Bazı kentler için söylenen bir söz vardır: “Bu şehrinin sahibi yok!” Bu sözden murat edilen, “siyasiler ve sivil toplum örgütlerinin” yaşadıkları kentin daha iyi gelişmesi ve de genel ya da yerel iktidarlar tarafından kent sakininin geleceğine sıkıntı verecek kötü yatırımlara engel olunmasıdır.
Kentin sahibi kimdir? Tabii ki valisi, milletvekilleri, yerel yöneticileri, STK’ leri, bürokratları ve o kentte yaşayan sakinlerdir! Söz ve karar hakkının öncelikli olarak kent hemşerisinde olduğu unutulmamalıdır.
Bugünkü yönetim anlayışı böyle mi, hayır! Yurttaşın talebi, tepkisi genellikle kentin hâkimi olduğunu zanneden kamu görevlileri tarafından görülmez. Hatta dikkate bile alınmaz! Hele seçilmiş yerel yöneticiler(!), kendilerine oy veren kent hemşerisi yerine parti yetkilerinin talimatıyla hareket ederler. Asıl felaket de budur!
***
Gerçek demokrasi, partilerin kendi içlerinde demokrasi ve hukuk kavramlarına kayıtsız, şartsız uyulmasıyla oluşur. Demokrasi, özgürlük, hak ve evrensel hukuk kültürü gelişmiş siyasi partiler, ülke yönetimlerine geldiklerinde bu ilkelerini gerçekleştirirlerse başarılı ve kalıcı olurlar. Genel anlamda kentin yöneticileri, kentlerine sahip çıktıkça, gelişerek yaşanacak çağdaş kentleri oluşturdukça ve gerçek gelecek planlamasını modern yaşama uygun hale getirdikçe kentlerinin sahibi haline gelirler.
***
Ben Mersinliyim. Şu an Mersin’e müthiş bir kötülükler yapılıyor. Üniversite yıllarımdan beri ciddi mücadele ettiğim nükleer santral, Mersin’in tarım ve turizm alanının en verimli yöresinde hızlıca kuruluyor.
Rant uğruna Mersin ve Akdeniz, en büyük tehlikeyle karşı karşıya bırakılıyor. Bu tehlike, kentin “yüz binlik kent planlarına” alındığı sırada, STK ve akademisyenlerin uyarısına rağmen, yerel Meclis üyelerinin hemşerileri ve kentlerinin çıkarına değil, parti genel merkezlerinin talimatıyla kendilerinin ve partilerinin ikballerini önceleyerek oy verdiler.
Olan oldu! Mersin’e tam bir düşmanlık yapıldı! Günü geldiğinde “tarih onları” mutlaka, insan, çevre ve doğa katliamı nedeniyle yargılayacaktır!
***
Mersin şimdi başka bir büyük tehlikeyle karşı karşıya! Geçtiğimiz günlerde ADD Mersin Şube Başkanı Serdar Erkan, “Mersin Limanı’nda Neler Oluyor?” başlıklı bir mektup gönderdi.
Erkan, Mersin’i yönetenlerin sahip çıkmadığı, aksine arkasında durduğu, seçilmişlerinse sessiz kalarak kenti yok edecek bu projeyi onayladığını duyuran bildiriyi, bakanlardan muhtarlara, milletvekillerinden parti başkanlarına, kısaca Türkiye kamuoyuna açıkladı.
Vahim olan bu tehlikeye karşı başta Cumhur İttifakı’nın siyasetçileri ve AKP bürokratlarının aldıkları talimat gereği Mersin’i yok edecek bu projeyi alabildiğince desteklemeleri! Mersin için büyük talihsizlik!
***
Mektubu özetle paylaşmak isterim.
MERSİNLİLERDEN İLGİLİ VE YETKİLİLERE AÇIK MEKTUP!
“…Mersin Limanı’nda Neler Oluyor?” temalı panelde ilgili meslek odası başkanlarının ve toplantıya katılan yetkililerinin vermiş olduğu bilimsel ve teknik bilgiler ışığında, bu toplantıya katılan Mersinliler olarak bizler, kamusal bir alan olan Atatürk Parkı’na ve önüne, mevcut liman işleticisi tekel konumundaki çok uluslu şirket tarafından mevcut liman kapasitesini artıracak yatırımın ve inşaatın yapılmasını Mersin’in ve çocuklarımızın geleceği açısından çok sakıncalı görüyoruz ve yapılmasını istemiyoruz.
Çünkü: Atatürk Parkı yapıldığı yıllardan beri Mersin kent merkezindeki mahallelerde yaşayan veya iş merkezlerinde çalışan yurttaşlarımızın, ruh ve beden sağlığı için gerekli olan temiz deniz havasını ve kent içine ve mahallelere hava akımını sağlayan mekân olup, Mersinlilerin kent merkezinde biricik denizle buluşma ve nefes alma yeridir.
Bu nedenle, Atatürk Parkı’nın içine ve önüne yapılacak ilave genişleme inşaat ve yatırımı, gerek yapılırken gerekse daha sonra Atatürk Parkı’nı bu yönü ile işlevsizleştirecek, kent merkezinde yaşayan ve çalışan Mersinlilerin, rüzgâr hakkını engelleyecek, Anayasal hakkı olan temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını ve yaşam kalitesini çok olumsuz etkileyecektir.
Yapılacak mevcut planlanan yatırım sırasında, on binlerce ton dolgu malzemesi ile doldurulmasıyla mevcut deniz dibi ve ekolojisi de zarar görecek, zamanla denizde ve deniz dibinde birikecek gemi atıkları, sintine yağlarından oluşacak kirlilik ve koku nedeniyle kent merkezinde sağlıklı ve temiz bir ortam olmayacaktır. Atatürk Parkı ve kent merkezindeki yaşam fiilen çekilmez bir hal alacaktır…
Mersin Kentinin denizle ilişkisi fiilen kesilecektir!”
***
Olay tam bir katliamdır! Mersinlilere rekreasyon alanı olarak yıllarca hizmet eden Atatürk Parkı rant uğruna yok ediliyor! Normal şartlarda özelleştirme süresi 2043’te bitecek olan ve yüzde 90 hissesi yabancılara ait olan Mersin Limanı’nda işletme süresi bir gecede AKP iktidarı tarafından 2056 yılına kadar uzatıldı…
“Kapitülasyon” anlayışı su yüzüne çıktı. “Yeter artık” deme zamanı geldi de geçti… Akdeniz’in incisi Mersin adeta yamyamlar tarafında kemiriliyor.
ADD gibi ben de Mersinlilerle birlikte Mersin’e sahip çıkıyorum. Mücadeleye yılmadan devam etmeliyiz. Çünkü Mersin’in sahibi gerçek Mersinliler, talana karşıdırlar, rant peşinde koşanlara müsaade etmezler!
r!