Çok tehlikeli bir seçim sürecine girerken, hükümetin savrulmasını iyice kışkırtanlar, felaketin kapısını iyice aralayacak demeçler veriyor ve anlaşılan o ki bu demeçlerden cesaret alan hükümet, manzaranın anlatılan gibi olduğunu sanıyor ve içinden onlarca yıl çıkamayacağımız bir belaya atlamaya çalışıyor!
Adam, emekli asker; nasıl kahramanca savaştığını söylüyor ve günün sonunda “ kurtuluş savaşını üç yılda kazandık ama terörü kırk yılda bitiremedik” diyor!
E, çözüm ne?
Silaha, savaşa devam ve dahası içeride baskıların artırılmasını ima eden öneriler!
Sonra hedef HDP, tabi ki o siyasi uzantıdır ve derhal kapatılmalıdır; yoksa Devlet Bahçeli ile nasıl yan yana oturacaklar?
Devlet Bahçeliyi seçenler bu ülkenin insanları, HDP’ ye de Angola’dan gelenler oy verdi öyle mi?
Bir diğeri binde sıfır oy almamış ama bir partinin yedeğinden Meclis’e kapağı atmış, o konuşuyor, HDP konuşamıyor!
Konuştuğu ne; “ Meclisteki terör uzantılarının kökü kazınmalıdır!”
Bu son derece tehlikeli dil ve akıl tutulması bu ülkeyi felakete götürecek densizliklerdir!
Siyasetçi, ölçülü ve ülkenin bütünlüğünü esas alarak konuşmalıdır!
Böyle ortaya savurarak konuştuğun zaman gün gelir ortalığı toparlayamazsın ve bu ülkenin kaderi boş boğazlığına heba olursa, senin kaybedeceğin hiç bir şey yoktur!
Olan bu ülkenin garibanına olur ve unutma ki dağılan çimento bir daha harç tutmaz!
Şimdi Suriye topraklarına operasyona hazırlanıyoruz!
Diyelim ki girdin ve bırakın otuz kilometreyi, yüz kilometre içeriye kadar da sildin, süpürdün;
Eee, ne olacak?
Orada petrol var ve Amerika ile Rusya zeytin ağaçlarının bekçiliğini yapmıyor ve İran faktörü ayrı bir konu. Yani onlar petrol kuyularının bekçileri, kendileri tankerlerle taşırken, sen yolda kalan araba için elinde küçük bidonla bekleyeceksin, verirler mi, vermezler mi artık canavarın insafına kalmış!
Bunu yaptıktan sonra bizde doların hali ne olacak?
Eti, sütü, sebzeyi, meyveyi ucuza yiyecek miyiz?
Üniversite diye beton binalar dikmişsin, orada dünyayı değiştirecek bir icadın çıkacak mı?
Kiralar düşecek mi, kiralar?
Bu soruların yanıtını hepiniz bilirsiniz?
Cesareti alınmış bir toplumda hiç biriniz bunu bildiği halde; “ ne oluyor “ demeye muktedir değilsiniz!
O zaman sızlamayacaksın ve çıkacağız hep bir ağızdan “ savaşa evet “ diyeceğiz!
Herkesin yaptığı gibi ve muhalefeti dahil; bir sürü lak, lak ve günün sonunda savaş tezkerelerine evet!
Benden de “ Evet!”
Girin, artık bitsin bu iş ve ne olacaksa olsun!
************
Birkaç insan
Bu günkü “ öğretmenler gününü “ es geçeyim.
Zaten sayısız güzelleme düşecek sayfalara, dahası birçok kamu çalışanı gibi, haksız, hukuksuz bir şekilde ekmeğinden edilen öğretmenlere dair hiç bir söz çıkmayacak ve bu güne kadar çıkmadığı gibi!
Sonra devlet katının çeşitli kademelerine rol çocuklar oturtulacak, en üst makam dâhil... Çocuklar masumdur, çocuklar küfür etmeyi bilmez; değil mi amcası?
Her neyse; kimse yanlışa düşüp günümü kutlamasın, zaten ben o işten emekliyim!
...
Çoktandır içimizde bir savaş hırsı vardı. Yunanistan’la biraz şakalaştık ve son bir aydır galiba yeryüzünde Yunanistan diye bir devlet yok; balıklar mı yuttu ne?
Kullanılan bir cani taksimi kana buladı ve biz hala “ nereden geldi “ diye biri birimize akıl danışıyoruz!
Kaç gündür ben de kafa yordum; sonuç denize çıktı, Lazkiyeden Akdeniz’in dibine dalmış, kıyı Ege’yi dolaşarak, yanlışlıkla Marmara denizine çıkmış; Allah bilir kaç oltadan sıyırmıştır?
Siz gülün; bu iş havadan paratonerle gelmekten daha kolay ve ucuz!
Amerika ve Rusya “ madem çok istiyordunuz, hadi Suriye’nin kuzeyini bi yoklayın “ dedi, yokladık; Savunma bakanımız “ iki yüz seksen kişiyi hal ettik “ deyince, Amerika ve Rusya “ şimdilik bu kadarı yeter, kanka daha fazla abartma “ diyerek, bir dahakine kadar sessizlik önerdi!
Gerçi Reis, “ ben size mi soracaktım, kendi başıma girdim “ dedi!
Benim için Reisin dediği geçerlidir; ekmeğini yiyiyor uz, elin gâvuru da kim?
Bu konular da Süleyman beye de güvenirim; Allah var, küfürde hakkını veriyor, yakında dün düz gideceğinin sinyalini de veriyor!
Sonunda o masum ve mülayim, Hulusi beyi de kendine benzettiler ve o Hulusi bey ki başında bulunduğu ordunun dibi oyulmuştu, hiç farkında değildi, ta ki boğazını sıktıkları an da!
Sonra ordusundan haberi olmayanı Milli savunma bakanı yaptık, iyi mi?
Şimdi ona siyasi terbiyeyi öğrettiler ve işe “
Nah “la başladı, sırada “üçün biri var!” hazır olun geliyor..!
Kemal beyin kalan şu son yedi ayda milyoner olma şansı çok yüksek!
Sakince giydirsin ve küfür ün bini bir para; yağdır tazminatları ye keyfine bak; üstelik kaynak belli, şaibesi de yok!
Yalnız o “ beş kuruşluk “ hikâyeleri geç, şova giriyor, en üstten çelmeyi at ki bitin kanlansın; ne o, kaburga kemiklerin sayılıyor!
Hewal Bahçeli de şimdilik kenarda dursun!
Ne zaman ki kendine gelir mantıklı bir şey söylerse hay, hay..!
Umarım ömrü vefa eder de gitmeden şu ülkeye bir iki güzel söz bırakır!
Yoksa çayla püskevit tabi ki bir arada iyidir ama çaya banarsan ortaya berbat bir görüntü çıkar, ne çayın, ne de püskevitin tadı kalır!
Mithat hocama laf yok; diken tarlasında gül bu kadar mı güzel anlatılır?
Bir kaç insan örneği işte..!
***********
MASA GICIRDAMAYA BAŞLADI
Birkaç gün önce altılı masayı kadınların altın gününe benzetmiştim; her hafta birinde toplanıp, kısır, çiğ köfte yiyerek dağıldıkları gibi bir durum!
Tabi bu gibi durumlarda önce dışarıya yönelik bol dedikodular yapılır; sonra yavaş, yavaş katılımcılar biri birini çekiştirir, sonra kavgalar ve herkes altınını geri alır, iş dağılır, sadece yenilen, içilen kardır ama onun da dedikodusu vardır; “ ben daha iyisini yaptım, o yapmadı “ diye!
Şimdi bizim altılı masa önce gıcırtı, çıkarıyordu, şimdi iş çatırdaya vardı!
Uzun süredir ağır Yavuz abi çişini tutmayan çocuk gibi ha bire sızlanıp duruyordu ve sonunda patladı “ Kemal beyden olmaz “ dedi!
Bizim CHP’li Engin Altay “ Meral Akşener bunun kulağını çeksin, yoksa işeme tamam da , bu ..çacak “ gibi şeyler söyledi. Yani lafın açılımı budur, her şey her yerde söylenmez ki, sen nazikçe söylesen de onun açılımı “ ..caktır!”
Oysa bilmiyor ki o Meralden habersiz öyle rastgele çiş bırakmaz!
Yani Meral konuşturduğu Yavuz üzerinden diyor ki “ Bay Kemal olmaz, dayatırsa da kendisi bilir, yaşasın Reis..!”
O altılı masa da kimin ne menem şey olduğunu bilmeyenlere neyi hatırlatayım?
Hepsi de bu ülkenin iyi olmayan her şeyinde sorumlu olanlardır!
Akşenerin içindeki kurt, Davutoğlunun Suriye meselesindeki rolü, Babacanın içinde ki şerriat özlemi ve Maliye bakanıyken hükümsüzlüğü, Kemal beyin her tezkere ve fezlekeye koşması...şimdi bunlardan vatan kurtarmayı bekliyorsunuz?
Bunların içinde benim Cumhurbaşkanı adayım Cemal Enginyurt’dur!
Adam ortaya karışık savuruyor ve deli saçması gibi bir sürü de doğru söyleyerek!
Çatırdayan masa, gerçekleri dillendirmekten kaçan ve korkan bir yapıdır!
Bu kadar sıkışmış bir iktidara karşı bu kadar eli, kolu bağlı olmakta ne?
Seçimlere Altı ay kala birden ortaya çıkan şiddet ve savaş naralarına karşı bildiğinizi neden çıkıp söylemezsiniz?
İçinizde bunu söyleyecek bir yürek yoksa yarın gelseniz ne yazar?
