Bir birey, vatandaş ve insan olarak, neleri yerine getirip ve getirmediklerini irdelemelidirler. Her şeyden önce kendi haklarını bilmeli, sahip çıkmalı ve korumalıdır. "Kendi haklarının neler olduğunu tanıyan ve koruyan, haksızlığa baş eğemez."
Güçlü devlet olgusu, toplumlarda yanlış anlaşılmakta ve yorumlamaktadır. Kitlelere göre güçlü devlet, otoriter olan ve gerektiğinde vatandaşlarını acımasızca cezalandırabilen biçimde algılanmaktadır. Aslında güçlü devlet, tüm sorunları demokrasiye uygun yasal yöntemlerle çözebilen ve tüm vatandaşlarına hiç bir ayırım gözetmeksizin insan onuruna yaraşır yaşamın tüm koşullarını sunabilen devlettir.
Bu olumsuz koşulların yarattığı doğal sonucu olarak, kendileri için hazırlanmış olan anti laik olan ve demokrasi dedikleri bir cephede yerlerini almaktadırlar. Anti laik ve demokratik bir panorama içinde, laikliğe ve demokrasiye karşı durmadan düşman yaratan tarikat ve cemaatler yaratırlar.
Bunlar gibi cahil ve zehir küpü denilen dinci örgütler, Atatürk Cumhuriyetine, laikliğe ve insanlığa düşman olan varlıklardır.
Toplumsal çoğunluk içinde, çeşitli etnik, kültürel, dinsel kümler (düşman) barındıran sosyal yapılara, gerilimlere, ötekileştirmelere ve her türlü olumsuzluklara karşı, hak aramaya ve eleştirmeye gebedirler.
Bu gibi durumlara karşı mücadele etmek, tüm toplumun sorumluluğudur. Çünkü, bu gibi terörizm, insanlık dışı bir sosyal suç olmakla birlikte, ancak ki sosyal direnişle yenilebilinir. Bu gibi teröristler, FETO gibi Şeytanlarla bile işbirliği yapabilirler.