Uzay çağını geçtik, artık uzay ötesi çağa doğru yol alan bir dünya var ve biz bu dünyanın neresindeyiz gerçekten anlamak zor!
Osmanlı’dan beri yenemediğimiz ve adeta kodlarımıza işlenen bir gericilik sendromumuz var, ne aşmaya çabamız, ne de dünyayı okumak gibi bir derdimiz var!
Matbaa icad edilince Osmanlı tebası “ nelerin abdesti bozacağını “ tartışıyordu ve bu gün geldiğimiz nokta “ sakız çiğnemenin orucu bozup, bozmayacağıdır!”
Rayına oturmayan bir eğitim sisteminde elde hazır olan öğretmenleri kategorize ederek, cehalet iklimine iyice yuvarlanacağımız kesin, çünkü yeterince malzeme var ve şimdi içimize kattığımız Altı milyon Ortadoğulu ile bu iş daha kolay hızlanacak; ihtimalin tartışmalara klozeti de katacağız; oraya ..mak mekruh mu, günah mı, diye?
Bana kalırsa klozet çağın en büyük buluşudur ve nokta atışla altınızı temizliyor, yoksa elimizle pisliğe bulaşmaktan nasıl kurtulacaktık?
Defalarca bu sayfada “ bir cinayetler cumhuriyetinde yaşadığımızı “ yazdık ve şu an cezaevinde olan fırıncıların Başkanı “ çok ekmek yemekle makûs talihimizi yenemediğimizi” söylemişti ve sanırım bunun sonucu sirayet edince, benim cumhuriyet tespitime çok ekmek yiyenlerin tepkisi oldu “ seni gidi cumhuriyet düşmanı “ diye!
Hakkını vermek lazım, bu yaşa kadar gelmişsem, gerçekten ipte cambaz olmak gerekiyor ve bakın hala aranızdayım; “
Yaşasın Cumhuriyet...”
Son bir haftada ülkemde kaç cinayet işlendi, kaçını duyduk bilmiyoruz!
Duyduklarımızı saydığımızda bir haftalık durumumuz net ve hepimiz sırtımızda tabutla geziyoruz!
Tamam, anladık terör olayları dış güçlerin işi de, ya günü birlik boğazlanıp, karnı deşilen kadınlar kimin işi?
Dahası uyuşturucudan ölen ve kaldırım başlarına düşüp uyuşturucudan bir hal olan gençler, hangi ülkenin gençleri?
Dahası sahte içkiden ölenler var ve çağın ayıbı!
Bir şişe içkiyi ev kirası fiyatına yükseltirsen olacağı bu ve hiç bir tedbirle de önleyemezsin!
Yüksek vergiler aldığın ve “ haram “ olduğunu söylediğin bu kalemlerle, imam maaşı dâhil, çalışana para ödüyorsun!
Sonra?
“ Elhamdülillah biz Müslüman’ız !”
Kusura bakmayın hiç bir Müslüman’ın kitabı bunu kabul etmiyor ve yazmıyor; “ içki haramdır “ diyor, nokta!
O halde haramdan alınan vergiyi kursağa indirmek; aman Allahım, beni azabından koru!
Eh!
Sonra Reis, çağırılmadığı NATO toplantısına postayı koydu; “ biz böyle önemsiz toplantılara gelmeyiz “ diye!
Uzun süre güldükten sonra ancak toparlanabildim!
İşte “ Wan minüte “ diyeceğin nokta burasıydı.
Hemen dönecektin ve “ alın başınıza çalın Natonuzu “ diyecektin!
Sonra gerçek solcuları çağıracaktın ve bak, bakalım bir tek NATO’nun üsüne ait toz zerreciği kalır mıydı?
Bunu yapamadığım zaman, merak etme önemli olan toplantılarına da çağırırlar; ne için mi?
Onu da yeni dostun Put in’e sor!
************
NE FAYDA
İlk günden itibaren Suriye meselesi ile ilgili görüşlerimizi yazdık ve bu bataklığın hiç bir bataklığa benzemediğini söyledik ama çabamızın boşuna olduğunu da biliyorduk!
Öyle bir bataklık ki bizi oraya sürükleyen akıl hiç bir zaman başını çevirip gökyüzünde kuzgunların dolaştığını görmedi ve kuzgunların çok sabırlı leşçiler olduğunu biz hariç bütün dünya bilir. Her zaman kurbanın son nefesini beklerler, gerisi malum, son iş karıncalara düştüğünde her şey bitmiştir, geride kime ait olduğu bilinmeyen bir kemik yığını!
Şu an dünyanın insan çeşidini toplama merkeziyiz ve bu iş hesapsız, kitapsız atladığımız Suriye cehennemidir; şimdi çabala ki ocağına düşen yangını söndüresin!
