Son 4 yıldır,
Yaşadığımız sorunlar aynı,
Konuştuğumuz ve tartıştığımız konular da aynı.
Sonuç?
Sorunlar büyüyor, yaşam zorlaşıyor,
İnsanların umutları tükeniyor…
Sonunda mücadele gücü azalıyor, direnci kırılıyor,
Kendisini olayların ve yaşamın akışına bırakıyor…
Ve egemenlerin devranı dönmeye devam ediyor…
*
Çok değil son bir iki haftaya bakalım.
Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı,
Açlık sınırının altında kalan asgari ücret, emekli maaşı…
Herkeste bir beklenti,
Sanki Tüik’ ten gelecek yaşamın gerçek verileri.
Asgari ücrete yapılan asgari bir artışla,
Küçük bir ekleme de emeklinin, çalışanın maaşına,
Tabi ki Tüik’in hesabıyla...
Sonuç?
Üç gün bile sürmedi itirazlar, olmaz böyle şey demeler...
Ardından başlandı beklenmeye,
Bir ay sonra Tüik’ten gelecek yeni veriler.
*
Daha bir hafta oldu, hastane içinde bir doktor öldürüleli,
Kendi doktoruna, çalışanına sahip bile çıkamadı hastane yönetimi.
Doktorları ülkeden kovalayan iktidarın hedefi yine değişmedi;
Türk Tabipler Birliği.
Ortağı DB-MHP de gerekeni söyledi.
“Tabipler Birliği kapatılmalıdır. Bir avuç ne idüğü belirsiz doktor kılıklı anarşist ruhlu insanlardan mesleği kurtarmak lazımdır” dedi.
Saldırganı, katili kınamayınca iktidar ve ortağı,
Adana’da, Batman Beşiri’de yine hastaneler basıldı,
Yine darp edildi doktorlar ve sağlık çalışanları…
“Beyaz önlüklü kahramanlar” diye dönüp duruyor
Dönerken Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı reklamı.
Sürüyor saldırılar, darp etmeler, vurmalar...
Mesleğini bırakıyor, ülkeyi terk ediyor doktorlar...
Sonuç?
Unutuldu bile bunlar,
Bir sonraki olaya kadar sessizlik var...
*
Kadına şiddet, sokak ortasında dayak, bıçaklanan, vurulan ölen kadınlar...
İyi hal, tahrik gerekçesiyle indirilen cezalar, salıverilen suçlular...
Sonuç?
İki üç gün protesto, itiraz,
Sonrası sessizlik, bir sonraki olaya kadar...
*
Fütursuzca yağmalanan kentler, ormanlar, topraklar,
Yaşanan hukuksuzluklar, yolsuzluklar artık sıradan olaylar.
Dizi filmlerine dönen açıklamalar, itiraflar da,
Yurttaşından bakanına, savcısından yargıcına izleniyor büyük bir merakla.
Köprülerden, tünellerden, yollardan garantili geçiş rakamları,
Artık umurunda bile değil halkın,
Nasılsa tıkır tıkır ödüyor parasını...
*
Yıllardır yaşıyoruz, konuşuyoruz bunları,
Yaşaya yaşaya, konuşa konuşa...
Sonunda sorunlarla yaşamaya alışmak…
RTE-AKP’nin son dönem politikası bu.
Sorunları önemsizleştirmek,
Suçlu olarak da başkalarını göstermek.
Öncelikle muhalefeti, gerekirse Cumhuriyetin kurucu iradesini, tek parti dönemini, yetmezse Gezi direnişini... Olmadı mı, dış güçleri suçlu ilan etmek...
Zamanı gelince mağdur, zamanı gelince mağrur...
Ama her zaman güçlü ve muktedir...
Yarattığı sorunları sadece kendisinin çözebileceğini
İddia edebilecek kadar da… (bilemedim, diyemedim…)
Bilinen ama unutulan bir hikâye,
Halkı sömürenler hep göz yaşı dökmüşlerdir,
Halkın karşısına geçince.
*
6 yıl öncesine kadar,
Omuz omuza Cumhuriyeti yıkmaya çalışanlar,
Parayı pulu paylaşımda anlaşamayınca,
Düştüler iktidarın kavgasına,
Ayakkabı kutuları, kasalar, para sayma makineleri döküldü ortalığa…
Irak’a demokrasi getirir gibi olmadı
ABD destekli Pensilvanya girişimi.
251 yurttaşın can verdiği bu kalkışmanın
“Allah’ın bir lütfu” olduğunu söyleyenler,
Sonuçta 15 Temmuzu demokrasi bayramı ilan ettiler.
5 gün sonra OHAL ile memlekette tek sesliliğe geçtiler.
O günden bugüne yanıtı aranan sorular var ortalıkta.
Girişimi eniştesinden öğrenen RTE iktidarı, MİT'i, emniyeti, bakanları neden bilemedi eniştenin bildiğini?
Ertesi gün 70 bin FETÖCÜ kamu görevlisi nasıl saptandı da açığa alındı?
40 binden fazla polis, asker, yargı mensubu, mülki amir gözaltına nasıl alındı?
Yüzlerce yurt, dershane, dernek, vakıf, hastane, radyo, tv, gazete, dergi… nasıl öğrenildi de kapatıldı?
Bütün bunlar biliniyordu da neden göz yamuldu varlıklarına?
Neden haklarında önceden yasal işlem yapılmadı?
Sorular çok, yanıtları şimdilik yok…
Ama bir gün mutlaka, gerçekler çıkacaktır aydınlığa.
*
Yaşadıklarımızın yüzde biri,
Az biraz demokratik,
Az biraz hukukun olduğu bir ülkede olsa,
Yer yerinden oynar, denir ya…
Sri Lanka’da bile ekonomik kriz karşısında
Halk çok kızmış iktidara...
*
RTE-AKP’nin derdi değil bu anlatılanlar,
Aslında kendisi iyi biliyor,
Kurduğu düzenin gereği ve sonucudur bu yaşanılanlar.
Asıl sorun, sorunu yaşayanlarda.
“Burası Türkiye olur böyle şeyler” diyerek,
Yaşadığı sorunlarla yaşamaya alışanlar,
Sorunları sıradanlaştıranlar,
Sorunlar karşısında susanlar,
Sonuçta sorunları meşrulaştırırlar,
Ve sorunlarla yaşamaya mahkum olurlar.
Sorunları yaratanlar karşısında susanlar,
Sorunları yaratanları aklarlar, iktidarlarına da su taşırlar.
*
Söylenecek söz çok ama
Usta öylesine dizmiş ki kelimeleri yan yana, alt alta,
Anlatmış bugünkü halimizi
Yıllar öncesinden anlamayanlara…
Biz virgülü koyalım yazıya,
Ustanın öğretisinden ders çıkartmaya çalışalım,
Kendi hesabımıza, yarınlara…
**********
AKREP GİBİSİN
Akrep gibisin kardeşim
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
Serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
Beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
Gocuklu celep kaldırınca sopasını
Sürüye katılı verirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
Hani şu derya içre olup
Deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
Senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
Kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN