Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilemez maddesinde, “devletin, laik demokratik sosyal HUKUK devleti” olduğu yazar!
Hukuk devleti nedir?
Yurttaşlarının can ve malını, temel hak ve özgürlüklerini, huzurunu, ülkenin bütünlüğünü, mutlu, güvenli ve refah içinde yaşayabilmesini sağlamak adına, evrensel hukuk ilkeleriyle anayasaya bağlı olarak koruyan, insan haklarına saygılı, adil bir hukuk düzeni kuran ve sürdüren, tüm eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.
***
Hukuk devleti, yurttaşlarının aynı ve eşit haklara sahip olduğu temel ilkesinden hareketle, hak ve özgürlüklerini sınırlayan politik, ekonomik ve sosyal tüm engelleri kaldıran, dolayısıyla bireyi koruyan, halkın egemenliğine sekte vuran siyasal iktidarları denetleyen ve engelleyen en önemli güçtür!
Hukuk devletinde, idarenin işlemleri yargısal denetime tabidir, mahkemeleri tarafsız ve bağımsızdır, hak ve özgürlükler anayasal güvence altındadır…
***
Türkiye bir hukuk devleti midir? En can alıcı soru da budur! Aslında 16 Nisan 2017’de yapılan şaibeli, YSK tarafından yasalara aykırı olarak mühürsüz oy kullanılmasına izin veren ve AGİT tarafından hileli olduğu raporlaştırılan referandum sonrası, bu sorunun sorulması da yanıtlanması da “abdestle iştigalden” öte değildir!
***
Uygulamalara bakılır ve her gün basında çıkan haberler okununca Türkiye artık, “hukuk devleti” olmaktan çıkmıştır! Nedeni çok açık! Değişen 2017 Anayasası’yla yargı, yasama ve yürütme erkleri tek adama verilmiştir.
Dolayısıyla yargı taraflı ve bağımlı hale gelmiştir. Anayasa ve yasalar işlememektedir. Talimatla dava açılıp, kişinin kimliğine bakılarak karar verilen noktaya gelinmiştir… Başta AİHM olmak üzere, AYM ve tüm yüksek yargı organlarını siyasi iktidar tanımamaktadır!
Açıkça Anayasa’ya aykırı kararlar alınabilmektedir. Siyasilerin işlediği Anayasa ve yasaya aykırı faaliyetleri yargı, suç olarak değerlendirememektedir! Yargı korkutulmuştur! İktidar adeta bilinçli olarak yargıç ve savcı itibarı yok etmektedir! Sonuç, yurttaşın yargıya güveni yüzde 4,5’lere düşmüştür…
Uygulanan “amorf” rejimin müellifi merhum Burhan Kuzu, Anayasa değişikleri TBMM’den geçtikten sonra, “dünyada olmayan bir sistem yarattıklarıyla” övünmüş, Erdoğan’a verilen gücü yüceltmek için de “zavallı Obama” diye ABD Başkanı’nın yetkisizliğiyle adeta dalga geçmişti… Ne yazık ki bu sözleri söyleyen, sözde bir akademisyendi! Ve Türkiye’yi, hukuk devleti olmaktan çıkaran faillerden biriydi…
***
Oysa “zavallı Obama’nın” ülkesi, evet emperyalistti, kapitalist sistemin en etkin temsilcisiydi, sömürgeciydi, işine gelmeyen ülkelere saldıran entrikacıydı! Ama, ülkesinde hak ve özgürlükleri öne çıkaran, hak ve özgürlüklere göreceli de olsa riayet eden yani “hukuk devletini” çalıştıran bir ülkedir...
ABD yapısını 3 önemli bacak üzerinde kurmuştur! Der ki;
1-Yasalara uyarsan, müsaade edilen her işi yapabilirsin...
2- Ama kazancından elde ettiğin gelirden vergini kaçırmadan vereceksin…
3- Şayet “ilk 2 maddeye uymazsan, ben tam bir polis devleti olurum. Seni öyle döverim ki, ne olduğunu anlamazsın!"
Yani ABD kendi içinde hukuk devletinin sınırını belirlemiştir... Ve hukuk devletini işletmektedir!
