İstekliler huzurda niyaz ettikten sonra tekrar dara dururlar, dede isteklileri alır, yanmakta olan ocağın önüne götürür. İstekliler yüzlerini ışığa çevirirler ve diz çökerler.
Yanmakta olan bu ocağa 'Çer ağ-ı Daim' adı verilir. Dede 'Çer ağ-ı Daim' önünde diz çökmüş taliplerin kulaklarına eğilir. Topluluğunda duyacağı bir ses tonunda dede ile istekli ler arasında şu konuşma geçer:
-Bu rıza şehrine girmeye talip oldunuz. Bu eşikten geçtiniz Biz de Hakk’ın velayeti ile nefsinize üç yasak koyacağız. Razı mısınız?
-Razıyız, Hakka da bizden razı olsun.
-Koyduğumuz birinci yasak dudaklarınız üzerinedir.Madem ki bu kapıdan girdiniz bundan böyle bu kapının ardındaki sırlarımızı yabancıya demeyeceğinize,.yalan ve kötü söz söylemeyeceğinize , dedikodu yapmayacağınıza, iftiradan,yargıdan ve isnattan uzak kalacağınıza, hakkınız olmayan bir nesneyi asla dudaklarınızın arasından geçirmeyeceğinize söz mü?
-Söz
-İkinci yasağı eliniz üzerine koyuyorum.Bundan böyle,bundan önce de olduğu gibi çalmayacağınıza ve öldürmeyeceğinize, başkasının malına ve canına el uzatmayacağınıza, haksız yere hiçbir canlıya zarar vermeyeceğinize sebepsiz yere bir çiçeği dahi koparmayacağınıza söz mü?
-Söz.
-Üçüncü yasak beliniz üzeredir. Eşinize sadık olacağınıza, aynı anda birden fazla eşle evlenmeyeceğinize, yuva yıkmayacağınıza,,yıktığınız yuvanın kadını ve erkeği ile evlenmeyeceğinize söz mü?
-Söz
-Sözün özeti; Bundan böyle her koşulda ve her ahvalde, dilinize, elinize ve belinize sahip olacağınıza Hakka katında ve meydan erenlerinin huzurunda söz verip yemin ettiniz mi ?
-Söz verdik yemin ettik..
- İkrarınızız yürüteceğinize nar ve nur şahit olsun mu? İkrarınızı bozarsanız ikrarınız boynunuza kement olsun mu?
-Olsun
Taliplerin yemin vermesinin ardından dede bir gülbank okur.
-İkrar verdiniz yemin ettiniz İkrarınıza sadık olun, muhkem durun, yemininize yalancı çıkmayın, kötü şehrinde de olsanız her cefa üzerinize de olsa sabır edin. Uğradığınız kötülükler sizi incitici kılmasın.
Kimsenin hakkı kimsede kalmaz.
Unutmayın, yol kılıcı gelir, zulmü keser bir gün.
Görmediğinizi demeyin. Gördüğünüzü eteğinizle örtün.
İnsan ayıbını yayanın yüzü bu meydanda karadır.
Gittiğiniz yolda durduğunuz darda sizi taşlayacaklar olacaktır. Taş yağmurlarının altında yemininize sığının. Başınıza ne hal gelirse gelsin, nefsinize ağır gelecek bir şeyi taşra için uygun görmeyin.
Cümle âleme aynı nazarla bakın. Kendiniz için ne düşünürseniz, dışarısı için de onu düşünün.
İncinseniz de incitmeyin
Elinizle koymadığınızı almayın. Sözünüzü geçmeyen yerde söylemeyin. Bildiğinizin mürşidi, bilmediğinizin talibi olun.
Bu yolda en küçüğümüz en büyüğümüzdür. Büyüğe hürmet, küçüğe izzet eyleyin. Eş ile dost ile iyi geçinin. Hatırdan gönülden geçici olmayın.
Gerçekler sizi gittiğiniz yoldan, durduğunuz dardan verdiğiniz ikrardan ayrı komasın.
Gerçeğe hü.’
Dedenin gülbank okumasından sonra rehber gelir, isteklileri tekrar dara durdurduktan sonra geri geri yürüterek eşiğe getirir. Talipler eşiğe yüz sürdükten sonra eşiğe basmadan meydanı terk ederler.
Talipler meydandan çıkarıldıktan sonra kurbancı, kurban hizmetini tamamlar. Ardından rehber talipleri tekrar meydana çıkarır.
