Ahmet ağabey yokluğunun üzerinden 23 yıl geçmiş.
Düşününce uzun bir süre ama daha dün gibi geliyor…
Sana yazmak, seninle konuşmaya çalışmak,
Yokluğunu kabul etmemenin bir yansıması.
Bu söylediklerim sadece benim için geçerli değil,
İki gün öncesinden başladı seninle ilgili anma toplantıları.
Seni tanıyan, yazılarını okuyan, söyleşilerinde seni dinleyen,
Ve tabi ki en çok değer verdiğin öğrencilerin, gençler,
Uyaran ve yol gösteren düşüncelerinle seninle buluşuyorlar,
Adım adım gezdiğin ülkemizin dört bir köşesinde.
******
İnan her geçen gün, yokluğun daha da çok hissediliyor,
Tıpkı Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu… gibi.
Yokluğunda kısa bir filmde buluşturdum sizleri,
“Cumhuriyete Can Verenler” diye tanımladım, selamladım,
Kubilay’dan bu yana katledilen,
Cumhuriyetçi, Devrimci, Yurtsever, Atatürkçü tüm aydınlarımızı…
Gördükçe hepinizi bir arada,
Çok daha net görülüyor,
Bugün içine düştüğümüz karanlığın nedenleri.
*****
Sizleri yok etmeye karar verenler,
Yazdıklarınızla, anlattıklarınızla,
Hukuksuzlukların, haksızlıkların, karanlıkların karşısındaki dik duruşunuzla ve kararlılığınızla,
Halkta, bizlerde yarattığınız aydınlanma ateşini yok etmek istediler.
İstediklerine de bugün bir ölçüde de olsa ulaştılar,
Ya da ulaştıklarını sanıyorlar.
Sorunun büyüğü;
Karanlıklardan şikayet edenlerin dağınıklığı,
Karanlığı yaratanların yolunda yürüyerek aydınlığa çıkılacağına inanılması.
**********
Ahmet abi,
25 yıl önce kaleme aldığın “Demokratik Toplumcu Çağrı” bugün için de geçerli ve Demokratik Laik Cumhuriyet mücadelesinde bizlere yol gösteriyor;
“Çözüme giden yol; …Gerek Türkiye’de gerekse dünyada çağımızın gerekleri, demokrasi ve hakça toplum isteklerinin bir arada karşılanmasını zorunlu kılmaktadır. Demokratik toplumcu bu çerçeve, sağlıklı, huzurlu, insan onuruna yakışır bir toplumsal düzenin ön koşulu olmaktadır.
Ne demokrasiyi erteleyerek ya da demokrasiden vazgeçerek toplumsal adalete ulaşılabilir, ne de sosyal devlet anlayışı bir kenara bırakılarak, gerçek, kalıcı ve katılımcı bir demokrasi kurulabilir.
Toplumu yeniden esenliğe çıkarmak ve ülkemizi 3’üncü bin yıla hazırlamak için, devleti hastalıklarından arındırmak gerekmektedir. Bir zamanlar kitleleri peşinden sürükleyen birçok ideolojinin çekiciliğini yitirdiği, ırkçı ve şeriatçı eğilimlerin karanlıkları çağrıştırdığı bir ortamda, hakça bir düzenin yolunu açacak Kemalizm, öncelikle Türkiye’nin bugünkü koşullarında yeniden güncellik ve çekicilik kazanmıştır.
…… Kemalizm ne Atatürk’ün bekçiliğidir ne de 1920 koşullarında yapılmış olanların toplamıdır. Kemalizm, demokratik toplumcu bir öze sahip, sürekli devrimcilik ilkesine dayalı bir çağdaşlaşma ideolojisidir.
……… Türkiye bugün çok zor bir dönemden geçmektedir. Ama karşı karşıya bulunduğumuz zorluklar, 1920’lerde Anadolu Devrimini gerçekleştirenlerin aşmak zorunda kaldıkları zorlukların karşısında çok küçük kalmaktadır.
…Çıkış yolunun ilkeleri bellidir. O ilkeleri paylaşanların demokratik birlikteliği, yozlaşmış yapıların yıkılmasına, devletin ve toplumun yeniden sağlığına kavuşmasına yetecektir.
Gün, karanlığa karşı güçlerin örgütlenmesi ve dayanışması günüdür.
Ülkenin içinde bulunduğu ortamdan endişe duyan herkesin, konumu ne olursa olsun, mutlaka yapabileceği bir şey vardır.”
*********
İnan Ahmet abi,
Gösterdiğin yolda, söylediğin doğrularda yürüyeceğiz,
Ve 100’üncü yılında,
Uğruna canını verdiğin Cumhuriyetimizin aydınlığına kavuşacağız.
Saygıyla ve hiç bitmeyecek olan özlemle…
Özel not:
Fenerbahçe’ye olan sevginle mutlu olacağın haberler vereyim.
Sahada ve salonda güzel oyunlarla başarılı sonuçlar alıyoruz.
En önemlisi de “Cumhuriyetin Feneri” sloganıyla,
Cumhuriyetin 100’üncü yılında,
Şampiyonluklar kazanan bir kulüp olma hedefi taşımamız.