ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

              Uzun süredir “Helalleşeceğiz” yönünde açıklamalar yapıp buluşmalar gerçekleştiren CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen haftaya damga vuran bir hamleye daha imza attı. Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabında paylaştığı videoda, “Bu yaralardan biri de başörtüsü mevzusu.

                Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma ve geride bırakma zamanı. Konuyu devlet ciddiyetiyle çözme ve siyasetçilerin iki dudağı arasından çıkarma zamanı.

            Evrensel hukuk ilkeleriyle uyum içinde bir kanuni çerçeve oluşturduk. Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

              Kılıçdaroğlu, Salı günü partisinin grup toplantısında da konuya dair açıklamalarda bulundu. Grup toplantısının ardından ise Kılıçdaroğlu ile partinin üç grup başkanvekilinin imzasıyla, “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.

             ” düzenlemesini öneren üç maddelik bir kanun teklifi TBMM Başkanlığına verildi. CHP’nin bu hamlesi gündemin birinci sırasına oturdu ve tartışmalara neden oldu. Kılıçdaroğlu ile ekibi, parti içinden ve dışından gelen eleştirilerin hedefi oldular.

             İktidar cenahı, “Biz bu sorunu çözmüştük. Böyle bir sorun yok.” derken, CHP’li muhalifler, laiklik üzerinden, Türkiye solunun önemli bir kısmı ise ülkede bu kadar sorun varken, olmayan bir sorunu gündeme getirerek ülkenin gerçek gündeminin tartışılması geri plana itildi şeklinde eleştiriler yönelttiler.     

            Böyle bir sorun var mı, yok mu? Yok ise Kılıçdaroğlu bu çıkışıyla ülke gündemini değiştirdiğini ve iktidarın elini rahatlattığını bilmiyor mu? Muhafazakâr kesimden gelecek üç beş oyun hesabı mı yapılıyor? Bu muhafazakârlığa taviz vermek değil mi? Bununla laiklik tehlikeye atılmıyor mu? gibi birçok soru üzerinden yöneltilen eleştiriler söz konusu. Kimilerine göre Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a pas atmış ve gündemi değiştirme fırsatı vermişti.

              Ancak AKP sözcüleri, “Biz bu sorunu zaten çözmüştük.” deseler de partinin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, grup konuşmasında CHP’nin yasa teklifine karşı, “Yasa yetmez Anayasal düzenleme yapalım.” demesi sorunun varlığının kabulü anlamındadır.

             Çünkü bugün başörtüsünün takılıyor olmasını sağlayan herhangi bir yasal düzenleme yok. Sadece iktidarın, “Yasalarda yasak yok.” şeklindeki yorumunu kabul eden bürokrasinin müdahale etmemesinden dolayı, kadınların başörtü takarak çalışabilmeleri gibi fiili bir durum söz konusu.

               Peki, bu hep böyle gider mi? Elbette gitmez. Zira bugünkü fiili durumda başörtüsü takılması serbest olsa da kılık kıyafet üzerinde kontrol tersten işlemekte ve çalışan kadınların, hatta sokaktaki kadınların giyimlerine müdahale edilmektedir.

            Etek boylarını ölçen, dekolte giydi diye çalışanlara mobbing uygulayan amirler, seküler yaşam tarzını uygun giyinen kadınları baskı altına almaktadırlar. Dolayısıyla CHP’nin kanun teklifi iyi okunduğunda, teklifin yalnızca başörtü serbestliği için verilmiş bir teklif olmadığı görülecektir. Zira teklif, çalışma ortamına uygun, giyim kuşamın tamamına yönelik amirlerin müdahalesini engellemek amacıyla verilmiş tekliftir.

Cumhurbaşkanının işi anayasa değişikliğine havale etmesinin iki amacı var:

            Bunlardan birincisi topu CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun ayağından almak ve sorunun çözümünü kendisine mal etmek,

            İkincisi ise muhalefeti anayasa değişikliği zeminine çekmek suretiyle parlamentoda değişiklik için gerekli sayısal çoğunluğu sağladıktan sonra, kırıntı özgürlükleri içine attığı torba kanun teklifi ile ajandasında bulunan anayasa değişikliklerini parlamentodan geçirmek.

             Muhalefet sonradan yan çizebilir mi? Çizebilir. O zaman da muhalefeti özgürlükler karşıtı olarak ilan etmek hiç de zor olmayacak.

               Nitekim Cumhurbaşkanı AKP grup toplantısında yaptığı anayasa çıkışının ardından mecliste gazetecilerin sorularını yanıtlarken, getirilecek teklifin kapsamı hakkında kendisine sorulan soruya, “Ülkenin tüm kurumlarında, bu işi en geniş anlamda yer alacak şekilde Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerimi şu anda çalıştırıyorum.

             Bu teklifimizi Meclis’e getireceğiz. Meclis’e getirdikten sonra o ne yapacak? Desteklemeyecek. Ne kadar samimi olduğu her zaman olduğu gibi meydana çıkacak.” diyerek niyetinin sorunu çözmek değil, muhalefeti köşeye sıkıştırmak olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koydu.