Talipler bir sırada diz çöküp otururlar. Çerağcı meydana çıkar bir gülbank okur ve elindeki bal mumundan yapılmış fitili götürüp 'Çer ağ-ı Daim'den ateşledikten sonra bununla 'Işık Tahtı'nda bulunan taliplerin ışıklarını ' Çok çer ağ uyandırdık Huda’nın aşkına / Haşire dek yansın yakılsın cihanın aşkına' diyerek yakar. Işık sayısı on iki hizmeti temsilen on ikidir. ( bazı ocaklarda delil sayısı üç bazılarında yedidir) Delilci taliplerin ışığını yaktıktan sonra mumlu fitili eliyle sır eder (söndürür).
Dede 'Hakk erenler hizmetin kabul eyleye,nurun arta,eksilmeye” diyerek çer ağcının hizmetini kutsar., çer ağcı yerine oturur.Rehber yerinden kalkarak talipleri dedenin önüne götürür.Dede kısa bir gülbank okur ' Geldiğiniz yoldan,durduğunuz dardan hayır ve hasenat göresiniz.Bildiğinizden ayrılmayın.
Yolunuzdan dönmeyin.Dönen gelmez,gelen dönmez.Gerçeğe hü” sonra dede taliplerin göz bağlarını çözer. Göz bağlarının çözülmesi sırasında meydandakiler hep bir ağızdan bağırırlar. 'Bismişah, Bismişah, Bismişah' sesleri doldurur ortalığı.
Taliplerin ışıklarının yakılması ve gözlerinin açılmasının ardından dede taliplere kendi elinden 'dolu' sunar. Dolu duası verilmiş içkidir.
Üzerine konan üç yasakla birlikte talip o andan itibaren tüm yaşamı süresince her koşulda ve her ahvalde, diline, eline ve beline sahip olur.
Aleviliğe kabul töreni topluluğun tüm fertlerinin huzurunda onların şahitliği ve oluru ile gerçekleşir. Alevi erkânında topluluğun tüm fertlerinin önünde ve mürşit huzurunda üç mührün sınırlarını ihlâl etmemek üzere söz verenler, topluluğun önceden belirlenmiş kurallarına uymak üzere toplumun diğer fertleri ile kefilli ve çok şahitli, bir sözlü anlaşma yapmış olurlar.
Sözleşme kefillidir, çünkü bu toplum sözleşmesinde musahipler birbirlerinin kefili olmayı kabul etmişlerdir.. Sözleşme aynı zamanda çok şahitli ve çok taraflıdır çünkü bu akit topluluğun tüm tanıklığı ve oluru ile gerçekleştirilmiştir.
İkrar verip yemin ettiği halde, topluluk ile yaptıkları sevgi ve barışa dayalı sözleşmeye uymayanlar, toplumun huzurunu ve barışını sağlayan bu üç yasaktan herhangi birini kıranlar için Alevi erkânında iki tür ceza öngörülmüştür.
- Düşkün
- Müşkül
Cana kıymak, çalmak, birden fazla evlenmek ve benzeri ağır suçlar‚ ‘düşkünlük’ sebebidir. Yalan söylemek, kavga etmek gibi hafif suçlar‚ ‘müşkül hal’ sayılır.. Müşkül olanlar, Alevi yol kurallarına uygun olarak verilen cezayı yerine getirdikten ve bozdukları toplumsal barışı yeniden tesis ettikten sonra bağışlanırlar,
Düşkün olan kimselerin Alevi sosyal hayatına verdikleri zararlar onarılamaz ve kabul edilemez boyutlardadır. Bu nedenle Alevi erkânında düşkün ilan edilen kimseler“yolu, yolumuzdan, malı malımızdan, davarı davarımızdan ayrı olsun” denilerek, Alevi toplumunun dışına itilir. Düşkünlerin Alevi köylerinde barınmalarına izin verilmez.
Alevi terminolojisi içinde bu durumu özetleyen bir özdeyiş de vardır. Erenler, ’Müşkül hallolur, düşkün hallolmaz’ derler
Alevi erkânı içinde, müsahiplar / yol kardeşleri birbirlerinin kefili ve denetleyicisidirler. Bu sebepten talibin işlediği suçtan musahibi de sorumlu tutulur.
Suçu işleyene verilen ceza, suçu işleyenin yol kardeşine ve eşlere de uygulanır. Bu nedenle tüm talipler yol kardeşlerini karşılıklı olarak yaşam boyu denetlerler, gerektiğinde birbirlerini uyararak doğru yoldan ayrılmalarının önüne geçerler.
Bu iyi dizayn edilmiş dört kişilik bir oto kontrol sistemidir.