ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

            Yeni sansür yasası geliyor ya; şimdiden biraz egzersiz yakayım ki bundan sonra neler yazabileceğime de karar vereyim.

              İsterseniz işe “ bugün ne yaptım” diye sizi bilgilendireyim! ( sanki benim ne yaptığım çok önemliymiş ve sizi ilgilendirecekmiş gibi bir anlamsızlık işte) yani sansüre çalım işte!

             Oldum olası sabah namazında gün ışımadan kalkarım ve evimle mahallenin camisi çok yakın olduğu için kendimi sevaba yakın hissetmek bir yana, ezan okuyan imamın sesi de bunda etkili ve böyle giderse ya bugün, ya da yarın çok geçmez elinden mikrofonu alır ezanı ben okurum bilin istedim!

Hangi makamda okuyor, anlayan beri gelsin?

             Her neyse, erken kalkmamın bir önemi daha var; ilginçtir bende kafa saat ondan sonra duruyor ve tam baltalık oduna dönüyorum!

           İşte bundandır ki aklımda kilerini sabahın köründe yazıyorum ve bir iki kez öğlen arası yazmaya çalıştım, baktım ki hiç alakası yokken “ Man adasında “ yüzüyorum!

              Bir de siyaset diye yazıya girmişim, yazının ortasında Haydar Dümen, Adnan hoca ve her tarafımda dolaşan kedicik patileriyle mayışmışım, telefon elde düşmüş, etrafımdakiler ne sayıkladıysam bilmiyorum; “ adam sapıttı “ diyerek dürtüp kaldırmışlar ve ağzı tükürük dolu kalabalığı görünce, işemeye sıkışmış bir bahaneyle sıvışmışım!

              Bugün işin öğlen sonuna doğru sipariş verdiğimiz koyun tereyağını almak için yaylaya gittik, bizim yaylaların koyun tereyağı anlatılmaz ve çocukluğumdan gelen bir tad olduğu için hep ilk tercihimdir! Fiyatını söylemeyeyim, zengin diye evimi yağmalarlar, kavurmalar da üstüne gider, peynirleri saymıyorum!

            Bizimle gelen Mahmut, iki de bir “ hocam bu yağa iki yumurta kır da gör “ diyerek mübalağasız her üç dakika da bir tekrarladı.

             Mahmut’u tekrardan edeyim diye “ bulgur pilavında da iyi olur “ demez olaydım. “ oo..yağ hafif yanacak ve tepesinden dökeceksin ama şakın kaşıkla yiyeyim deme, ince sac ekmeği ile tepesine Kartal gibi çök ve sen tadına bak”

Kendimi eve zor attım. Şimdi pilav pişmek üzere, artık yağlı yumurta sabah kahvaltısına!

              Manda yoğurdu da yolda geliyor. Muş’tan gönderiyorlar, ne ile gönderdiklerini söylemiyorum ki araç bir gaspa, soyguna uğramasın diye!

             Bal, yulaf ezmesi gani. Ama itiraf edeyim ki Ejder meyvesi bulmakta zorlanıyorum. Hani gönderen olursa sorun değil, para gani; yeter ki Allah din, iman versin..!

***************

 

Yedi yıldır elde ettikleri fırsatla canına okumadıkları kalmadı, tabi bir tek kendileri hariç!

 

                 Yedi yıldır elde ettikleri fırsatla canına okumadıkları kalmadı, tabi bir tek kendileri hariç!

Bu ülkenin bir sermaye kesimi vardı ve kapitalizmle uyumlu çalışırdı, hepimiz iyi, kötü bilirdik, onların kuralları kapitalizmin ahlaksız ölçüleri ile örtüşürdü ve biz de alıştığımız bu ayarda ayağımızı yorganımıza göre uzatır, idare ederdik!

             Şimdi iktidarın türedi zenginleri sokak aralarında lüks araçlarla fink atarken, giderek yorganı kısalan büyük yığınlar ayaklarını nereye çekeceklerinin telaşında, üstelik ayaklara ha bire çubuk yiyerek!

               Uygulanan ekonomik uygulamanın dünyada ne bir adı, ne de karşılığı var. Çocukluğumun başbakanı Süleyman Demirel yılda bir zam yapıyor diye adı “ zamcıya “ çıkmıştı.

Ya şimdi ki?

            Gün yirmi dört saat dakka başı zam var ve adı “ serbest piyasa “ olan bir ekonomik garabette, başımızdakini hiç bir zamla ilişkilendirmiyoruz ve bir dönem daha gelirse ebedi olacak ve ona peygamber payesi vermek çok da zor değil, hele şu faizi bir sıfırlasın, siz o zaman görün kimin “ sür “ borusunu çaldığını?

             Yedi yıldır kesintisiz bir sıkıyönetim var, hala bunu anlamayan bir siyasi yetersizliğin komikliklerini biri birimize anlatıyoruz ve “ kim gelecek “ diye aklımızı yeni prangalarla hazırlıyoruz!

              Bir iktidar seçim yaklaşırken toplumu neden bu kadar gerer, neden ülkenin etrafına tel örgü çeker, üstelik artık duadan başka hiç bir şey söylememek adına yasa çıkarmaya çalışır, hiç düşündünüz mü?

Düşünmediniz!

Zaten düşünseydiniz bu halde olmazdınız, olun; fazlasıyla hak ediyorsunuz!