Doğru dürüst bir planlamanız yok. Gelince ne yapacağınız belli değil ve dahası savaş politikalarına destek vererek bu ülkede hangi sorunu çözeceksiniz?
Şeytan görmüş gibi kaçtığınız Kürt sorunu orada durdukça, gelseniz ne olur, gelmeseniz ne olur?
Parlamenter sisteme yeniden geçeceklermiş!
O sistem önceden de vardı, değişen neydi?
On yedi bin faili meçhul cinayet, o sistemde olmadı mı?
Köylüye ..k yedirmek hangi sistemde oldu?
Köyleri hangi sistem boşalttı?
Beş cilt kitap olacak o kadar soru var ki, hangi birini sorayım?
Sen kafanın içindeki sistemi değiştirmediğin sürece, hiç bir sistem seni değiştirmez!
Kan, evlat acısı, açlık, işsizlik, daha bilmem neler..?
Bunun sebebi olduğunuz yerde, pürü pak gibi ortalıkta dolaşmaya utanacağınız yerde, hala yiyeceğiniz sürünün dansına hazırlanıyorsunuz!
Kiminiz kurt sesi çıkararak, kiminiz en iyi kurt benim” diyerek!
Karşıda sizin bu halinizi görüp korkudan titreyen koyunların Allah yardımcısı olsun!
**************
NE KADAR DA BENZİYORUZ
Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür!
Böyledir bu coğrafyanın özeti!
Tarihi, kanlı bir yolculuktur ve o yolculuk kesintisiz devam ediyor; çünkü hiç bir tat kan kadar dimağımıza haz vermiyor!
Evimizi dikenli böğürtlenin ortasına yapmışız!
Sürekli takılıyoruz ve bu durumda üst, baş, ne varsa paramparça ama biz bunu marifet sayılıyoruz!
Hiç birimizin aklına çalıyı çekip bir tarafa atmak gelmiyor ve çalı bizi kanatsın diye koruduğumuz bir kutsal mabet gibi kucağımızda duruyor!
Huzur bulmadığımız, bulamayacağımız bu coğrafyanın nimetleri boynu bükük gözlerimizin içine bakıyor! Orada çalı yok, deve dikeni yok ama biz varız!
Biz ki Tanrı’nın huzur bulmasınlar diye bu coğrafyaya serpiştirdiği azap artığı kullar!
Aynı dini ceplerine koymuş ve biri birini öldürmeden kimseyi huzuruna kabul etmiyor!
Daha çok kan, daha çok ölüm; cennetin üst katına gitmek için tek tercih olarak önümüze konmuş!
Böyle olunca tarifsiz, tanımsız, cinayetler işliyoruz ve daha Tanrı’yı tanımayan çocuklar dâhil!
Sahi, o hangi tanrıydı “ benim verdiğim canı ancak ben alırım” diyen!
Dünyaya, doğaya, insana dair hiç bir kaygısı olmayanların yığıldığı bir coğrafyada elinde kılıç ve bıçak olanlardan ne bekliyordunuz?
İnancını öldürdüğü insan sayısına yatıran ve tarihini ecdadının zulmü ile süsleyen bir anlayıştan beyaz karanfiller mi bekliyordunuz?
Çok safsınız ya!
İşte bu kadar saflıkla, bu kadar canavarlık birleşince ortaya acayip bir karma çıkıyor ve bu karmayı o kadar güzel okuyanlar var ki!
Bu karmadan hiç bir zaman bir insan, bir insanlık çıkmaz!
Orta Doğunun toplam sayısına bakın ve o kadar kuru kalabalığın bir İsrail etmediğine de bakın ve sonra dönün; neden, niçin lerini kendinize sorun!
O kalabalık ülkelerinin hepsinin başında bir Müslüman diktatör var!
İsrail’e diklenen Saddam Kürt kanı üzerinden deneyerek, ipini çektiler!
Esat hala direniyor ama adına bir ülke, en azından şimdilik yok!
Diğerleri şu an Kürt dansında!
Kürt’ler masum ve bu coğrafyanın kadim halkıdır!
Tarihi, kendine bulaşanların zeval bulduğu örneklerle doludur!
Elli milyon kürdün yaşadığı toplam bir coğrafyadan bahsediyoruz!
Öfkeniz kabardığı anda sürekli sopa çektiğiniz ve bundan dolayıdır ki hiç bir zaman huzur bulmadığınız bir yolculuk..!
Şimdi Doğuda İran saldırıyor, beride aynı hataya biz iştah kabartıyoruz ve bunların sonucunda hiç kimse fayda sağlamayacak; dahası Amerika “ girin “ diyorsa yüz bin kez düşünmek lazım!
Unutmayın ki silah satmak için savaş lazım!
Savaşı en çok silah üreten ister, körükler!
Hele ki Suriye’deki güçlere bedava, sana parayla veriyorsa, bunu iyi okumak gerekiyor!
Okunan, yazman yoksa artık mektup okuyanın vicdanına kalmış!