            Kılıçdaroğlu, açıklamanın hemen ardından Cumhurbaşkanının elinden bu kozu alacak bir hamle daha yaptı, “Eğer arkasında yine kurnaz bir ajanda çıkmazsa tabii ki Alevi vatandaşlarımız dahil, hak ve özgürlükler konusunda getireceğiniz öneriye her türlü desteği vermeye hazırız.” dedi ve Erdoğan’ın kendisini samimiyetsizlikle suçlamasının önünü kesmiş oldu.

              İlginç değil mi? Meclise getirdiği sansür yasası ile basın özgürlüğünü yok ederek halkın haber alma hakkını ortadan kaldırma hazırlığı içinde olmanın yanı sıra, anayasada toplantı ve gösteri hakkı, düşünce ve düşünceyi yazılı veya sözlü olarak yayma hakkı gibi hakları kullandırmayan sanki kendisi değilmiş gibi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı daha özgürlükçü anayasa yapmaktan bahsediyor.

              Şimdi gelelim başörtüsü sorunu var mı yok mu tartışmasına. Evet bugün başörtüsü takmak serbest, kadınlar başörtüsü ile çalışabiliyorlar. Çünkü yasalarda böyle bir yasak yok. Mevcut iktidar anlayışını temsil eden kurum yöneticileri, geçmişte olduğu gibi olmayan bir yasağı varmış gibi gösterip, tüzük, yönetmelik veya genelge ile başörtüsü takılmasını engellemiyorlar.

             Ancak kabul etmek gerekir ki, hep böyle devam etmeyecek ve bir iktidar değişikliğinde önceki yıllarda olduğu gibi yasal bir yasak olmadığı halde, herhangi bir kurum amirinin bu konuda yönetmelik veya genelge çıkarmayacağının, ya da bir amirin hiyerarşide elde ettiği pozisyonunun üstünlüğünü kabul ettirmek için vereceği emirle yasaklamayacağını kimse garanti edemez. Kaldı ki CHP’nin teklifi sadece başörtüsü serbestliğine değil, çalışma ortamına uygun her türlü kılık kıyafete güvence getiren tekliftir.

              Kuşkusuz Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklaması iyi okunduğunda, CHP’nin bu teklifi, sadece olabilecek keyfi uygulamaların önüne geçmek için vermediği görülecektir. Ne diyor Kılıçdaroğlu, “Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz.

               ” Bence kanun teklifinin iktidarı rahatsız eden tarafı kendi tekelinde tuttuğu bu konunun kanuni güvence ile elinden alınmasıdır. Zira başörtüsü iktidar için en kullanışlı propaganda aracıdır. Nitekim iktidar muhafazakâr seçmeni, “CHP ile onunla masaya oturan muhalefet, iktidar olursa başörtünüzü çıkarttıracak.” propagandası ile kendisine mahkûm etmektedir.

             Bir başka deyişle, bu konuda kanuni düzenleme yapmayan iktidar, ben gidersem başörtüden olursunuz propagandası ile önemli bir seçmen kitlesini rehin almaktadır. Uyguladığı ekonomik programla işsizlik, yüksek enflasyon ve yoksullukla inim inim inlettiği yoksul halkı “Ben gidersem başınızı açacaklar” diyerek kendisine oy vermek zorunda bırakmaktadır.    

               Öte yandan kamuoyu araştırmaları, CHP’nin masanın motor gücü olmasından dolayı, 6’lı masa da oturan DEVA, Gelecek ve Saadet gibi partilerin, AKP’den kopan ya da kopma ihtimali bulunan seçmeni yeterince çekemediklerini hatta bu seçmenlerce yaşam tarzlarına müdahale edecek CHP ile aynı masada oturmaktan dolayı sorgulandıklarını ortaya koymaktadır.

             Tüm bunları göz önüne aldığımız da kendimize şu soruları sormamız gerekiyor. Ekonomik ve sosyal çöküşün müsebbibi iktidarın, halen %40’lar civarında oy alıyor olmasının nedeni topluma empoze ettiği yasakçı CHP imajı olabilir mi? CHP bu hamleyi, iktidarın başörtülü kadınları siyasi rehine olarak kullanmasına son vermek için yapmış olabilir mi? Türkiye oldum olası laiklik gibi önemli bir ilkeyi, doğru yorumlayamayan ve onu yasaklar için kullanan, hükümetler ile durumdan vazife çıkaran bürokrasinin yarattıkları suni krizlerle boğuşan ve zaman tüketen bir ülke değil mi?

             Kuşku yok ki, CHP ile lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu hamleyi öyle akşam yatıp sabah kalktıklarında “Haydi bugün değişik bir şey yapalım, milleti şaşırtalım.” diye yapmadılar. Hepimiz yakından takip ediyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu yoğun bir tempo ile Türkiye genelinde büyük küçük birçok kentte, muhtarlarla, çiftçilerle, demokratik kitle örgütü yöneticileriyle, kanaat önderleriyle basına kapalı toplantılar yapıyor.

              Elbette bu toplantılarda kendisi ile arkadaşlarının edindikleri izlenimler ve kendilerine söylenenler onları bu hamleyi yapmaya itmiştir.

               Kısa ve öz söylemek gerekirse, ülke hayatın her alanında derin krizler yaşarken, seçimlerde halka verecek bir şeyi kalmamış iktidarın elinde tuttuğu kozu elinden almak için yapılan bu hamle doğru bir hamledir. Unutulmamalıdır ki siyaset, satranç oyunundaki gibi doğru hamleyi doğru zamanda yapma işidir!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.