Tarih boyunca hep öyle yapmışız ve sorgulamayan bir kuru kalabalık yarattığımız için bütün yalanlarımız muteber kılınmış, doğru söylemek en tehlikeli suç olarak hep ensende dolaşmış!
İktidarı pohpohlayan medya maymunları seksen beş milyon insanın kaderini parmağında oynatıyor ve onları duymak o kadar iğrenç ki, insanın kendi kulaklarına kurşun dökesi geliyor.
Suriye de kimin eli, kimin cebinde belli değil, tek belli olan içimize dolan sayısız el ve önüne ne gelirse karıştırıyorlar, öyle ya, buldukları yeni bir ülke var, konum belirlemek için yol, yordam girip çıkacaklar ve çöpüne kadar karıştıracaklar!
Sonra ne mi olacak?
Buna sebep olanlar çıkıp tepemizde bağıracaklar ve kırk yıldır nakaratından öte bilmediğimiz bir türkünün cırtlak sesi ile koroya dahil olmamızı isteyecekler; aksini düşünmek vatan hainliğidir, bunu em çokta vatanı uçurumun eşiğine getirenden duyarsın!!
Canice bir katliam gerçekleşmiş, orada çocuklar acımadan öldürülmüş ve piyon katilden çok, bu işin önünü, ardını araştırma zahmetine girmeyenler; hemen içeriye saldırıyorlar ve ellerinde sopa “ kim yaptı demişsem, sen de onu de; yoksa..!”
Bak, söyleyeyim kim yaptı?
O bataklığa kim hesapsız, kitapsız daldıysa o yaptı!
Korkum o ki bu iş uluslararası servislerin iştahı ile alakalı!
Her seferinde enseleyeceğin bir piyonun ötesinde büyük bir resim var!
Bu resimi vakti zamanında çizenlere ha bire renkli boyalar taşıdın!
Şimdi resim bitti, taşıdığın renklerin nasıl bir uyumla tuvale yansıdığını görsen ne fayda?
Artık çok geç ve elinde fırçayla içimize dolan o kadar ressam var ki, hangisine boya taşıyacaksın?
Ah, nerede o eski kara kalem, sokak ressamları?
Hepsi bizdendi, içtendi, samimiydi...
Ya şimdi?
O resimlere bakıp ağlıyorum; ne kadar da yakışıklıymışım?
**********
GEREKSİZ TARTIŞMA
Ucuz insan pazarına düşmeye gör; çok sesli bir kargaşanın anlaşılmaz parçası olmaktan kendini kurtarmak çok zordur!
Ya susarsın, ya da bütün kargaşanın hedefi olursun!
Burada karşınıza çıkan temel sorun bir toplumu bu hale getirmek için nasıl bir mühendisliğin işlediğini bilmektir!
Bu mühendisliğin baş mimarı “ devlet “ dediğimiz kuralsızlıktır!
Diğer bir deyimle kendine kuraldır, topluma asla!
Korku, baskı ve benim dediğimden başka hiç bir şeye inanmayacaksın” gibi bir dayatmanın sahibidir devlet!
Kendi tarihini kendisi yazar ve seni buna inanmaya zorlar!
İnandığın anda bir daha hiç bir gerçek aklının sınırlarından geçmez ve tam da devletin istediği tehlikeli bir savunucuya dönüşürsün!
Bu tiplere işin özü, belge ve daha nice destekleyici gerçekleri sunmanızın bir anlamı yoktur!
Doğru bilse bile kabul etmeyecektir; çünkü cahil, doğruyu kabul ettiğinde yenildiğini sanar ve hiç bir cahil tartışmada yenilerek çıkmak istemez, sürekli bir “ ama “ sı vardır!
Bu ülkenin tarihinde trajediler vardır; eleştirmek çok ayrı bir şey ama küfretmek ahlaksızlıktır!
Olayları geniş bir pencereden algılamayanların böyle bir sorunu var ve tüm çürümüşlükleri ağızlarından akıyor!
Bu tiplerle tartışmaya girmek, onların aldığı nefese ortak olmaktır!
Bu sayfada sert eleştirilerin oluyor ve bu benim yazı tarzım!
Sert sulardan gelen bir insan ılık sulara pek alamıyor ama küfür, hakaret, asla tarzım olmadı, olmayacakta!
Eğer bir insanı ikna etmenin boş bir çaba olduğunu sezersem tartışmayı da hemen keserim!
Şunu unutmayın ki sizin sevmediklerinizi sevenler vardır ve bu nedenle eleştiriyi dozunda ve doğruya varmak için yaparsanız, belki de o katı insanı zamanla doğruya evireceksiniz!
Eğer kafadan işe küfürle dalarsanız, karşılığı misliyle size dönüyor ve hiç bir amaç kendini bulmuyor!
Evet!
Çarpık düzen sistemlerinde bunlar var ve güne küfürle başlayıp, küfürle bitirmek!
Ne kadar çürümüşüz!