            Hale bakın; birisi yüzüne bir post geçirmiş bizi o eski kurt yüzüyle ürkütmeye çalışırken, yetmiyor; karşı mahallenin istemeyip te bulamadığına “ buyur gel “ diyerek onlardan övgü alıyor!

Ya diğeri?

O da diğer mahalleye fırsat bu fırsat diyerek daldı ve şimdi Alevileri devşirmenin yolunu arıyor.

Değil mi “ Abdülkadir selvi?”

Hâsılı kelam “ geliyor, gelmekte olan” değil,

             Son kutup güneşinin cılız ışıkları kalmıştı ve onlar “ gitti, gidiyor...” üstelik uzun bir karanlıkla beraber, nefesimizin donacağı bir filizkıran...

Artık bu ülkede hiç bir sorunun olduğuna inanmıyorum!

Çünkü en büyük sorunumuz insan olma sorunudur!

               Üç beş menfaat için tüm kişiliğine çizgi çekenlerin olduğu bir kalabalıkta kimlerle yürüdüğünü bilmiyorsan, sen zaten sorunlusun. Bu durumdakilere bir de kurtarıcı gözüyle bakıyoruz ya; işte en çok öldüğüm nokta orasıdır...

************

10 Ekim katliamı anısı

 

           “ Ağabey aynı otobüsle gidelim, koltukta yan yana olalım, sohbet ederiz” böyle demişti sevgili Kasım OTUR.

            Öyle kararlaşıyoruz ve ben İl Eş başkanıyım, bir gün sonraya partinin büro açılışı var, Ankara’ya gideceğiz, dönüşte aynı araçla döneceğiz ve büro açılışına da yetişeceğim!

             Ani bir program değişikliği ile büro açılışı öne alınıyor ve ben gidemiyorum. Kasım ve diğer arkadaşlar üzülüyor; onlara sadece iyi yolculuklar diliyorum ve onların gidip dönmediği, benim olmadığım bir yolculuk!

             Haber bomba gibi düşüyor, bir kadın arkadaş telefonuma çıkıyor; sesi boğuk, “ durum çok kötü, her taraf ölü ve yaralı dolu” diyor!

             Kendimden kopuyorum ve tamda halaya duran, çoğunluğu Malatyalı olan grupta patlatıyor, karanlık ellerin ortaya sürdüğü ruhsuz.

           Sonra peş peşe acı haberler; Kasım, Seyhan, canberk ve çoğunu tanıdığım diğerleri... Ocaklar söndü, sevdalılar ayrıldı, babalar oğullarını gömdü, analar saçlarını yolup, yüzüne derin çizikler attı... İşte!

Hep diyorum ya “ bir cinayetler Cumhuriyeti “ diye!

Sonra?

Sonrası malum; birilerinin oyları arttı ve birileri kapağı Ceylan derisi koltuklara attı... Hepsi o kadar!

**************

Dünya gerçek Alevi felsefesi ile yönetilseydi,

Ne savaşlar, ne açlık, ne ahlaksızlık, ne de hak yeme olurdu.

 

             Rivayet odur ki Pir Sultan Abdal, zorla huzura götürüldüğü zulmün ekmeğini yememiştir. Canı pahasına red ettiği, makam, mevki ve haram lokmaya elini sürmediği için bedelini de ödemiştir!

Bir tek Pir Sultan mı?

Daha niceleri; Seyyid Nesimi, Hallacı Mansur... Yüzlercesi.

             Onlar bir makama gelmek için kırk kılığa girmediler ve vardıkları makam, halkın yüreğiydi, çünkü onları oraya halk taşıdı ve bilen ki yürekteki makamdan hiç düşmezsiniz, yüz yıllardır olduğu gibi!

Ya şimdi?

             Kendine “ dedeyim “ diyen nice türediler kılıktan kılığa girerek bir çok dernek kurup tepesine geçtiler ve şimdi orada zulme Alevilik pazarlıyorlar.

Aleviliği bir yerlere sıçrama aleti yapanları gördüğüm yerde midem bulanıyor!

Aleviliğin tarihi ta Sümerlerden başlar ve çağların zulme baş kaldırmış direngenliğidir!

            Şimdilere ağızlarına dolarlıkları ve hiç birinin Aleviliğin tarihini bilmediği söylemler bana o kadar itici geliyor ki, iş giderek köktenci bir Aleviliğe veriliyor!

            Hee zaman söylüyorum ve bir kez daha tekrarlıyorum; Aleviliğin İslam la zerre kadar yakından, uzaktan ilgisi yoktur!

            Tek yakınlık, aynı coğrafyanın toplulukları ile bir arada olmalarıdır ve Hüseyin’e yapılan zulme karşı taraf tutmalarıdır, hepsi o kadar!

            Aksini iddia edenlere burada tekrar çağrımdır, gelin bir platformda, canlı yayında, nerede isterseniz tartışalım ve Aleviliğin ne olduğunu yıllarca sömürdüğünüz insanlar anlasın diye!

             Şunu söyleyeyim; dünya gerçek Alevi felsefesi ile yönetilseydi, ne savaşlar, ne açlık, ne ahlaksızlık, ne de hak yeme olurdu. Dahası koşar adım, içine kan doğranmış hiç bir sofraya da koşmazlardı!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.