***
Hatırlayacaksınız! Meşhur “Monica Lewinsky/Bill Clinton” olayında Clinton, işlediği eylemden dolayı değil, başkanlık gücünü kullanarak yargıyı yanlışa sürükleyecek yalan ifade vermesi için Monica’ya yaptığı baskı suçlamasıyla yüksek mahkemeye çağrılmıştı! Bugün de ABD tarihlerinde ilk defa D. Trump’ın evi, gizli belgeleri sakladığı iddiasıyla FBI tarafından arıyor! Görüldüğü gibi ister başkan ister bakan, taviz vermeden hukuk devleti ilkelerine uyuyor!
***
Ya biz? Partili Cumhurbaşkanı güya "açılım yapacağım" diye, Ankara’daki Hüseyin Gazi Cem Evine gidiyor, Hazreti Ali, Hacı Bektaşi Veli ve ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün resimlerinin önünde oturmaktan imtina ediyor!
Ata’ya saygıyı yok sayıyor! Anayasa’nın eşitlik ilkesine rağmen “Yandaşlar ve Candaşlar” yaratılarak yurttaşın hakları ellerinden alınıyor… Mahkeme kararları hiçe sayılıyor! Hatta işine gelmeyen kararları veren savcı ve yargıçlar sürülüyor ya da meslekten men ediliyor! “Sıfırla oğlum” bantları unutuluyor! Sedat Peker’in ifşaatı kale alınmıyor
… Dağıtılan silahlar bulunmuyor… İç savaş çıkar korkutmalarını yayanlara ses çıkarılmıyor… Akkuyu Nükleer Santrali’nin toprağı ve limanının bedelsiz Ruslara verilmesi karşılığında fahiş fiyatla alınacak olan elektrik sözleşmesi, kimseye bir şey hissettirmiyor…
İçişleri Bakanı, “ayda 10 bin avro alan AKP’liyi" açıklıyor ama hiçbir işlem yapmıyor! Koylar, ormanlar, su ve göller satılıyor kimsenin umurunda değil! Yani kan dökülerek emperyalistlerden alınan topraklar karış karış yine onlara veriliyor, 129 ülkeden 159 çeşit tarım ürünü alınıyor ses çıkaran yok! Ne yargı! Ne siyasetçi! Ne de!!! Daha sayalım mı?
***
Neyse! Bu devran kısa zamanda dönmelidir! Döndürecek güç halkın elinde!
Biz neyiz?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilemez maddesinde, “devletin, laik demokratik sosyal HUKUK devleti” olduğu yazar!
Hukuk devleti nedir?
Yurttaşlarının can ve malını, temel hak ve özgürlüklerini, huzurunu, ülkenin bütünlüğünü, mutlu, güvenli ve refah içinde yaşayabilmesini sağlamak adına, evrensel hukuk ilkeleriyle anayasaya bağlı olarak koruyan, insan haklarına saygılı, adil bir hukuk düzeni kuran ve sürdüren, tüm eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.
***
Hukuk devleti, yurttaşlarının aynı ve eşit haklara sahip olduğu temel ilkesinden hareketle, hak ve özgürlüklerini sınırlayan politik, ekonomik ve sosyal tüm engelleri kaldıran, dolayısıyla bireyi koruyan, halkın egemenliğine sekte vuran siyasal iktidarları denetleyen ve engelleyen en önemli güçtür!
Hukuk devletinde, idarenin işlemleri yargısal denetime tabidir, mahkemeleri tarafsız ve bağımsızdır, hak ve özgürlükler anayasal güvence altındadır…
***
Türkiye bir hukuk devleti midir? En can alıcı soru da budur! Aslında 16 Nisan 2017’de yapılan şaibeli, YSK tarafından yasalara aykırı olarak mühürsüz oy kullanılmasına izin veren ve AGİT tarafından hileli olduğu raporlaştırılan referandum sonrası, bu sorunun sorulması da yanıtlanması da “abdestle iştigalden” öte değildir!
***
Uygulamalara bakılır ve her gün basında çıkan haberler okununca Türkiye artık, “hukuk devleti” olmaktan çıkmıştır! Nedeni çok açık! Değişen 2017 Anayasası’yla yargı, yasama ve yürütme erkleri tek adama verilmiştir.
Dolayısıyla yargı taraflı ve bağımlı hale gelmiştir. Anayasa ve yasalar işlememektedir. Talimatla dava açılıp, kişinin kimliğine bakılarak karar verilen noktaya gelinmiştir… Başta AİHM olmak üzere, AYM ve tüm yüksek yargı organlarını siyasi iktidar tanımamaktadır!
Açıkça Anayasa’ya aykırı kararlar alınabilmektedir. Siyasilerin işlediği Anayasa ve yasaya aykırı faaliyetleri yargı, suç olarak değerlendirememektedir! Yargı korkutulmuştur! İktidar adeta bilinçli olarak yargıç ve savcı itibarı yok etmektedir! Sonuç, yurttaşın yargıya güveni yüzde 4,5’lere düşmüştür…
Uygulanan “amorf” rejimin müellifi merhum Burhan Kuzu, Anayasa değişikleri TBMM’den geçtikten sonra, “dünyada olmayan bir sistem yarattıklarıyla” övünmüş, Erdoğan’a verilen gücü yüceltmek için de “zavallı Obama” diye ABD Başkanı’nın yetkisizliğiyle adeta dalga geçmişti… Ne yazık ki bu sözleri söyleyen, sözde bir akademisyendi! Ve Türkiye’yi, hukuk devleti olmaktan çıkaran faillerden biriydi…
***
Oysa “zavallı Obama’nın” ülkesi, evet emperyalistti, kapitalist sistemin en etkin temsilcisiydi, sömürgeciydi, işine gelmeyen ülkelere saldıran entrikacıydı! Ama, ülkesinde hak ve özgürlükleri öne çıkaran, hak ve özgürlüklere göreceli de olsa riayet eden yani “hukuk devletini” çalıştıran bir ülkedir...
ABD yapısını 3 önemli bacak üzerinde kurmuştur! Der ki;
1-Yasalara uyarsan, müsaade edilen her işi yapabilirsin...
2- Ama kazancından elde ettiğin gelirden vergini kaçırmadan vereceksin…
3- Şayet “ilk 2 maddeye uymazsan, ben tam bir polis devleti olurum. Seni öyle döverim ki, ne olduğunu anlamazsın!"
Yani ABD kendi içinde hukuk devletinin sınırını belirlemiştir... Ve hukuk devletini işletmektedir!
***
Hatırlayacaksınız! Meşhur “Monica Lewinsky/Bill Clinton” olayında Clinton, işlediği eylemden dolayı değil, başkanlık gücünü kullanarak yargıyı yanlışa sürükleyecek yalan ifade vermesi için Monica’ya yaptığı baskı suçlamasıyla yüksek mahkemeye çağrılmıştı! Bugün de ABD tarihlerinde ilk defa D. Trump’ın evi, gizli belgeleri sakladığı iddiasıyla FBI tarafından arıyor! Görüldüğü gibi ister başkan ister bakan, taviz vermeden hukuk devleti ilkelerine uyuyor!
***
Ya biz? Partili Cumhurbaşkanı güya "açılım yapacağım" diye, Ankara’daki Hüseyin Gazi Cem Evine gidiyor, Hazreti Ali, Hacı Bektaşi Veli ve ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün resimlerinin önünde oturmaktan imtina ediyor!
Ata’ya saygıyı yok sayıyor! Anayasa’nın eşitlik ilkesine rağmen “Yandaşlar ve Candaşlar” yaratılarak yurttaşın hakları ellerinden alınıyor… Mahkeme kararları hiçe sayılıyor! Hatta işine gelmeyen kararları veren savcı ve yargıçlar sürülüyor ya da meslekten men ediliyor! “Sıfırla oğlum” bantları unutuluyor! Sedat Peker’in ifşaatı kale alınmıyor
… Dağıtılan silahlar bulunmuyor… İç savaş çıkar korkutmalarını yayanlara ses çıkarılmıyor… Akkuyu Nükleer Santrali’nin toprağı ve limanının bedelsiz Ruslara verilmesi karşılığında fahiş fiyatla alınacak olan elektrik sözleşmesi, kimseye bir şey hissettirmiyor…
İçişleri Bakanı, “ayda 10 bin avro alan AKP’liyi" açıklıyor ama hiçbir işlem yapmıyor! Koylar, ormanlar, su ve göller satılıyor kimsenin umurunda değil! Yani kan dökülerek emperyalistlerden alınan topraklar karış karış yine onlara veriliyor, 129 ülkeden 159 çeşit tarım ürünü alınıyor ses çıkaran yok! Ne yargı! Ne siyasetçi! Ne de!!! Daha sayalım mı?
***
Neyse! Bu devran kısa zamanda dönmelidir! Döndürecek güç halkın elinde!